heaven

129 21 207
                                    

🌀

final

heaven

kafasındaki iki vişneli tokadan birini onun yakasına tutturdu gülümseyerek. "keşke dünya sona ermeden önce tanışsaydık seninle."

"şimdi," boğazını temizledi yoongi. jimin'in kalın uyluklarını omzuna alıp diz çöktüğü yerden yukarı, çocuğun karanlık olsa da kendisini izlediği belli yüzüne baktı. yüzü kasıklarına yaklaştı, iç çamaşırına doğru. "converse'ler yukarı, sırtıma değmezlerse sevinirim."

bu cümleden sonra bir süre sadece jimin'in belki miyavlamayı andıran inleyişi duyuldu metronun içinde. ağırlığının bir kısmını yoongi'nin omuzlarına, bir kısmını da tutamaklara verdiğinden sonra çok ağrıyacağını bildiği kollarına acıdı; bir de yoongi'nin omuzlarına.

bu iş bittikten sonra büyük ortopedik hasarlarla buradan ayrılacaklarına öyle emindi ki.

yoongi'nin hareketleri hiç aceleci değildi, iç çamaşırının üstünden jimin'e küçük bir öpücük verirken kibar bile sayılabilirdi öpücüğü verdiği yeri saymazlarsa. bunlar ısınma turları mı yoksa gerçekten de yatakta böyle mi diye merak etmiyor değildi jimin. kendisinin baskın olmadığı ilk andı ve zaten tamamen yoongi'nin hızına göre ilerleyecekleri de en baştan belli olmuştu.

parmakları jimin'in iç çamaşırının içine doğru kıvrıldı sinsice yoongi'nin. lastik kısmında birkaç saniye oyalandı ve parmak uçlarını kasıklarına bir tüymüşçesine sürterek iç çamaşırını jimin'in penisi olduğu gibi görünene dek sıyırdığında, yanakları gittikçe ısındı ikisinin de. yoongi alt dudağını dişledi manzarasına bakarken, iç çamaşırı biraz daha çekti ve yüzünü yaklaştırdı. "merak etme," dedi sonra. "istediğin kadar ses çıkarabilirsin, yerin metrelerce altındayız jimin'im. sen sadece tutamakları bırakmamaya bak, yoksa sakatlanacaksın."

dudaklarını yarı sert organın rastgele bir noktasına yerleştirdi. birazdan her yerini talan edeceğini biliyor olsa da bunu jimin'in hayatının en ürkütücü ve ani deneyimine çevirmek istemiyordu, muhtemelen bir erkekten aldığı ilk ağız işiydi çünkü, yoongi'den hoşlanıyor olsa dahi çekinmemesi için bir sebep yoktu.

nefes seslerini duyuyordu. dudaklarını penisinin ucuna sürükleyip diliyle oynamaya başladığında zaten başını kaldırıp jimin'e bakmasına gerek yoktu bile, onu dudaklarında hissediyordu, nasıl seğirdiğini. dudaklarının ucuyla küçük bölgeyi gitgide daha sıcak bir şekilde kavrarken bir an için başını kaldırıp yukarı bakma isteği duydu: jimin'in açık ağzıyla başını eğmiş, yoongi'yi izliyordu dikkatlice. bir 'ah' çıktı ağzından çocuğun. "yoongi... ah..."

devamı pek de gelmedi cümlelerinin çünkü yavaş yavaş cümle kurma yetisini kaybetti jimin, en azından üç beş kelimeyi salabiliyordu dudaklarının arasından bazen.

jimin'in penisi ağzının hatırı sayılacak kadar bir kısmını doldurdu ilk, biraz hareket etmeden ağzındaki iri varlığa alışmayı bekledi sonra ama bu sürmedi öyle çok. dilini etrafında çevirdikçe ve başını da oynattıkça sıkı nefes sesleri arttı, hırlardı belki jimin insani dürtülerini kaybetmeseydi.

jimin'in bacakları can çekişir gibi yoongi'ye daha fazla sokulmak için boynunu sarmaya çalışıyordu. bu atağa karşı gelmedi yoongi, daha çok aldı onu ağzına, olabildiğince. bundan daha fazlasını yapabileceğini düşünmüyordu, öğürecekti yoksa. jimin'in çıplak baldırlarından uyluklarına kadar olan bölgeyi ritmik hareketlerle okşuyor, mırıldanarak da başını eğip sert penisi var gücüyle emmeye devam ediyordu.

right people, wrong place | yoonmin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin