01 'First stolen look

3 1 0
                                    

Minho, sahnede ışıkların altında parlıyordu, ama her şey ona bulanık geliyordu. Kameraların flaşları, hayranların çığlıkları, müziğin ritmi... Hepsi bir arka plan gürültüsü haline gelmişti. Onun dikkatini çeken, sadece bir şey vardı: Jisung.

Jisung'un gülümsemesi... O gülümseme, Minho'nun kalbinde bir yerleri sızlatıyordu. Jisung'un her hareketi, her ifadesi Minho'yu derin bir çekimle içine çekiyordu. Minho bu duyguyu anlamaya çalıştı; çünkü Jisung'un varlığı, kalbinin kontrolsüzce atmasına neden oluyordu. Arkadaşlarına olan bağlılığı mıydı bu, yoksa daha önce hiç yaşamadığı bir şey miydi?

Jisung'un kahkahası, Minho'nun düşüncelerini böldü. Sahnenin parlak ışıkları altında, Jisung'un gözleri ışıl ışıl parlıyordu. O an, Minho'nun içindeki karmaşa biraz daha derinleşti. Ne zamandan beri onu bu kadar dikkatle izliyordu? Ne zamandan beri bu hisler, dostluk sınırlarını aşmaya başlamıştı?

Şarkının son notaları salona yayıldı ve hayranlar bir kez daha çılgınca tezahürat yapmaya başladı. Minho sahte bir gülümsemeyle kalabalığa doğru eğildi, ama aklı çok uzaktaydı. Kafasında dönüp duran tek bir şey vardı: Jisung. Onunla birlikte sahneye çıkmak her zaman heyecan vericiydi, ama bu heyecan son zamanlarda farklı bir şey olmuştu. Daha derin, daha kişisel bir şeye dönüşmüştü.

Sahneden indiklerinde, Jisung her zamanki enerjisiyle Minho'ya yaklaştı. "Hyung! Harika bir iş çıkardık, değil mi?" dedi, heyecandan parlayan gözleri Minho'nun içine işliyordu.

"Harika iş çıkardık," diye mırıldandı Minho, ama sesi biraz titriyordu. Bu titreme, kalbinde hissettiği baskının bir yansımasıydı. Jisung'un gözlerinin içine bakmak bir yandan onu rahatlatıyor, bir yandan da büyük bir huzursuzluk veriyordu.

Minho, Jisung'un omzuna hafifçe dokundu ve gülümseyerek, "Evet, süperdik," dedi. Fakat bu basit dokunuş bile Minho'nun içinde bir şeylerin kıpırdanmasına neden oldu. Jisung'un yanındaki varlığı, bir rahatlık kaynağıydı ama aynı zamanda karmaşık duyguların doğmasına neden oluyordu. Ne zaman onun yanında olsa, kalbinde bir yerlerde saklanan duygular yüzeye çıkmak için adeta çırpınıyordu.

Zaman geçtikçe, bu hisler daha da yoğunlaştı. Minho, Jisung'u daha fazla düşünmeye başladı. Gözleri, sürekli olarak onu arıyordu. Pratiklerde, sahnede, boş zamanlarda... Jisung her neredeyse, Minho'nun bakışları da orada oluyordu. Ama bu sadece fiziksel bir çekim değildi. Minho, Jisung'un kişiliğine de daha fazla hayranlık duymaya başlamıştı. Onun sevecenliği, her şeye olan coşkusu ve etrafına yaydığı pozitif enerji, Minho'nun kalbine işlemişti.

Yine de, bu hislerin onu nereye sürüklediğini tam olarak anlayamıyordu. Bu, sadece bir arkadaşlık mıydı, yoksa daha fazlası mı? Bu sorular Minho'nun aklını meşgul ederken, bir yandan da içinde büyüyen bu duyguları bastırmaya çalışıyordu. Çünkü bir şekilde, bunun yanlış olduğunu hissediyordu. Ama bu hisler bastırılmakla kaybolacak türden değildi. Tam tersine, her geçen gün daha da güçleniyorlardı.

Bu duygularının altında ezildiği günlerden birinde, pratikten sonra diğer üyeler çoktan ayrılmıştı. Minho, kendini bitkin hissediyordu ama zihnindeki kargaşa onu yerinde tutuyordu. Pratik odasının duvarları, ona sanki üzerine kapanıyormuş gibi geliyordu. Derin bir nefes aldı ve biraz temiz hava almak için pencereyi açtı. Ay ışığı, odaya sızarak zemin üzerinde yumuşak gölgeler oluşturuyordu.

Tam o sırada, Jisung pratik odasına geri döndü. "Hyung, hala buradasın?" diye sordu. Yorgun ama yine de her zamanki gibi canlı görünüyordu.

Minho, Jisung'un sesiyle irkildi, ama bir yandan da onu görmekten memnundu. "Evet," dedi sessizce. "Biraz kafamı toplamak istedim."

Jisung, Minho'nun yanında yere oturdu. O an aralarındaki sessizlik, her zamankinden daha yoğun hissettirdi. Sanki söylemek isteyip de dile getiremedikleri bir şeyler vardı. Minho, göz ucuyla Jisung'a baktı. Onun varlığı, Minho'nun içindeki her şeyi daha da karmaşık hale getiriyordu. Kalbinde kopan fırtınalar, ona bir şeyler söylemesini, bu duyguları paylaşmasını söylüyordu. Ama nasıl?

Bir an için, ikisi de birbirlerine bakmadılar. Sadece sessizliğin içinde kayboldular. Minho, kalbinin hızlandığını hissetti; her bir atışı, göğsünde yankılanıyordu. Sonunda, gözlerini Jisung'a çevirdi ve onun da ona baktığını fark etti. Jisung'un gözleri, Minho'nun içine işliyordu, sanki onun bütün sırlarını biliyormuş gibi.

Minho'nun elleri terlemeye başladı, ama bir yandan da içindeki o tanıdık kıpırtı geri geldi. Jisung'a dokunmak, onun yanında olmak, o kadar doğal geliyordu ki. Ama bu doğallıkla birlikte, korku da vardı; eğer hislerini açığa vurursa her şey değişirdi. Belki de geri dönülmez bir şekilde...

Jisung, Minho'nun tereddüdünü hissetmiş gibi hafifçe gülümsedi. "Minho," diye fısıldadı, sesi o kadar yumuşaktı ki, neredeyse duyulmazdı. "Bir şey mi oldu?"

Minho'nun boğazı düğümlendi. Gerçekten de, bir şeyler oluyordu, ama bunu nasıl anlatabilirdi? Kendini ifade edebilmesi için doğru kelimeleri bulmaya çalıştı ama kelimeler, dilinin ucuna gelmiyordu. Onun yerine, içindeki duygular kontrolü ele geçirdi.

Minho, kendini durduramadan Jisung'un yanağına hafifçe dokundu. Bu hareket, sadece bir anlık bir cesaret patlamasıydı, ama Minho'nun kalbinde büyük bir yankı uyandırdı. Jisung'un sıcak teni, Minho'nun bütün duyularını canlandırdı.

Jisung, Minho'nun eline dokundu ve hafifçe elini onunkiyle kapladı. Bu dokunuş, Minho'yu bir şekilde sakinleştirdi. Jisung'un bu basit hareketi bile, onun için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Onun yanında olmak, Minho'nun hayatındaki en güzel şeydi. Ve o anda, Minho'nun içinde bir şeyler kırıldı; artık bu hislerden kaçamayacağını biliyordu.

Jisung, Minho'ya biraz daha yaklaştı ve aralarındaki mesafeyi kapattı. Öpücük, yumuşak ve tereddütlüydü, ama Minho için dünyadaki en doğru şeymiş gibi hissettirdi. Bu küçük, masum an bile, Minho'nun bütün hayatını değiştirecek kadar güçlüydü.

Onlar ayrıldığında, Minho'nun zihni hala dönüyordu. Kalbindeki karmaşa, bir süreliğine durulmuştu, yerini bir sıcaklığa bırakmıştı. Jisung'un gözlerindeki sevgi dolu bakış, Minho'ya bir şey fısıldıyordu: bu hisler gerçekti, inkar edilemezdi.

"Jisung..." dedi Minho, ama cümlesini tamamlayamadı. Çünkü Jisung'un gülümsemesi, her şeyi açıklıyordu.

"Hiçbir şey söyleme hyung," dedi Jisung yumuşakça. "Her şeyi birlikte halledeceğiz, tamam mı?"

Minho, başını hafifçe salladı. Jisung'un bu güven dolu sözleri, içindeki tüm korkuları bir anda hafifletmişti. Onunla birlikteyken her şeyin üstesinden gelebileceğini hissediyordu. O an Minho'nun anladığı tek şey; artık duygularından kaçamayacağıydı.


Yazariniz ilk bölümden kiss verince ne hissediyor💪🏻💪🏻

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

The Weight Of The WorldHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin