Çok tuhaf bir şey oluyordu. Ben bir sandalyeye bağlıydım, sandalye.. kırmızı renkteydi. Bu bir çocuk sandalyesiydi, plastik ve oldukça küçüktü. Saat kaç bilmiyordum. Korkuyordum. Neredeyim onu da bilmiyordum. Etrafıma bakınıyordum, karanlıktan başka bir şey yoktu burada. Bağırmaya çalışmıştım, ağzım bağlıydı ancak sesim çıkmıştı. Aniden bir ışık yandı. Tam önümde ama ileride yandı. Orada tıpkı benim gibi sandalyeye bağlı biri vardı. Ancak o bayılmıştı sanırım. Tanrım!
Gözlerimi doldu, o Chris'ti. Ben hayal mi görmeye başlıyordum yoksa? Ya da rüyada mıydım? Ne oluyordu tam olarak? Ağlamaya başladım. Daha çok haykırmaya çalıştım. Titriyordum olduğum yerde.
O esnada sesler duymaya başladım. "Uf sakinleştirin şunu." Bir takım uğultulardı ancak.. Biri oldukça netti. Kafamı sağa sola çevirdim. Yanan ışıklardan Hüyük bir odanın içinde olduğumu anlamıştım. Kostümlü ve maskeli bir kadın geldi. Ağzındaki şeyi çekmişti. Ağzımdan derin derin nefesler aldım ve bağırdım. "Ne oluyor?! Kimsin?!"
Kadın beni takmadı bile. Arkasından bağırdım ama beni cidden takmadı. Onun yerine başka maskeli ve kostümlü bir adam geldi. Yapılı görünüyordu ama kısaydı. Rakip şirketin ajanları olmalıydı bunlar. "Sessiz ol." Dedi kalın sesi ile.
"Ben niye buradayım?" Diye sordum sert bir ses tonu ile. Kaşlarımı çatmış ve sinirli yüz ifademle bakıyordum adamın gözükmeyen suratına.
Birkaç saniye durdu, "Ne yaptığının farkında mısın bilmek istiyoruz sadece."
"Ben ne yaptığımın farkındayım, şimdi bırak beni."
Kafasını iki yana salladı, "Ah Seungmin, bir katille olduğunun farkında değilsin. Bir suçlu ile berabersin ve bilmiyorsun. Daha güvenli ve iyi bir yerde olmayı hak ediyorsun."
Eğdiğim başımı kaldırdım. Çenem ile Chris'i işaret ettim. "O neden bu halde?"
"Yaptığı hatalar yüzünden şirketten atıldı."
"Ne hata yapmıştı ki? O mükemmeldi."
"Her şeyin en başında sen onun kimliğini biliyordun Seungmin. Sana söylememeliydi. Zaten tüm her şey bu hatası yüzünden gerçekleşti."
Bir nefes verdim. "Ee? Benden ne istiyorsun peki?"
"Şirketini bırakıp bize katıl."
Kafamı iki yana salladım, "Bunu yapmayacağım. Ben eğitmenime asla ihanet etmem."
Bir iç çekti. "Kimmiş eğitmenin?"
"Üzgünüm bu gizli bir bilgi."
Konuştuğumuz esnada sürekli arkamdaki iple oynadım ve açmaya çok yaklaşmıştım. Kurtulmak üzereydim ipten. O esnada sordum, "Ona ne yapacaksınız peki?"
"Konuşmak istersin diye düşünmüştüm."
Kaşlarımı çattım. "Bu da ne demek?"
"Ne de olsa eski sevgilin? Öldürdüğünü sanmıştın, değil mi?"
"O halde uyandır, konuşayım. Seninle daha sonra yeniden konuşuruz."
Adam yeniden iç çektikten sonra Chris'in önüne geçip onu sarstı ve odayı terk etti. Chris'e defalarca seslendim.
Kafasını ağır hareketlerle iki yana salladıktan sonra bana baktı kısık, yorgun gözleri ile. Hiçbir şey demedi.
"Yaşıyorsun.."
Gözlerini yumdu, o da ağlıyordu.
"Chris, üzgünüm. Çok üzgünüm."
"Çok değişmişsin Seungmin."
![](https://img.wattpad.com/cover/344746563-288-k534499.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maybe - 2min minmin
FanfictionUzun zamandır beraber çalışan iki disiplinli ve başarılı ajan yanlış olduğunu bilseler bile gözlerini kör eden aşkın esiri olmuşlardı. - tamamlandı - minmin - aksiyon, romantik - düzyazı, texting - şiddet 090724 150924