Merhabalar, tekrardann✋✋
İyi okumalar, umarım bölümü beğenirsiniz.
Oy vermeyi unutmayın lütfen.
+
"Tekrardan karşılaştığımıza sevindim, hırsız çocuk." Tanıdık sesi duyduğumda kafamdaki yapbozun bütün parçaları yerine oturmuştu. Bunun bir tuzak olduğunu anladığımda önüme döndüm."Neyden bahsediyorsun sen? Ne hırsızı?" Diye yükselmiştim. Evet birisi bize tuzak kurmuştu ama neden? "Anlamamazlıktan gelmek, iyiymiş. Ama ben yemiyorum bu numaraları." Söylediği cümlelerle yüzüne tek bir şeyi bile anlamadan bakıyordum.
"Bana bak, piç kurusu, neyden bahsediyorsun bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum. Şimdi önümden çekil çünkü bulmam gereken biri var." Biraz daha sert konuştuğumda kaşları çatılmıştı. "Buna inanmamı mı bekliyorsun? Çeten ile beraber benim mekanımdan 3 milyon çalmışken!"
"Benim çetem yok. Hırsız da değilim bunu o küçük aklına sok."
"Ya, öyle mi? Peki bunlara ne diyorsun, hırsız çocuk?" Ceketinin cebinden çıkardığı kamera görüntülerinin fotoğrafıydı. Kameranın tam karşısında arkası dönük 4 kişi vardı. Onlar, bizdik.
+
"Senin amına koyarım, orospu çocuğu! Ne diyorsun lan sen?!" Genç çocuk turuncuya kaçan saçlarını eliyle düzeltirken çıldıracak gibi hissediyordu. "Ses çıkartma, Tanrı'nın cezası! Bunların hepsi o gerzek Minho'nun başının altından çıktı zaten." Turuncu saçlıdan kısa olan söyleniyordu, bir yandan turunculu çocuğun kolundan tutmuş sürüklerken bir yandan da bardaki insanların şüphelenmemesi için elinden geleni yapıyordu. Ki neredeyse 30-40 kişi kalmıştı.Barın arka tarafına geldiklerinde Seungmin'in kolunu, bıraktı Changbin.
"Konuş, konuş, yoksa zorla konuşturacağım." Seungmin, karşısındaki çocuğun bu hitabıyla kahkahalara boğulmuştu ancak yakalanmaktan ölesiye korkuyordu. "Neye gülüyorsun lan! Ayı mı oynuyor burada? Gerzek!" Seungmin'in gözünden yaşlar geliyordu, gülmekten. Sonuna kadar inkar edecekti bir hırsız olduğunu, çetede olduğunu. "Off, karnım ağrıdı. Ne diyorsun gevşek? Oradan bakınca hırsıza mı benziyorum?" Karşısındaki oğlanı kısaca azarlamıştı, yaşça küçük olan."Çeteyi biliyorum, hırsız olduğunu da ve sen o küçük beyninle bunu inkar etmek yerine bana çetedekilerin isimlerini vereceksin." Siyah saçlı adam, karşısındaki genç çocuğu biraz korkutursa konuşturacağını düşünüyordu.
"Çok agresifsin, biraz sakin olman lazım. Tanrı korusun, kalp krizi falan geçirirsin." Seungmin ayaklı bir taşak geçme makinesiydi. Ve arkadaşlarını, kendisini ele vermektense bir kamyon dayak yiyebilirdi. "Ulan şimdi seni var ya! Sakinliğine başlatma, bana çetedekilerin isimlerini ver!" Changbin, bu aptal çocukla uğraşmak yerine eve gidip dinlenmek istiyordu ancak konu Minho olunca birazcık kurallarını esnetebiliyordu.
"Ne çetesi? Marvel gibi bir şey mi? Yuh!
Yoksa-" karnına yediği yumrukla kendinden geçmişti genç çocuk. Tamam, bu kadarı azdı bile ancak ilk başta yüzüne çalışır diye düşünmüştü. Nefesi kesildiğinden ayakları tutmuyordu ve dizlerinin üzerine çökmek zorunda kalmıştı. Yıllardır kimsenin önünde diz çökmüyordu. Aşağılanmayı iliklerine kadar hissetti ve de ruhunu karartan iğrenç hatıraları.Changbin, önünde diz çökmüş ve kafası eğik olan çocuğun çenesini sertçe tutup kaldırmıştı. "Bana bak çocuk, seni burada öldürürüm. Kimsenin ruhu duymaz, anladın mı? Şimdi konuş." Seungmin acıdan çıkaramadığı sesiyle kısık bir şekilde kıkırdamıştı. "Öldürebilirsin ama ruhu duyacak birileri var." Kısık bir ses ile konuştu genç çocuk, Changbin, biraz öne doğru eğilmese duymayabilirdi. Sözlerini anlayan Changbin, bu defa Seungmin'in turuncuya çalan saçlarını eline doladı ve karın boşluğuna diziyle sert bir tekme attı. İstemsizce ıkındı genç çocuk ve ellerini yerdeki toprağa bastırdı.
YOU ARE READING
Hell's ivy, Minsung
Fanfiction"İnsanların paralarını almak için onları bir sarmaşık gibi çevreleyip kapana kıstırıyorum ancak bu sarmaşık, bir gün benim urganım olacak."