Leya KIRŞAN /Nazlı ile okulun biraz aşağısında kalan kafeye girdiğimizde okulda gördüğüm çoğu yüzü burdada gördüm. Sanırım burası bizim okulun takıldığı bir yerdi..
Cam kenarında ki masalardan birine oturduğumuzda ikimizde kahve istedik. Nazlı ise kahveler gelene kadar bana okulu anlattı, neler yapıyorlardı, nerelerde takılıyorlardı, kim kiminle çıkıyordu, aşk üçgenleri.. Bir süre sonra iş dedikoduya dündüğünü fark ettiğimde istemsizce gülümsedim. Tabi bu gülümsemem okulun önünde ki motoru fark edene kadar sürdü, bir dakika önce burda olmadığına yemin edebilirim..
Nazlı nereye baktığımı gördüğünde kafenin içine bir göz attı ama kimseyi görememiş olacak ki omuz silip tekrar bana döndü.
"Çağan'dan çekiniyor musun?""Yani biraz.. Pek iyi bir tanışma olmadı, benim yüzümden az daha canından olacaktı"
Sesim kısık çıkarken Nazlı umursamazca kahvesini içmeye devam ediyordu."Harbi o kadar hızlı motordan sırf sana çarpmamak için kendini yere attı, ölmemesine şaşırmak gerek"
Açık söylüyorum bende şaşırmıştım. Kafa üstü düşmüştü bide, motor ise beni kılpayı geçmişti. Ya da bana öyle gelmişti çünkü o an Çağan'a da, motora da tam bakamamıştım. Ama fikrimi kendime sakladım."O kızlarda biraz korkuttu seni, ondan değil mi bu çekince"
Buna diyecek bir şeyim yoktu, usulca başımı sallayıp konuşmak istemediğim için ağzımı kahve ile doldurdum. Ta ki yanımızda ki sandalyeler çekilene kadar. Yanımıza gelenler ise Arda, Deniz, Alperen ve..Çağan! Ne?Arda hızla yanıma kurulduğunda ben şaşkınlık ile hepsine bir bakış attım. Nazlı da tıpkı benim gibiydi.
"Siz niye geldiniz?""Sizi görmek istedik"
Deniz'in cevabına karşılık Nazlı ters bir şekilde yanımda ki Arda'ya dikti gözlerini.
"Salmadın değil mi?"Arda ise Nazlı'nın kahvesini kendi önüne çekip içerken gülümseyerek başını salladı ve onayladı.
"Eee siz ne konuşuyordunuz?"
Deniz de Nazlı'nın yanından benim kahvemi alıp kendi önüne çektiğinde boş boş göz kırptım.Bizim aksimize Çağan duruma göz devirdiğinde elinden gelse ikisininde ağzına o bardaklarla kahveyi sokacak gibi duruyordu ama onun yerine eliyle birini çağırıp dördümüz için tekrar soğuk kahve istedi.
"Leya sen atlattın mı sabah ki şoku bari?"
Alperen'in sorduğu soru ile Çağanda bakışlarını bana çevirdiğinde çekingenlikle başımı sallayıp gülümsedim.
"Daha iyiyim sağol. Bu arada Çağan, özür dilerim. Benim yüzümden az kalsın sende feci yaralanıyordun"Yüzü önemli olmadığını bir şekilde belli ederken dudağının kenarından "cık" şeklinde bir ses çıktı.
"Salla gitsin, ilk kez olmuyor. Özür dilemek yerine teşekkür etsende olur""Teşekkür ederim o zaman"
"Ne demek"
O sırada Alperen ve Deniz'i bıyık altından birbirlerine sırıttıklarını görünce bakışlarım ikisi arasında gidip geldi ama onlar Çağan'a kitlenmişlerdi sanki.Deniz ise beni yanıltmayarak hızla söze girdiğinde cidden sırıtmadan sırıtıyordu.
"Çağan kolun nasıl oldu? Bütün öğleden sonrayı sağ kolunu ovalayarak geçirdin? Ağrıyor mu?"Bakışlarım hızla Çağan'ın koluna dönerken Nazlı Deniz'e elinin tersiyle vuruyordu. Onun yerine ise Alperen aldı görevi.
"Evet? Bi bakalım mı?"Ve daha cevap beklemeden hızla yerinden kalkıp Çağan'a hücum etti. O sırada Çağan'ın bakışları ona döndü ama Alperen ne gördüyse o bakışlarda kuzu kuzu sessizce yerine sindi.
Acaba çok mu kötü yaralanmıştı? Sinirli miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKLAR GÜZELİ
FanfictionSenin kalbini kırmışlar, Yarım bırakmışlar, Yalan söylemişler Karanlıklar Güzeli Sen söylemeden anladım