17. Parti

208 51 77
                                    

Louis, kendisine giydirilmiş olan arkası transparan, önü çiçek işlemeli beyaz kumaştan gömleği aynada süzerken, beline oturtmalı siyah kumaştan bol pantolonu topuklarına süzülüyor, altındaki parlak siyah rugan ayakkabılarıyla bütünlük oluşturuyordu. Saçının dikenli hâle getirilmesinin ardından yüzüne hafif bir makyaj yapıldı, dudaklarına parlatıcı sürüldü, sol gözünün kenarına birkaç minik elmas pul yapıştırıldı.

Sonunda fiziğini belli eden muhteşem kombine şöyle bir bakındıktan sonra ellerini arkada birleştirdi, minik bir tebessümle, "Güzel," diye mırıldandı.

"Size inanılmaz yakıştı."

"Teşekkürler Lou. Sen olmasan makyajım da güzel olmazdı."

Lou, memnuniyetle gülümseyerek minik kızı Lux'un elini tuttu, oradan ayrıldı. Louis artık tek başınaydı. Alt kattan gelen leziz yemeklerin iştah kabartan kokuları burnuna doluyor, ağzını sulandırıyordu. Şişkin görünmemek için üç günlük sebze diyeti yapmak zorunda bırakılmıştı. Bu gece kendini ödüllendirme niyetindeydi.

Kapı açıldığında aynadan görebildiği Harry, birdenbire kalbini hızlandırarak gerilmesine neden oldu. Onunla iki haftadan uzun bir süredir görüşmüyordu. Ayak işleri için ara sıra ofise uğramış olsa da sadece kendisine düşen işleri halletmiş ve onunla karşılaşma fırsatı bulamamıştı.

Boğazını temizledi. Ona dönerek, "Bay Styles?" diye sorguladı. "Yani... Harry."

Kapıyı ardından kapatıp yanına geldi. Önce gözlerine, sonra giydiklerine bakınarak yeniden gözlerine çıktı. Bakışlarındaki hoşnutluk, mahcubiyet ve çekimserlik duygularının harmonisi oldukça netti.

"Çok güzel görünüyorsun."

"Siz de." Genç şarkıcının sol göğsündeki örgü çileklerin yapraklarını düzeltip tekrardan ellerini arkasında birleştirirken, Harry, onun cana yakın hareketine gülümsüyordu.

"Uyumsuz giyinmişiz."

"Biraz... Evan'ın istediği olmadı sanırım."

İkisi de kısıkça kahkahalar bırakırken, gülüşleri hafif tebessümlere dönüştü. Bu sefer Harry'nin bakışlarındaki pişmanlık daha da belirgindi. "Beni affetmeni gerçekten istiyorum."

"O gece seviştiğimiz en vahşi sevişmeyi yaşadık," dedi Louis, bir iç çekişle. "Yani en azından benim için... Bunu gerçek sanmıştım ama sadece sizin öfkenizin yansımasıymış, ne tuhaf... Sonradan fark ettim."

"Seni kıskandım, özür dilerim. Bu anlaşmamızda yoktu. Anlaşmamızın dışına çıkıp duygularımla hareket etmemem gerekirdi."

Gülümsemeye çalışarak, "Evet, anlaşma," diye mırıldandı. "Bağlılık istememeye yemin etmiş biri için güzel bahane, Harry."

"Yemin ettim sayılmaz, artık bana göre değil."

"Neyse... Henüz sizi affetmiş sayılmam, biliyor musunuz? Ama bir şartım olacak, ilerleyen zamanlarda size söylerim."

"O zamana kadar benden uzak mı kalacaksın?"

Alaylı bir sırıtışla, "Korkmayın, sizinle sevişmek için anlaşmam var ne de olsa," dedi. "Şartımı gerçekleştirdikten sonra istediğinizi alacaksınız."

Biraz daha ona yaklaşarak ellerine tutunurken, Louis'nin hayretine ek olarak göğsünde hoş yükselmeler, hızlı kalp atışları belirmişti. Yeşil gözlerindeki derinlik âdeta Louis'nin ruhuna işliyordu. Gerçek bir sevgiliye bakılacak türde olan bu derin bakışlar, bağlılık istememeye yemin etmediğini iddia eden heriften peyda oluyordu.

Everything, Everywhere, Everyone | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin