"Sanki deniz elbisesini dermiş
Göz bebeğinin etrafına sermiş
Yelkeni fora heyamola
Ruhunu seyyah martıya vermiş
Aykırı iklimlerde gezermiş
Hürriyet rota heyamola"
Gecenin sert meltemi geniş teknedeki 3 denizcinin yüzünü okşarken onlar bundan hiç etkilenmemiş gibi şarkı söylüyorlardı. Su durgun gibiydi..normalde ayakta duramayacak derecede sallardı. Kendi aralarında içip eğlenirken ses tonları alışılmışı aşmış ufuk çizgisi boyunca duyulur hale gelmişti.
Ancak bu denizlerde bir başkalarının olduğunu bilmiyorlardı. Rahatsız edebilecekleri kişiler vardı ya avcılar ya da korsanlar..
Duydukları sesle kafalarını kaldırdılar, hala ayyaş oldukları için yanlış mı duymuşlardı acaba? Birbirlerine baktılar..ne olduğundan emin değillerdi ama beyinlerinin döndüğüne şahitdi her biri.
"Siz de duydunuz mu?"
En yaşlı olanları ciddileşmiş surat ifadesiyle çevresine bakındı. Uçsuz bucaksız denizlerin en eski balıkçısiydi o. Herkesten daha fazla olay yaşamış belkide 'efsane' olarak bilinen çoğu şeyin gerçekliğini kanıtlamıştı. Ama bunun ne olduğu hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu.
Etraflarına dikkatle göz gezdirirlerken aynı sesi daha yakından duydular..başında uzunca bir melodi sonrasında ise etkileyici bir beste..Kafaları allak bullak olmuştu denizcilerin, gözleri istemedikleri yerlere gidiyor, düşünceleri sadece bu sesin sahibini merak ediyordu..
"Çok yakışıklı..."
Gelen sese kafalarını çevirdikleri anda denizcinin suya çekildiğini fark etmişlerdi diğerleri..dehşet dolu gözlerle gerilediler..
Bu sularda her ne varsa onların ölümü olacağı kesindi..
"Poseidon aşkına.."
Teknenin köşesine giderek suya doğru bakmaya başladı ortanca olan. Neye büyülenmişti bu böyle? Yaşlı adam merak ederek denizcinin yanına geldi, bakakaldığı yanaklarını tutan güzeller güzeli bir kadindi.. gerçekten büyüleyici bir suratı vardı. Şarkı söylemeye başladı sarı uzun saçlı kadın..denizci suyun içindeki bu kadına gülümseyerek bakıyordu dudaklarını ıslanmış çilek pembesi dudaklara yaklaştırmaya çalışıyordu..
Karanlık sulara çekildi.
Yaşlı adam ne yapacağını bilemez bir halde tam ortada duruyordu. Ölmek istemiyor, teknenin kenarlarına tutunan onca güzel kadına bakmıyor, kulaklarını tıkıyor, tanrıya dua ediyordu..
Gözlerini araladığında teknenin yanında bir erkek gördü..denizcilerden biri olma ihtimali ile yavaşça bir adım attı.
Suda duran erkeğin yüzüne dolunay ışığı düşmüştü, kızıl saçları bu geceye akıl almaz bir renk katıyordu. Yüzü o kadar berraktı ki insanın kalbinin en derinlerine işliyordu sıcaklığı..unutulmayacak bir yüzdü.. eşsiz derecede güzeldi..
Yaşlı adam gözlerini kıstı, birkaç adım daha yaklaştı. Bu adamın onlardan biri olmadığını, yüzünün garip bir huzur ve çekicilikle parladığını fark etti. Kızıl saçlı adam sanki hiç acele etmiyormuş gibi suyun yüzeyinde süzülüyordu.
"Kendine gel!" diye fısıldadı yaşlı adam kendi kendine, ama sesi titriyordu. "Bu bir yanılsama... sadece bir yanılsama." Ama gözlerini kızıl saçlı adamın yüzünden ayıramıyordu. Kendi kalbinin çarpışını duyabiliyordu artık, adeta göğsünden fırlayacak gibi.
Kızıl, yaşlı adama yaklaştı, suyun yüzeyinden usulca yükselerek ona elini uzattı. "Gel," dedi şefkatli ve alçak bir sesle. "Korkmana gerek yok. Sadece bırak kendini... Huzuru bulacaksın."Yaşlı adam geri adım atmak istedi, ama sanki ayakları yere mıhlanmış gibiydi.
O an içini tarifsiz bir dinginlik kapladı, kızıl ona elini uzatmıştı. Bir an tereddüt etti, ama artık çok geçti, yaşlı adam kızılın elini tuttu ve suya doğru çekildi. Su, adamın etrafında döndü, sanki onu yavaşça sarıp sarmalayan bir örtü gibi... Yüzünde korku değil, adeta bir huzur belirdi; sanki yıllardır beklediği bir yolculuğa çıkıyormuş gibi. Suyun altında, gözleri hafifçe kapandı ve yüzü kaybolana dek, kızil saçlı adamın yanında dans eder gibi süzüldü.
Ay ışığı altında, deniz sakin ve sessizdi. Üç denizci artık orada değildi; hikayeleri ise sonsuza dek kaybolmuştu o sonsuz maviliğin içinde. Gecenin karanlığı, denizin sırlarını bir kez daha gizlerken, sadece dalgaların usulca fısıldayan sesi kaldı geriye...
⊹ ࣪ ﹏𓊝﹏𓂁﹏⊹ ࣪ ˖
"Son iki haftada aldığımız bilgilerle beraber toplam 23 denizci kayıp efendim, denizde aramalar yapıldı, evlerin yakınlarına, sızabilecekleri barlara, sınırlara ve oyuklara bakıldı.. hiçbirinden iz yok."
Gözlüğünü burnundan kaldırıp kafasının üzerine koydu dedektif. Son haftalarda yaşadıkları kentin sularında garip şeyler oluyordu. Defalarca gelip araştırma yapmış olsa da henüz elde tutulabilir bir bilgileri yoktu.
Yine aynı yerdeydi işte yine dönüp dolaşıp aynı konuyu çözüme kavuşturmaya çalışıyordu. Ne vardı ki kumarhaneyi soyan avanak bir hırsızi eliyle koymuş gibi bulsaydı. Daha neyin ne olduğunu bile bilmediği denizlerde aradığı şey hakkında fikri dahi yoktu. Belki hayaletdi? Veya belkide köpekbalığı?
"Hayaletlere inanır mısın Hwang?"
"Yine saçmalamaya başladın Jis. Çocuk muyum ben?"
Kıkırdadi oğlan arkadaşına bulaşmayı gerçekten seviyordu.
"Efendime ne oldu?"
Göz devirdi uzun boylu olan, saçlarını geriye attı.
"Hadi ama, iki sınav ve onlarca rozeti kaptı diye en yakın arkadaşıma dakika başı efendim diyemem"
Sıcak ensesine sert bir tokat attı Han. Uykusu açılmıyordu tam tersi göz kapakları ağırlaşıyor araştırması gereken suların dalga sesleri kulağını birer anne ninnisi gibi süslüyordu.
Ayağının altına değen taşlar sıcakti, evini özlediğini hissetti oğlan. Bu iş bitince annesinin yanına gidecekti. Sonsuza kadar kokusunu içine çekmek istiyordu, özlediği sohbetleri vardı..belki de çörekleri..
Gece üzerlerine çökmeye başlarken kimse bahsetmesede gerginlik bedenlerini ele geçiriyordu. Neyle karşılacakları belli değildi, bu şey karada da olabilirdi denizde de..bilinmeyen bir efsanenin kollarına kendilerini bırakırken derin bir nefes aldılar..
Özleyeceklerdi.
𓁺Fic siliyorum, yazıyorum gerçekten duran bir ayarim yok.
Açıkçası bu sefer diğer hikaye gibi kısa yapmak istemiyorum ama ben heyecanlı bir insanım yani hemen bitsin gibi bir düşüncem olduğu için ne kadar ilerletirim bir fikrim yok.
Neusee umarım ilk bölüm güzel olmuştur bilerek kısa tutmaya çalıştım
Hepinize iyi okumalarr..