29𑁤

181 30 84
                                    

Dersleri hemen hemen aynı bittiği için bugün eve birlikte dönen ikili Hyunjin'in salonundaki koltuğa kurulmuş üst üste uzanıyordu yorgunluklarını atmak için.

Hyunjin üstüne yattığı Jisung'u sarıp sarmalamış, başı karnında hafif yumuk gözleriyle uyudu uyuyacaktı.

Jisung onun rahat yatması için bacaklarını hafif aralamıştı, ama bu şekilde biraz az temas ettiklerini düşünüp sırtına doladı bacaklarını.

Saçlarında dolaşan el git gide Hyunjin'i mayıştırırken günlerdir aklına takılan şeyi sordu. "Sen bir şeyler karıştırıyorsun."

Jisung'u uzun zamandır çok az görebiliyordu. Ya meşguldü, ya ders çalışması gerekiyordu ya da vaktini kardeşiyle geçiriyordu. Bu durum da ilgisiz durmaktan sıkılan Hyunjin için adeta bir ölümdü.

Telaştan hızlanan kalbini dizginlemeye çalışan Jisung bir çırpıda kendini savundu hemen. "Ne alakası var?"

Hyunjin başını kaldırıp çenesini ellerinin üstüne yasladı onu daha rahat görmek için. "Sanki, sanki kaçıyorsun benden şu sıralar."

Şüpheci bakışlar, bilerek karnına daha fazla bastırdığı çenesi ve yana eğdiği kafası ile Hyunjin oldukça yakışıklı gelmişti Jisung'un gözüne.

Onun bu dediğine hafifçe gülümsedi aksine ikna etmek ister gibi. "Neden kaçayım senden ya. Sadece çok yoğunum."

"Beni resmen ekiyorsun sürekli Jis." dedi Hyunjin haklı olarak. Ne zaman buluşma teklif etse Jisung bir bahane ya da gerçekten yoğun olduğu için reddediyordu onu. Sadece akşamları bir iki saat görüşüyorlardı.

"Ekmiyorum." dedi Jisung inandırıcı tutmaya çalıştığı sesiyle. Pekala ekiyordu bunun o da farkındaydı. Ama bir sebebi vardı bunu yapmasının. Bu sürprizin gerçekten bir sürpriz olarak kalması gerekiyordu. Ve eğer sürekli yan yana olurlarsa Jisung dayanamaz hemen söylerdi, biliyordu kendi huyunu çünkü.

"Yalancı, kendin inandın mı söylediğine." dedi Hyunjin bir anda onun üstünden kalkıp kendini koltuğun en ücra köşesine atıp kollarını bağlarken.

Genelde bu şekilde trip atan kişi kendisi olduğu için Jisung pek alışık değildi gönül alan taraf olmaya. Hafif sırıtarak ona tekrar yaklaştı. "Trip mi atıyorsun sen bana?"

Hyunjin göz devirdi ona sinirlice. "Atmıyorum trip falan."

Jisung kahkaha attı. "Çok tatlısın. Gelsene kucağıma, az seveyim seni" Alayla söylediği şeyler Hyunjin'in kıpkırmızı olmasına neden olurken kafasını koltuğun köşesine bastırmış göz temaslarını kesmişti.

"Geç sen dalganı." başını deve kuşu gibi gömdüğü için derinden ve boğuk gelen sesi Jisung'u daha da güldürdü. Gerçekten, gerizekalı bir aşkı vardı.

Hafifçe ona yaklaştı kafasını nazikçe kendine çevirdi. "Sen çok mu ilgisiz kaldın bakayım."

Hyunjin hala suratı beş karış, göz devirmekle meşguldü ona. "İlgisiz falan kalmadım. Sensiz kaldım."

Onun bu lafıyla heyecanlanan Jisung yanağına sesli bir öpücük kondurdu. "Özür dilerim aşkım. Çok yoğun bir tempodayım, farkına bile varmamışım senin böyle hissettiğinin." en büyük avantajım yalanlarıma karşı sikilmemek diye geçirdi cümlesi bittikten sonra içinden Jisung eskiye nispet yaparak.

"Hala beni seviyorsun yani." evet, ikisinin de çok sevilmeye karşı büyük bir takıntıları vardı ve sürekli bu dile geliyordu aralarında.

"Çok seviyorum hem de." Hyunjin çoktan gönlünü almayı başaran bu çocuğu hızlı bir hareketle yerlerini değiştirerek altına aldı.

I love that I like you but I don't wanna love  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin