Gölge Kardeşler

18 8 94
                                    

(Diğer 2 bölümü şahıs açısını değiştirerek tekrar yazdım. Eğer düzenlemeden önce okuyan varsa ilk 2 bölümü tekrar okuyabilir.)


Tomas bağırdı. ''Tanrı aşkına! Ne oluyor burada!''

Bei Lun, yarı baygın olan Harumi'yi kendine getirmeye çalışıyordu.

Tomas etrafını incelerken gözlerini, tapınağın diğer köşesinde açılan portala dikti. Çok geçmeden sisli portalın içinden 3 silüet gözüktü. Hayır 4!

Yakınlaştıkça kim oldukları belirginleşiyordu.

En önde Quan Chi ve arkasında gölge kardeşler.

Tomas şaşkın şaşkın baktı. ''Kim ulan bunlar!''

Harumi sersem bir şekilde konuşmaya başladı. ''Outworld'lüler. Büyücü Quan Chi ve onun melekleri; Jataaka, Sareena ve Kia...''

Bei Lun, Quan Chi'yi görür görmez ayağa kalktı. Hızlı ve sert adımlarla ona doğru yürümeye başladı.

''Yine ne çeviriyorsun sik kafalı! Ha! Ne istiyorsun?''

Quan Chi alayla sırıttı.  ''Seni istiyorum-'' Sözünü Bei Lun'un toplarına vurması kesmişti. Büyücü, kasıklarına yayılan nefes kesici acıyla bağırdı. Efendisinin halini gören Kia saldırıya geçti.

Bei Lun'un kalbini hedef alan Kia hızla koştu. İlk hamlesini yapacakken başka biri kolunu tutup döndürdü.

Tomas ''Yavaş ol tatlım.'' Kia diğer eliyle yumruk atmayı deneyecekken, Tomas aniden kıza kafa attı.

Kia aldığı darbeyle hafif geriledi. Seri hareketler ile saldırıya geçti.

Bei Lun, hayatını kurtardığı için Tomas'a teşekkür amaçlı başını eğdi.

Sonrasında Quan Chi ile Bei Lun dövüşmeye başladılar.

Quan Chi, Bei Lun'un kafasına doğrultulmuş bir yumruğu sallayarak atladı. Hızlı ve büyük bir yan adımla Bei Lun, yüzünden birkaç santim uzaktan geçerken havanın akışını hissederek darbenin altında eğildi. Keskin bir dirsekle büyücünün kaburgalarına karşılık verdi, uzaktan duyulacak kadar kuvvetli bir kemik çatlağı Bei Lun'un kulaklarını doldurdu.

Bei Lun, aniden beline gelen tekmeden kaçamadı ve yere yuvarlandı. Birkaç saniye sonra acıyla yerden kalktı. İyileşemeden, Sareena saldırdı. Bei Lun, Sareena'nın çenesine dönen bir tekme için gücünü topladı ve onu ölü yığının üstüne yaydı. ''Sahip olduğun tek şey bu mu?'' Bei Lun alay etti.

Quan Chi tekrar ayağa kalktı, yüzüne öfke kazınmıştı. Tekrar hücum etti, yumruklarını delice salladı. Bei Lun, kusursuz anı bekleyerek saldırılardan kaçtı. Sonunda fırsatı yakaladı, büyücünün kolunu tuttu ve hızlı, pratik bir hareketle onu yere düşürdü. Zor nefes alan Bei Lun doğruldu, tam arkasından Jataaka hançerle yüksekten atladı. Bei Lun'a ulaşmasına santimetreler kala Jataaka havada donuvermişti, buz vücudunun her yerini ele geçirmiş gözüküyordu. Çok geçmeden donuk bedenin karnına kunai saplandı, ve kunainin sahibine doğru çekildi.

Bei Lun sağa döndüğünde, tapınağın kapısından Bi-Han ve Kuai Liang'in girdiğini gördü.

Kuai Liang, Jataaka'yı bayılttıktan sonra hızla sersemlemiş Harumi'nin yanına koştu.

O sırada Tomas, Kia'nın işini halletmiş fakat yeni kendine gelmiş Quan Chin'nin ona karşı saldırılarını engellemeye çalışıyordu.

Bei Lun, Tomas'a yardım etmek için ve yıllardır peşini bırakmayan, onu lanetleyen, hayatını mahveden adamı öldürme arzusuyla koştu. Seri bir şekilde arkasına geçip 2 kolundan tutu ve kollarını kendine çekti. Bu bir çeşit kilitleme yöntemiydi. Ardından kafasını ayağı ile taşa bastırdı, kollarını koparmak için kendine çekme kuvvetini arttırırken büyücü acıyla inledi. Büyü yapmayı denedi fakat nafile, o pozisyonda bırak büyü yapmayı düşünmekten başka bir şey yapamıyordu.

Tam o anda Sareena ayıldı ve tüm gücüyle Bei Lun'un koluna orak fırlattı. Bei Lun kolunu son anda çekse bile, orak koluna çoktan derin bir kesik bırakmıştı bile. Bei Lun öfkeyle Quan Chi'yi bırakıp Sareena'ya doğru döndü. Ağır adımlarla Sareena'nın üstüne yürümeye başladı.

Zaten yorgun olan Sareena bu dövüşü kazanamayacağını anladı. Destek için etrafına baktığında Quan Chi, Jataaka ve Kia çoktan mağlup edilmişti. Çaresizce bakınırken Bi-Han ile göz göze geldi. Sareena'nın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. ''Bi-Han! Yardım et...'' Gözleri doldu ''Lütfen...''  Sesi titriyordu. Hala Bi-Han'a bakarken, Sareena'nın boynunu bir el sardı.

Bei Lun yavaşça konuşmaya başladı. ''Neden, neden engel olmadın Sareena... O adam ruhumuzu çaldı, ailemi, ailemizi... Hala, hala ona sadıksın. Neden Sareena? Her şeyini çaldı. Hayatsız bir piçsin, istemediğin şeyler yapıyorsun.'' Sareena boynunu sıkan kadına tüm kuvvetiyle yumruk savurdu. Karşılığında Bei Lun'un maskesi düştü fakat hala boynunu sıkıyordu. Gözlerini Sareena'dan ayırmamaya devam etti. Sareena nefesiyle boğuşurken Bei Lun'u inceledi. Bu yüzü görmeyeli uzun zaman olmuştu. Bei Lun, Sareena'nın konuşabilmesi için boynunu saran elini hafif gevşetti. ''Söylediklerin doğru olabilir fakat sana, size yardım etmem için bir sebep yok. Biz bir arkadaş değiliz, değildik. Hiçbir zamanda olmayacağız Bei Lun... Sen sadece Bi-Han'a ulaşmam için bir köprüydün. Başkası değil ve hiçbir kimse içinde ondan fazlası olamayacaksın. Quan Chi  seni yakalarsa kim bilir belki Bi-Han'la bir şansım olur. Bu yüzden Quan Chi'ye yardım ediyorum. Sevdiğim birisi uğruna savaşıyorum, peki ya sen? Seni sevmeleri için bir sebep yok! Grandmasterı öldürdün, babanı da. Ne Lin Kuei'de ne de hayatta hiçbir zaman değerin olmayacak. Gizlenmenin hiçbir yolu yok. Bu gerçekle arana dilediğin kadar mesafe koy. Hiçbir şeyi değiştirmezsin. Olmadığının her şeymiş gibi davran. Lin Kuei, Cryomancer, dost, evlat.. Ancak asla kaçamayacağın kaçınılmaz bir gerçek var: Değiştiremezsin. Her zaman bir canavar olacaksın." 

Bei Lun bu sözler karşısında bir süre sessiz kaldı. Boynunu tutuşunu gevşetti ve onu itti. Sareena haklıydı! Fazlasıyla. Elleri titredi, sesi de! ''Orospu!'' Kulaklarını, kesik elleriyle kapadı. ''Sus, sus artık! Kes şunu. Biliyorum...'' Uzaktan ruhsuz, incitilemez bir kadın gibiydi Bei Lun. Şuan içinde geçen savaş tahmin edilemezdi. Sözler, gerçek sözler bir kılıçtan daha acı vericiydi. Kaybettiği tek savaş içindekiydi. Kelimeler bir ordu oldu adeta zihninde, karşılık veremeyeceği, kaçamayacağı bir ordu. Sırtından tüm vücuduna yayılan bir acı hissetti, parmak uçarına kadar ulaşan bir acı. Gözleri karardı sanki birisi ruhunu sömürüyormuşçasına. Evet öyleydi.

Quan Chi, Bei Lun'un arkasına geçmiş bir çeşit büyü yapmaya başlamıştı. Bunu gören Bi-Han şu işe bir son vermek için koşmaya başladı, Tomas'ta öyle.

Kuai Liang etrafına baktığında, gölge kardeşlerin vücutlarının etrafında yeşil büyü oluşturarak birer birer kaybolduğunu gördü. Geriye Bei Lun'a bir çeşit büyü yapan Quan Chi ve Sareena ile göz göze olan Bei Lun kalmıştı.

Bi-Han ve Tomas tüm hızıyla koşuyorlardı. Bi-Han yetişemeyeceklerini anladığı anda durdu ve Quan Chi'ye doğru ice ball fırlattı. İsabet edeceği anda 3'ününde bedeni kayboldu. Ice ball boş duvarı dondurdu.

Tomas öfkeyle bağırmaya başladı "BEI LUN! SİKTİR ŞİMDİ NE HALT YİYECEĞİZ!"
Bi-Han saniyeler önce orada olan Bei Lun'un olduğu boşluğa bakakaldı. Ardından yumruklarını sıkarak konuşmaya başladı "Onu ölümden beter edeceğim."

Kuai Liang ve Harumi şok içinde karşılarındaki manzarayı izliyorlardı. Harumi kıvrak zekasını çalıştırarak bir fikir sundu ortaya.

"Belki de Liu Kang'e gitmeliyiz"

"Belki de Liu Kang'e gitmeliyiz"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Anam anam

Asla oturtamadığım dövüş sahnesi ve iç savaş ile karşınızda yeni bölüm.

Ulan life

1003 kelime

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cryomancer Heart  |  Bi-Han X OCHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin