Hanbin bir süre bu düşüncelerinden uzaktı. Belki de bunun sebebi haoyla son bir haftadır daha az görüşmesiydi. Bazı programlar için rickyle çine gitmişlerdi ve 4 gün orada kalmışlardı. Bu hanbin için çok uzun bir süreydi çünkü haoyu göremediği bir dakikada bile onu özlüyordu. Ayrıca, döndükten sonra yine programları yoğundu ve yurtları dışında yanyana bile gelemiyorlardı. Yakınlaşmaları çektikleri bir kaç showlardan ibaretti.
Normaldede pek farklı değildi fakat son günlerde sanki birbirlerinden kasıtlı uzak duruyor gibilerdi. Sanki birbirlerini ihmal ediyor, birbirleriyle ilgilenmiyorlardı.
Hanbin bu süreçte, özellikle hao çindeyken onu çok özlemişti ve onunla konuşmak istiyordu. Yanında olmak, sarılmak, el ele tutuşmak ve dokunmak gibi.
Hao çinde 3. Günündeydi. Hanbin haonun şuanda otelde dinlendiğini düşünerek görüntülü aradı.
Hao hemen açınca hanbinin yüzü güldü.
"Hyungum napıyormuş diye merak ettim."
Haonun hızla telefonu açışı, heyecanı ve gülüşü çok tatlıydı. Hao her zaman tatlı biriydi ve hanbin onu bu kadar tatlı bulmayı arkadaşça buldu."Tam da seni arayacaktım... ayrıca geçen günler aramadığım için üzgünüm otele girer girmez uykudan bayıldığım için sana mesaj bile atamadım."
Hanbin daha geniş gülümsedi. Haonun üzgünce dudaklarını büzmesi onu daha mutlu hissettirmişti.
Dalga geçer gibi yüzünde anlamayan bir ifade vardı fakat gülümsemesini durduramadı.
"Hey neden bunu dert edeyim ki? Her gün görüşmek mi zorundayız sevgili gibi."
Haonun yüzünde kahrolmuş ve şaşırmış bir ifade vardı.
"Ne yani benimle konuşmadanda yaşayabiliyor musun? Ben yapamıyorum ama!"Hanbin haonun somurtmasına kıkırdadı.
"Şaka yapıyorum. Seni şimdiden özledim."Hao yine yaptı.
Utandığında elmacık kemikleri belirginleşene kadar gülümser, başını aşağı indirerek kollarıyla yüzünü kapatmaya çalışır. Hanbin haonun utandığını bunu yaptığında anlıyordu.
Ayrıca hao, hanbinle göz göze geldiğinde yine elmacık kemikleri belirginleşene kadar gülümser ve dudaklarını birbirine bastırırdı. Haonun böyle tatlı alışkanlıkları hanbinin hoşuna gidiyordu. Onu bazen her gün güldürmek istiyordu. Hao ağlayınca da çok güzel görünüyordu fakat onu öyle görmekten nefret ederdi.———
Hanbin, haoyla birbirlerini ihmal ettiğini fark ettiğinde onunla biraz vakit geçirmek için yol aradı. Uzun bir hafta geçmişti ve nihayet beraberdiler.
Hanbin dans odasına pratik yapmaya gelmişti. Telefonuyla ilgilenirken odaya biri girdi. Bu haoydu. Hanbinin gözleri parladı ve haoya gülümsedi.
Bir süre kendi danslarıyla pratik yaptıktan sonra ikiside nefes nefese terliydi. Hanbin yere oturdu ve sırtını banka yasladı. Haoda banka oturdu. İkiside telefonla ilgilenmeye başladı. Haoyu birisi aradı ve hao çince konuşmaya başladı. Hanbinin kendinde garip bulduğu bir özellik daha, haonun yabancı olması onu garip bir şekilde mutlu ediyordu. Sebebinin yabancı bir dil bilmesi ve yabancı bir ülkeye genç yaşta gelmesini havalı bulduğuna bağlıyordu. Fakat bu biraz şey gibiydi... korenin farklı yerlerinde gezerlerken haonun gördüğü şeylere şaşırması ve hanbinin ona bilmediği şeyleri anlatması, kültür şokları, haonun bir kelimeyi bilmemesi ve hanbine sorması onu iyi hissettiriyordu. Ya da haonun ona çince öğretmesi, kendisi hakkında bahsettiği kültürel şeyler yine onu mutlu ediyordu.
fısıltıyla sordu,
"Hyung kimle konuşuyorsun?"Hanbin başta annesi veya babasıyla konuştuğunu düşünmüştü fakat anladığı kadarıyla ne anne ne baba demişti. Ya da tavrı öyle görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you enticed me | haobin
FanfictionHanbinin kafasını karıştıran bir şeyler vardı, hislerini anlayamayacak kadar aptal değildi, fakat bir şeyler onu aptal gösteriyordu. Sonuç olarak, onlar sadece grup arkadaşlarıydılar. Sadece grup arkadaşı.