19

5 2 0
                                    

-

Ne yapıyordum ki? Kaçıncı kez olduğunu bilmediğim bir ṣekilde aldığım kararları sorgularken tekrar telefonumu cebimden aldım, kendime baktım. Betim benzim atmıṣtı resmen. Hayalet görmüṣ gibiydim. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu ve beni bunaltıyordu. Birinden hoṣlandığımı söylemem bir hataydı. Düṣünmeden bir ṣeyler yapmıṣ, onu kırmıṣ ve sonrasında geri alamamıṣtım. Onun yüzüne nasıl bakardım?

Gerçi sadece bayılmamayı umuyordum.

Sıcak havanın da bana yardımı olmuyordu. Az kalmıṣtı, bir iki dakika daha yürümenin ardından onun evine varacaktım. Henüz orda bekleyen yoktu uzaktan gördüğüm kadarıyla. Gittikçe yavaṣlayan adımlarım en sonunda beni oraya ulaṣtırdığında ise ellerimi üstüme sürttüm. Baṣım dönmeye baṣlamıṣtı. İnanılmaz sıcak olması yetmiyormuṣ gibi mide bulantısı da hissediyordum.

Derin bir nefes almaya çalıṣıp duvara yaslandığımda kapının açıldığını gördüm. Saçlarını yukardan at
kuyruğu yapmıṣtı, birkaç tutamı yüzüne dökülüyordu ve o an yemin edebilirdim ki dünyadaki herkes onun yanında halt yemiṣti.

"Aguero iyi misin? Solgun görünüyorsun. Bir sorun mu var?" diyip hızlıca bana yaklaṣtığında hafiften uyuṣmuṣ olan elimi kendi elleri arasına aldı, endiṣeyle baktı bana. Birkaç defa daha olmuṣtu bu. Sıcaktandı. Bir de üstüne heyecanım da bana iyi gelmiyordu.

"Gel içeri geçelim, su falan vereyim sana," demesinin ardından bir elini belime dolamıṣ, beni asansöre doğru ilerletmiṣti. İçerde beni aynaya yaslayıp tekrar yüzüme baktığında ona bakamadım. Terden ıslanmıṣ kaküllerimi alnımın iki yanına çekip saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıṣtırdı. "Bir sorun mu var?"

"Sıcak," dedim sadece. Asansör durduğunda ve beni içeri aldığında bedenimi tanıdık sandalyeye oturttu, ılıṣtırdığı suyu koyduğu bardağı elime tutuṣturdu. Yavaṣça içerken, "Yüzünü yıkayalım mı?" dedi, kafamı iki yana salladım derince nefes alırken. Ne yapacağını bilememiṣ, eli ayağına dolaṣmıṣtı.

Birkaç sessiz dakikanın ardından, "Teṣekkür ederim," dedim ona. "Daha iyisin, değil mi?"

"Evet."

"Ne oldu? Aç mı çıktın evden? Sıcaktan falan mı? Hasta mısın? Hastaysan gelmeseydin ya." Arka arkaya sıraladığı sorularla hafifçe gülümsedim. "Sadece sıcaktan," dedim endiṣeli gözleri hâlâ benim üzerimdeyken.

"Dıṣarı çıkmayalım, tamam mı? Klimayı da açayım. İçerisi biraz daha serinlerse daha iyi hissedersin. Dolapta süt de var. Daha iyi hissedeceksen koltuğa yat, odama da geçebilirsin istersen. Çekinme." Hızlıca ayaklanıp klimayı açtığında, elime bir yastık tutuṣturduğunda onu izledim. Bana beni değerli hissettiren davranıṣlarını izledim. Saçının hareketleriyle bir oraya bir buraya savrulmasına baktım, diyeceğim ṣey için resmen gözlerimin içine bakan gözlerine aynı ṣekilde karṣılık verdim.

"Daha iyiyim, gerçekten. Sıcak çarptı herhalde," dedim verdiği yastığı bir kenara koyarken. "Seni öyle görünce korktum ya, bayağı da solmuṣ rengin. Bir ṣeyler yemek ister misin?" Kafamı iki yana sallamıṣ olsam da buzdolabına yöneldiğinde ses çıkarmadım. İki tabaktan önce birine kestiği keki koyup sonra da bardağa koymuṣ olduğu sütü önüme koyduğunda teṣekkür ettim.

Hemen ardından kendine de koyduklarını masaya yerleṣtirip bana baktı. "Gerçekten iyisin, değil mi?"

"Gerçekten daha iyiyim, teṣekkürler."

"Süt de soğuk bak iyi gelir." Hafifçe gülümsediğimde o da aynısını yaptı, yavaṣça bir yudum almamı izledi sonra. Bana iyi geliyordu. Bunu asla reddedemezken benim yaptığım ṣey ise sadece onu kendimden uzaklaṣtırmaya çalıṣmaktı. İlk defa hissetmiṣ olduğum ṣeylerin altında eziliyorken bunu yapmak konusunda tereddüte bile düṣmemiṣtim. Belki de sadece kabul etmek istememiṣtim.

str€@m,, khunbamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin