Vakit tamam, fakat ben yanlış yerdeyim.
Her insan hayatı boyunca bir çok vakitsizligin kahreden pişmanligini yaşamıştır. Bilirsiniz, insanın en çok canını yakan, ardından büyük pismanliklar bıraktığı için vakitsizlikler...
Insan her seferinde biraz daha alişiyor vakitsizligin gelen pişmanliklara. Fakat "belki"ler ve "keşke"ler bir türlü bırakmıyor insanın peşini. Olmanız gereken yerde, yanlış zamanda bulunmanız Tanrı'nın suçu değil; bu güne kadar yaptiginiz seçimler sonucudur. Alelacele verdiğiniz kararlar, bir soğukta bitirdiginiz yaşanmişliklar size zamaninizdan kazandırdığı gibi aynı zamanda koca bir bekleyisin ortasında bırakıyor. Üstelik siz ne kadar sabırlı olup beklerseniz gelecek olan bir kişi o kadar gecikiyor yureginize. Mutlaka bir şeyler eksiltiyor beklerken. Sizden bir şeyler eksilirken gelecek olan bambaşka biriyle karsilasiyor. Olması gerektiginden daha başka.
Sonra yarım yaşaniyor her şey. Eksik kalıyor. Tıpkı başladığı gibi... şu hayatta ölümsüz olmak kadar imkansız bir şey daha varsa o da yarım kalmışlari tamamlamaktir muhtemelen. Aşı üstünde yarimdir o. Boşluğa ne koyarsan koy dolmayacaktir. Eşi benzeri olmayan, parçalarının çoğu kaybolan bir puzzle gibi. Her acı bir parça calmistir çünkü o hikâyeden. Işte bu yüzden sevmez insan ömründe vakitsizligi. Kaçar çoğu zaman ama yaşar.
Herkes zaman geçtikçe alisir vakitsizlige fakat yersizligi yeni tanır. Ve anlar ki vakitsizlikten daha çok yersizlik kanatir.
Vakit tamam. Fakat sen yanlış yerdesin!