12

275 51 6
                                    

Elimdeki sıcak kahveyle bakışırken Taehyun'u düşünüyordum.

Fazla başına buyruktum, çok çabuk parlıyordum, tanışmamız pek iç açıcı değildi ayrıca nasıl bu dereceye geldiğimizi bile bilmiyordum. Küçüklükten beri enerjimin az da olsa tuttuğu insanlara yapışıp onlar bıkmadıkça bırakmayan tiplerdendim. Buraya kadar pek sorun yoktu fakat Taehyun'la hangi enerjimizin nasıl uyuştuğunu bile anlamıyordum, bana sorarsanız o duvar gibi yüzünün arkasında herhangi bir enerji taneciği bile yoktu.

Kabul, Taehyun'u gerçekten beğeniyordum, konuşurken keyif aldığım nadir insanlardan biri olmuştu çünkü ne kadar garip şeyler söylersem söyleyeyim kötü hissettirmiyor ve bana ayak uyduruyordu.

Elimde köpükleri nefesimle beraber dönen kahveyi incelerken yanımdaki camın tıklatılmasıyla hafifçe sıçradım. Soğuktan buğulanmış camın arkasında gördüğüm yüz beni gülümsetti, arabanın kilitlerini açtım. Fark ettirmeden hızlıca arabanın içine girip kapıyı kapatan bedenini süzdüm.

Sırf motorundan hoşlanmıyorum diye gerçekten onca yolu yürüyerek geleceğini düşünmemiştim aslına bakarsanız, sonuçta Taehyun'du o. Sözümü dinleyecek değildi ya.

"Araban falan yok mu senin? Motorla gelmediysen onla gelseydin bari."

"Zaten arabaya geliyorum Beomgyu? o
Onu niye boşu boşuna getireyim."

Sinir olduğumu anlasın diye yüzümü şekilden şekle sokarak mimiklerimle onu taklit ettim, kaşlarını çatıp güldü bana. Soğuktan bütün yüzü ve ellerinin eklem yerleri kızarmıştı, arabanın sıcaklığıyla oynayıp biraz daha arttırdım. Elindeki kahverengi kalın hırkayı bana uzattığında söylene söylene giydim. Kızmamıştım aslında, tatlı gelmişti bu davranışı. Kokusu çiçek gibiydi, ben koklamasam bile yoğun olduğu için hırkayı üstüme aldığım an kokusu gelmişti.

"Bu kadar yürüyen bir bela gibi duran adamın çiçek kokacağını tahmin etmiyordum."

"Annem almıştı birkaç yıl önce doğum günümde, o zamandan beri aynı parfümü kullanıyorum. Hoşuma gidiyor."

"Teşekkür ederim ayrıca hırka için. Gerçekten gerek yoktu."

"Rica ederim, bir daha kar kış havasında güneşe güvenip ağustosun ortasında gibi çıkma da bir şey istemiyorum."

"Ben evden çıkarken dışarısı ılıktı bu arada, sonradan soğudu hava ben nereden bileyim."

"Kasımın ortasındayız Beomgyu. Tahmin etmek fazla zor olmamalı aslında senin için."

Dediğiyle gözlerimi devirip gelmeden önce onun için tekrar çıkıp aldığım kahveyi uzattım.

"Sen ne içersin bilemedim açıkçası, çok tatlı şeyleri seviyor gibi durmuyorsun. Bende her zaman içtiğimden aldım sana. Hem kahve borcum da vardı, ödeşmiş olduk işte."

Elimdeki kahveyi alıp komik bir şey söylemişim gibi güldü, geldiğinden beri ağzımı açtığım her şeye gülüp sırıtması benim de gülmeme yol açıyordu. Aklımda kodladığım kadar gargamel tipli de değildi belki.

"Teşekkür ederim, her türlü kahve türünü içiyorum fark etmiyor bana çok ama fazla tatlı şeyler sevmiyorum doğru düşünmüşsün. Aklını kullanabiliyor olman şaşırttı beni."

Kahvesini içerken yan ağız sırıtarak söylediği şey yüzünden dehşetle gülmemeye çalışarak camdan Taehyun'a döndüm. Sırf beni kaba biri sanmasın diye listemi saymaya başlamamıştım ama böyle oynuyorduk demek ki.

"Bak arabaya geleli 10 dakika olmadı öküzlük yapmaya başladın yine, düzgün otur alırım senin aklını."

Dalga geçer gibi inanmış taklidi yapıp güldü yüzüme karşı, araba gittikçe sıcakladığı için yüzünün rengi tekrardan yerine geliyordu, bana da gittikçe ateş basıyordu.

scott street • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin