☆9☆

364 53 129
                                    

Balo bolumunu iki parta bolecegim bi birinci parti

______________

Balo günü...

"Jisung, hızlı ol geç kalmak istemiyorum." Seungmin'in sinirli bir şekilde konuşmasıyla telefonu suratına kapattım. Bunun azarını iyi bir şekilde işiteceğimi biliyordum ama umrumda değildi. Zaten hazırlanıyordum, onlar böyle baskı yapınca hevesim kaçıyordu. Umrumda olan geç kalıp kalmamak değil, güzel olmaktı.

Bu yüzden şimdi geceden hazırladığım şık kıyafetlerimi giymiştim. Saçlarımı da özenle düzleştirdikten sonra parlamam için gerekli olan şeyi yapmak için, yani makyaj için çekmeceden pek de fazla olmayan makyaj malzemelerimi çıkarttım. Çok makyaj yapmayacaktım zaten.

Dudaklarıma kırmızı bir ruj dokundurdum ve parmağımla dağıttıktan sonra parlak glossumu bolca sürdüm dudağıma. Daha sonra ise highlighter alıp serçe parmağımla burnuma ve elmacık kemiklerime sürmeye başladım. İşim bitmişti, daha fazla bir şey yapmama gerek yoktu. Her halimle parlıyordum zaten.

Yatağıma sertçe oturduktan sonra telefonumu elime alıp Seungmin'i aradım ve açmasını bekledim. İnatla açmıyordu. Sonunda pes edip telefonu kapattığım anda telefonum çalmaya başlamıştı. Seungmin arıyordu. İçimden söverken suçlu olanın ben olduğunu bildiğim için sustum ve Seungmin'in konuşmasını bekledim. "Hazır mısın?" Telefonu açar açmaz ilk bunu sormuştu. Ofladım ve onun göremeyeceğini umursamayarak başımı olumlu anlamda salladım. "Hazırım."

"Tamam, in aşağıya. Ben de geliyorum şimdi."

"Tamamdır."

***

"Ne kadar da güzel bir yer olmuş. Önceden böyle olmazdı." Jeongin şaşkınlıkla konuştuğunda kısık sesli mırıltılarla onu onayladım ve beyaz örtüyle kaplanmış, üzerinde bir sürü çeşit atıştırma olan boş masalardan birine doğru ilerledim.

Okulun bahçesini çok güzel yapmışlardı. Ortada bir sahne vardı ve canlı müzik çalıyordu. Henüz çok kişi olmadığı için yavaş müzikler çalıyorlardı. İlerleyen saatlerde hareketli ve enerjik şarkılar çalacağına emindim. Zaten hava daha kararmamıştı. Asıl eğlence hava karardığında ve disko ışıkları açıldığında başlıyordu.

"Ben lavaboya gidiyorum, saçım başım dağılmış mi diye bakacağım." Felix konuşup gitmek için hareketlendiğinde ben de peşine takıldım. Ben de kötü görünmek istemiyordum.

Kol kola girmiş bir şekilde merdivenleri çıkıp lavaboya girdiğimizde içeride Hyunjin hocayı gördük. Kırmızı bir takım giymişti. Sarı saçları özenle geriye doğru yatırılmıştı ve sabitlenmişti. Tam anlamıyla taş gibiydi.

"Hocam, merhaba." Felix ağzının suyunu akıta akıta konuştuğunda Hyunjin hoca kıkırdadı. "Merhaba. Çok güzel olmuşsunuz. Jisung, sen böyle giyinir miydin? Felix'i görmüştüm ve daha önce seni hiç böyle görmedim." Utançla gülümsedim. "Okulda böyle giyinmeyi sevmem aslında. Arkadaşlarım zorladı biraz."

"İyi ki zorlamışlar, harika olmuşsun." Dedi ve ıslak eliyle peçetelikten birkaç peçete alıp ellerini kuruladı. "Teşekkür ederim."

"Aşağıya görüşürüz çocuklar."

"Görüşürüz hocam." Felix hâlâ gözleri parlayarak bakıyordu hocaya. Ensesine sertçe bir şaplak attıktan sonra kendine gelmiş, crobumun açık bıraktığı karnıma yumruğu geçirmişti. Geriye doğru kaçarken mızmızlanmıştım. "Ağzının suyu akıyordu adama bakarken."

"Akmayacak gibi değil ki. Görmüyor musun, taş olmuş taş yani." Kıkırdadım ve aynaya bakarak az da olsa dağılmış saçlarımı düzeltmeye başladım.

Cat | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin