25

2.9K 314 43
                                    

Eymen

Önümdeki lezzetli krepli yemeği çantaya atıp çıkmak için kapıya yöneldim ancak saniyeler sonra kapının hemen yanındaki boy aynısından kendimi süzdüm.

Beyaz güzel işlemeli sade bir gömlek giymiştim diğer günlerden farklı olarak. Altımdaysa siyah bol bir kot pantolon vardı, belimi vurgulamak için deri, siyah bir kemer de takmıştım. Ceketim ve bu sefer taktığım ince çerçeveli gözlüğümle iyi görünüyordum.

Ali Asaf ile düğün gecesi olan yakınlaşmadan sonra ne yazık ki otele dönmüş ayrı odalarda uyumuştuk. Sabah erken saatteyse iznim bittiği için dönmek zorunda kalmıştım. O da beni evime bırakıp gitmişti. Epey erken ayrılmıştık bu yüzden birkaç saat yorgunluğumu atıp dinlenebilmiştim.

Aramızda artık var olmayan mesafe sayesinde kendimi daha önce hiç bulmadığım bir ruh halinde buluyordum.

Görünüşüme her zaman önem verirdim ancak bu sefer giydiklerimi 'birisinin beğenmesi' isteğiyle taşıyordum üzerimde.

Görünüşüme kendimce tam not verdiğimde hızla ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Şirkete tek gidecek olmak ne zamandan beri eksik hissettiriyordu bir fikrim yoktu ancak bu histen hoşlanmamıştım kesinlikle.

Bu sefer merdivenlerden inmek istemiştim. Çünkü normalde tam vaktinde çıkardım ancak erkenden hazırlanmıştım bugün. Yolu uzatabildiğim kadar uzatırsam ancak o şekilde tam vaktinde varabilirdim.

Sakince indim merdivenleri. Ali Asaf ile geçirdiğim o harika geceyi düşündüm. Mümkünmüş gibi sızladı dudaklarım hatırladıklarımla. Sanki saniyeler önce öpüşmüşüz gibiydi hem de.

Dudaklarımı yalayıp demir kapıdan çıktım. Kıpır kıpır bir ruh halindeydim. Dün Mete ve Hande ile görüntülü konuşmuştuk. Onların mutluluğu ve kendi mutluluğum beni öylesine doldurmuştu ki her an ağlayabilirdim bunun için.

Tanrı onca yanlış insana karşılık bana hem iyi dostlar hem de harika bir alfa vermişti.

Daha birkaç ay önceye kadar nefretle doluyken şimdi pamuk kadar hafiftim. Sanki o nefret o kadar uzaktaydı ki artık ne ben onu tekrar hissedebilirdim ne de o bana yine ulaşabilirdi.

Güzel günler beni bekliyordu.

Gülerek bahçe kapısından çıkmak üzereyken gördüğüm ani hareketlilikle oraya döndüm.

"Kim var orada?" Seslenişimle hareketlilik devam etti.

Gerilsem de adımlarım oraya ilerledi. Kalabalık bir sitede kalıyordum belki de birisinin çocuğuydu.

Köşeyi döndüğümde gördüğüm şey bir insan değil bir köpek yavrusu olmuştu.

"Sen ne yapıyorsun burada?" Hızla kendimi yere eğip elimi ona uzattım. O kadar minik ve sevimliydi ki onu sevmek istiyordum.

Elimi önce ıslak burnuyla kokladı ama hemen sonra kendini sevdirdi. Tüyleri üzerinden onu kaşıyıp okşarken kendini serbest bırakmıştı.

"Ne kadar güzelsin sen öyle." Sevimli sesler çıkarıp kuyruğunu daha şiddetli salladığında güldüm.

Göbeğini severken aniden kulakları dikeldi.

"Ne oldu bebeğim?" Birden tedirginleşen yavruyla kaşlarım çatıldı.

Yavru her ne gördüyse aniden ellerimin altından koşup gitti. Ne olduğuna anlam veremeyerek ona baktığımda yerimden doğruldum.

"Çalılardan mı kor-" daha cümlemi bitiremeden gördüğüm bedenle geriye adımladım.

Karşımdaki beden Alp'ten başkası değildi. Öyle sağlıksız ve öyle korkutucuydu ki istemsizce daha da geriledim.

"Ne işin var senin burada?" Diye sordum gözlerim etrafta birilerini ararken.

Ama erken kalktığım icin herkesin genel iş saatinden bir saat daha erkendi. Bu yüzden etrafta kimse yoktu.

Bana yaklaşan bedenle geriledim yine, "Uzak dur!" Ancak beni dinlemedi ve üzerime gelmeye devam etti.

Sırtım duvara çarptığında çığlık atmak için ağzımı araladım ama aniden yüzüme bastırılan bezle sadece boğuk bir ses çıktı.

"Korkma, omegam. Alfan burda." Duyduğum iğrenç sözcükler karşılığında çırpındım ama buğulanan görüşüm yüzünden hareketlerim yavaşladı.

Karanlığa gömülmeden önce omegamın alfasına ulaşmak istemesini hissettim.

Ben de aynı şeyi isteyerek Karanlığa gömüldüm.

Biraz da kaos

Hazır sona yaklaşmışız

Bekliyor muydunuz bunu?

Kanıt| gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin