” aşk mantığı farklıdır lavinia... 2’ den 1 çıkınca 0 kalır... ”“ arkadaşlar özdemir Asaf adında ünlü bir şairimizin benim için çok anlamlı olan bir sözüdür bu, aşk dediğimiz şey çok kutsal bir şeydir ”
Evet yine en huzur bulduğun derslerden birindeyim, aslında tek huzur bulduğum ders, bir ay önce gelmiş olan Lee Minho adındaki edebiyat hocamız beni adeta edebiyata aşık eti, ders anlatışı, anlamlı bulduğu sözleri bizlere söylemesi beni mutlu ediyordu, çünkü söylediği sözler gerçekten mantıklı geliyordu bana, ve benim hoşuma gidiyordu böyle şeyler.
Taktığı dinlendirici gözlüğü geriye itip, gözlerine yaklaştırdı ve kulak tırmalayıcı zilin sesi ile, öğrencilerle birlikte Minho hocamızda ayaklandı, kahverengi çamtasına özlü sözlerin bulunduğu defterini ekleyip kalemlerini topladı ve sınıfa o sıcacık gülüşü ile göz gezdirip sınıftan çıktı.
Minho hocanın dersini çok seviyordum, aslında Minho hoca sınıf öğretmenimiz diyedir belki bu sevgim bilemem. çoğunlukla hayatı, dersi bize bu özlü sözlerle anlatan bir hoca, Edebiyatan çok rehber hocası gibi yaklaşıyor insana.
Koca okulda bir kişiye bile kızdığını, bağırdığını görmedim, herşeyi altan alan bir hoca.
Beş dakikalık tenefüsün sonunda dersimiz tekrardan Minho hoca ileydi, sabırla bekliyordum.
Sonunda zil çalmış ve sınıfa yavaş yavaş öğrenciler geliyordu, herkes sıralarına oturmuş hocayı bekliyordu, bazıları aralarında konuşurken, bazıları ise birbirlerine kağıt fırlatır şakalar yapardı, bir iki kişi uyurken birkaçıda hissizce tavanı izliyordu. ben ise tenefüs vaktinde hiç yerimden kıpırdamamıştım, pencerenin yanındaki sıramda oturuyordum. Yanımda ise kimse oturmuyordu.
Kapı açıldığında ayakta olanlar hızla yerlerine geçip, ayaklandılar, hocamız oturun dediğinde herkes oturmuş hocayı pür dikkat dinliyordu, hocamız çamtasını masanın üzerine indirip sınıfın ortasına doğru yürüdü ve bu sırada öğrencileri tek tek gözetliyordu.
Ben ise hocanın her bir hareketini dikkatle izliyordum, tabii bunu yaparken her zamanki gibi büşüncelerimin tam zıttı olan düz, hiç bir mimik içermeyen yüzüm yine eskisi gibiydi, soğuk bakışlarımla onu üşütüyordum sanki.
Bakışları diğer öğrencileri aşıp bana geldiğinde gözlerini gözlerime kilitledi, bir dakikaya yakın olan bakışmamızdan sonra hocanın sıcak gülümsemesini gördüm ve benim ise yüzüm hala aynıydı...
“ peki tamam hiç birinizin ders dinleyecek hali yok anladım, size birşeyler okumamı istermisiniz? "
Sınıftakiler birbirine bakıp onaylar sesler çıkartıktan sonra hocamız kalçasını masaya dayayıp ellerini aşağıda birleştirerek düşünür gibi yaptı ve sonra konuştu.
“ konumuz alçaklık “
Derin bir nefes alıp, yere diktiği bakışlarını bize çevirdiğinde tekrar konuştu;
“ bir gün zengin bir adam karşısındaki büyük şirketi gösterip asistanına sormuş " şu yüksek şirketin üzerine çıkabilirmisin? " asistan ise ellerini önünde saygıyla birleştirmiş ve "hayır efendim bende yükseklik korkusu var" demiş, zengin adam bu sefer " peki bir arkadaşını geride bırakıp, ihanet eder misin? " demiş, asistan bu sefer derin bir iç çekiş bırakarak " hayrı efendim bende alçaklık korkusu var " demiş sanki bunun darbesini yemiş gibiydi, bence alçaklık korkusu herkese lazım olan bir şey hm? Darbesini yemeden, tecrübesini almadan yola devam edilmeyecek olan insanlarla yolunuzu ayırın derim hm? “
Hm diye sorduğunda sınıftaki herkes onaylar mırıltılar çıkarmıştı, evet herkeste alçaklık korkusu olmalıydı
Hemde en yakınım dediğiniz kişide." ve eğerki ’ yakınım ’ dediğiniz kişilerde alçaklık korkusu yoksa ve siz hala yolarınızı ayırmamışsanız nasıl olursunuz biliyormusunuz? Şöyle olursunuz;
Siz:benim bir sürü arkadaşım var
X:görüyorum, sırtınızdada bir sürü izleri var.
Evet aynen böyle olursunuz, beni anlayabiliyor musunuz? "Ben Minho hocanın söylediği şeyin büyüsüne kapılıp gitmişken arka sıradan bir hıçkırık sesi geldi, ah evet yeonjun. Ona üzülüyordum aynı zamanda acıyordum çünki, arkadaşımı desem sevgilisimi desem onun yani soobin'nin onu kulandığını ve onu bir çöpmüş gibi atacağını, ona sadece ümit verip oynadığını bildiği halde onunla hala birlikte oluyordu, onunla yolunu ayırmayıp dahada dibine girip yerin dibine çakılmanın korkusunu düşünmeden ilerledi ve dibe çakıldığındada, hiç görmediğim bir yeonjun görmeye başladım.
Üzülüyordum...
Ona aşıktı ve yalan olduğunu bile ona yaklaştığında bile kalp atış sesleri bana bile geliyordu öyle güzel seviyordu ki yalan olduğunu bile bile ses çıkarmıyordu.
Aşk bu muydu cidden? Ve gerçektende şahit olmuştum aşkın mantığının farklı olduğunu, 2'den 1 çıkınca 0 kaldığını onun gözleri yeni yapılmış bir sokak lambası gibiydi başlarda sonra arada bir yanıp sönen lambaya dönüştü sonra ise tamamen söndü, ruhu yavaş yavaş yok olmuştu işte, bedeni ise o karanlıkta kaybolmaya başlıyor.
Hıçkırık büyümüş ve ağlamaya dönüşmüştü, kafasını koyduğu sıraya daha çok sindi, çaresizliği herkesi üzüyordu, hemen herkesin bakışları yeonjun'u bulurken, sınıfta ki herkesin haberdar olduğu bu konu onları bir kez daha üzmüştü, ben ise hemen yanı boş olan yeonjun'un yanına geçip omzuna elimi koyup okşadım orayı, desteklercesine.
Hocamız ise anlamaz gözlerle bize bakıyor bir açıklama bekliyordu, herkesin üzüldüğünü ve kafasını eğdiğini görünce kimseden cevap gelmeyeceğini öğrenmiş oldu.
Bakışlarımız buluşurken başımı eğip göz teması kırmaktan kaçtım, geriyordu beni hocamız.
Ağır adımlarla yanımıza gelip yeonjun'un elini tutup avuçları arasına aldı ve “ sorun ne yeonjun? “
Ağlaması iç çekişlere dönerken cevap vermedi, hocamız
Sorar bakışlar ve şevkat dolu tebesümü ile kafasını eğip baktı yeonjun'a.Yeonjun nefessiz kalmış olacakki kafasını kaldırdı ve kızarmış gözlerini, dağılmış saçlarını aldırmadan “ alçaklık hocam, alçaklığın tecrübesini edindim, hemde aşk yolundan en alasını “
Hocamız yüzündeki tebessüm mü hiç bozmadan bir iç çekti ve avcundaki elli sıkarak dışarda damla damla yağan ve cama dayanıp aşağı kayan yağmura bakarak;
“ kırılmış kanatlar, incinmiş kalpler, kaybolmuş ruhlar... Söylesenize sevgili öğrencilerim biz bir aradayız diyemi yağmur yağıyor? Yoksa bulutlardamı bize ağlıyor? “
Devam etti.
“ yeonjun kalbimizin kime tutulacağını bilemeyiz ve bu senin suçun değil, bilmediğimi sanmayın, biliyorum... Ve muhtemelen hep etrafında sırıtarak gezdiği için unutmak biraz zor oluyor ama... Yok saymak çok zarif bir intikamdır... “
Ben artık bu hocanın bu sözlerine bende nasıl bir harikalık taşıdığını anlatamıyorum... Bizlere ne yapmamız gerektiğini anlatmıştı.
Zilin çalmasıyla ayaklanıp çamtasını alıp bize ’ iyi günler gençler ’ diyip sınıftan çıktı.
Yeonjun biraz kendine gelirken sınıf boşalıyordu.
Benim aklımda tutuğu elli sıkması varken keşke o el benim ellim olsaydı düşüncesi araya sıvışmaya çalışıyordu.Başarıyordu sanki?
Bölüm sonu...
...
Kontrol etmeden atım, hata varsa affola, peki sözleri sevdiniz mi? Lütfen bu kitapta verilmesi-anlatılması gerekeni anlayın. Yapıp yapmamak size kalmış. Yurttan yeni çıktıp ve sizlere bölüm atım!
![](https://img.wattpad.com/cover/369735771-288-k536305.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My (Bad?) Life - MinSung
Fiksi PenggemarHan jisung... Lee Minho... Benim hayatım iyi miydi kötü müydü bilinmez ama... O geldiğinden beri...