1: First Mistake

85 18 53
                                    

Umarım yazış şeklimi beğenirsiniz, okuduğunuz için teşekkürler.
+
"Alo?" Temkinli bir sesle aramayı açıp cevap verdim. Sanırım bu his artık mesleki deformasyon gibi bir şeydi. Bilinmeyen bir numara beni 13. Kere arıyordu ve ben kim olduğunu çok merak ettiğim için 14. arayışını cevapsız bırakamadım. "Alo? Kimsiniz?" 10 saniye kadar bekledikten sonra kim olduğunu sorabilmiştim. Birileriyle telefondan konuşmak çok gerici ve stresli bir aktiviteydi, kim böyle bir şeyi severdi ki?

"Hey! Cevap verecek misin?" Artık sinirlenmeye başlıyordum çünkü arsız arsız defalarca arayıp, rahatsız etmek ve telefon açıldığında konuşmamak gayet sinir bozucuydu bence. "Çok merak ediyorsan bu gece, Stagger Lee'de ol." Bu mekanın ismi bir yerlerden tanıdık geliyordu ancak hatırlayamamıştım. Telefonu yüzüme kapatmıştı. Tepki bile verememiştim, büyük ihtimalle yine Seungmin ile para çarptığımız birisidir diye düşündüm ancak yine de ürkmüştüm. Evde tektim çünkü Jeongin, Felix ve Seungmin ev için alışveriş yapmaya gitmişlerdi ancak ben böyle şeylerle pek uğraşmak istemediğimden bu görevi de onların üstüne yıkmıştım. Şimdi kafamda yüzlerce isim dolaşıyordu. Evet, biliyorum. "Madem bu kadar korkaksın neden böyle yaşamayı seçtin?" diyorsunuz ancak bunu ben seçmedim çünkü seçeneğim yoktu, elimde olan tek şey buydu ve bu devirde korkak olduğunu belli edersen seni sinek gibi ezerler. Ben o isimleri düşünüp, seslerini hatırlamaya çalışırken iki metre ötemdeki telefon yeniden çalmaya başlamıştı. Arayan kişiyi biraz önceki yabancı numara sandığımdan telefonu cevaplamamıştım. Ancak uzun süre çalmaya devam edince telefona uzandım ve bir "oh" çektim çünkü arayan yabancı numara değil, Seungmin'di.

"Efendim, Seung." Seungmin'e zaman tanımadan konuştum. "Oğlum! Kalk lan kalk! Gecelere akıyoruz bugün!" Öyle bir bağırmıştı ki telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kalmıştım. "Hayırdır? Piyango mu çıktı lan?" Arkada, Jeongin ve Felix benim bilmediğim bir konudan dolayı mutluluk çığlıkları atıyorlardı, bence akıl hastanesinden kaçmış olma ihtimalleri vardı. "Biz gelene kadar hazırlan Hanji! Fena bir mekana gidiyor- amınıza koyayım! Bir durun ulan!" Felix ve Jeongin'e susmaları için çok nazik(!) bir uyarıda bulunduktan sonra benimle konuşmaya devam etti.

"Hanji hazırlan lan, on dakikaya falan evdeyiz ona göre." Konuşmama izin vermeden, lafını söyleyip yüzüme kapattı. Seungmin'in gazabından korktuğum için hızla kalkıp duş aldım, sonra belime tutturduğum havluyla gardrobun önüne gidip bir süre ne giyebileceğimi düşündüm. En sonunda Seungmin ve diğerleri eve geldiğinde hızla altıma bol ve siyah bir kot pantolon, üzerime ise yine siyah bir boğazlı kazak giymiştim ancak dışarısı fazlaca soğuk olduğu için üzerime bir de siyah deri ceket giymiştim. Tam saçlarımı düzeltirken odamı Seungmin basmıştı.

"Nasıl olmuşum?" Bir balerin edasıyla bir kez etrafımda döndüm. Seungmin beni kısık gözleriyle süzdü ve başını salladı. "Saçlarının boyası akınca çok fena bir şey olmuşsun, yalnız." Saçlarımı laciverte boyamıştım ancak fazla koyu olmuştu ilk başta, şimdi akınca cidden daha güzel olmuştu. Çokta uzun olmayan saçlarımı sanki uzunmuş gibi savurmuştum. "Yuh! Çok iyi olmuş kombinin. Yalnız bir şey eksiiik!" Felix beni görünce sanki farklı birine dönüşmüşüm gibi bir tepki vermişti ve bu da bana kahkaha attırmıştı. Dolabımın çekmecesinde bir şeyler aradıktan sonra elindeki siyah kemer ile üzerime gelmeye başladı. Açıkçası pek de güzel anılarım yoktu o kemerle ilgili bu yüzden takmayı reddediyordum. "Hayır, Felix. Hayır. Git!"

"Off! Tamam, takmayacağım buraya gel! Bari birkaç yüzük vereyim!" Yüzük lafını duyunca kapıdan çıktığım gibi geri girmiştim, evet, Felix'in yüzüklerine aşıktım.

Herkes hazır olduğu için ben de, Felix'in yüzüklerinden aşırıp tam hazır olduğumda evden çıkıp arabaya yürümeye başlamıştık. "Oğlum, Felix bir mekan bulmuş var ya çok fena bir şey!" Ara sıra Seungmin'in taktığı kelimeler oluyordu sanırım bu defa o şanslı kelime "fena" kelimesiydi. "Anladık, Seung fena." Sanırım sabahtan beri Jeongin'i bezdirmişti, Seungmin. "Ama niye öyle diyorsun ki Jeong'um..." sesini hüzünlü çıkartıp aklı sıra Jeongin ile eğleniyordu. Umarım bu geceyi Jeongin herhangi bir teşebbüs eylemi göstermeden bitirirdik.

Hell's ivy, MinsungWhere stories live. Discover now