“ insanlar bir kereden fazla ölmez ” diyor William Shakespeare lakin bu cümle yalan, çünkü ben bir çok kez öldüm kimse fark etmedi, en yakınlarım bile acımadan öldürüldüğümü fark etmedi fark etselerde bir şey yapacakları yoktu.
Çünkü beni öldüren onlardı.
Bedenen hala ayık ve işlev görüyordum, ama ruhen bir çok kez keskin bıçaklarla bıçaklanmış ve kesilen yerlere tuz basılmıştı, sadece çürük bir bedene sahiptim. Ciddi manada sadece çürük ve kulanılan bir bedene sahiptim.
Okula sadece o aptal ama oldukça mantıklı gelen filozofların sözlerini öğrenmek, ve evden kaçmak için gidiyordum, gelecek hakında bir planım yok güzel bir meslek sahibi olmak ve güzel bir hayatımın olmasını isterdim ama olmayacağını ve olsada birilerinin gelip o hayatı yerle bir edeceğini bildiğim için gelecek hakında hiç bir planım yok.
Ailemle birlikte yaşadığım derme çatma olan eve yürüyordum, kulağımda ne bir kulaklığım vardı nede şu an yanımda olup kafamı dağıtabilecek bir arkadaşım, hiçsizliğe ve kimsesizliğe alışmıştım.
Eve vardığımda yine bir kaç gün önceki manzarayı görmüştüm, ablam ve iki çocuğu yine ve yine bizim evdeydi, eniştem olacak insan musibetlisi ablamı bir kum torbası, çocuklarını ise birer hizmetçi olarak görüyor ve öylede kulanıyordu.
Haftada iki kez ablam dayanamayıp bizim eve kaçardı çocukları ile birlikte, annem ve babam bu konuda sesiz kalıyordu çünkü hemen hemen tek gelir kaynağımız eniştem ve onun ailesiydi.
Eniştem ablamı sevdiğini söylemiş ve evlenmişti iki çocuk getirdikten sonra onu tamamen bir kum torbası olarak görmüş ve ona hep şiddet uygulamıştı, lanet olsun ki bende bir şey yapamıyordum.
Hani varya ‘ zengin fakir ‘ ayrımı, zenginler hükmeder fakirler ise hizmet eder evet tamda böyleydi, yılarca fakir olduğumuz için zenginler tarafından zorbalanıp hırpalandık. Tabi okul hayatımda böyle bir şey yoktu, tamamen aile hayatımda vardı böyle bir şey.
Bazen diyorum küçükler büyüklere bir şeyler öğretmeli, çünkü benim okulumda kimse böyle bir ayrım yapmazken, benden yaşça büyük olan adamlar bize zorbalık yapıyor sırf gelir kaynağımız seri olmadığı ve fakir olduğumuz için ayrımcılık yapıyorlardı.
Adalet, hak, eşitlik gibi var denilip olmayan şeyler aslında gerçekten ciddi anlamda yok! Ben bunu ondokuz yılık hayatımda hiç bir zaman görmedim.
Annem her zamanki gibi gereksiz teselilerini ablama sunarken, ablam bıkkın bir nefes verdi oda bıkmıştı hemde herşeyden, genç yaşta okuldan çıkarılıp evlendirilmek ve berbat bir hayata sürüklenmek, üstelik kendi isteği olmadan.
Babam ise bu tabloya alıştığı için hiç bir şey olmamış gibi gazetesine bakıp gözlüğünü düzelti.
İnanınki ben her bu tabloyu gördüğümde içim parçalanıyordu hiç bir şey yapamayışım ise tuzun bastırılmasına sebep oluyordu.
Mor rengini kendisinde her zaman barındığı için vücudu mor rengini kendi öz rengi olarak bellemiş ve öylede kalmıştı ablamın vücudunda.
İki küçük yeğenim ise evin en kuytu köşesinde oturmuş ve annelerinin neden ağladığını konuşuyorlardı, onların yanına gidip onları neşelendirmek adına odama çıkarıp oyunlar oynadık.
İşe de yaramıştı, oldukça mutlu olmuş ve annelerinin neden ağladığına bile cevap bulmak istememişlerdi, onlar burdayken birer köle değilde birer özgür kuş olsun diye elimden geleni yapıyordum.
Ablamın kapıyı açıp çocuklarının yarını yokmuşcasına güldüğünü ve eğlendiğini görünce yüzünde bir gülümseme belirdi, sanki hiç dayak yememiş ve saatlerce ağlamamış gibi gülüyordu şu an, çünkü tek yaşama sebebi olan çocukları mutluydu.
Kapıdan bana bakıp içtenlikle bir tebessüm bıraktı, ve gözlerinden bir yaş firar eti. Gözleri bu işlemi her zaman yaptığı için yorgun gözükmeliydi lakin şimdi dünyanın tüm ışıklarını bir araya getirseniz bile ablamın bu tabloya karşı olan gözlerindeki parıltı kadar olamazdı.
Bana gülümseyip göz yaşı akıtığında bu göz yaşlarının mutluluktan olduğunu çok çabuk anlamıştım.
Bölüm sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My (Bad?) Life - MinSung
FanficHan jisung... Lee Minho... Benim hayatım iyi miydi kötü müydü bilinmez ama... O geldiğinden beri...