0.0

289 17 108
                                    

Liseden beri devamlı olarak buluştuğumuz,  dört kişilik küçük bir arkadaş grubumuzla beraber İstanbul'un en sakin ve nezih ortamlarından birindeydik. Etrafımızda kimsecikler yoktu diyebilirdim. Hemen yan masamızda oturan tıpkı bizim gibi arkadaş grubu dışında. Derin yan masadaki kumral çocuğu büyük bir iştahla kesiyordu, bu durumdan rahatsız olan Ecrin en sonunda lafa girişti.

"Derin, yapma. N'olur."

Derin umursamaz bir tavırla omuz silkip, tekrardan az önce baktığı yöne doğru bakmaya devam etti. Bu sefer hemen yanındaki Kardelen onu dürttü.

"Kızlar, siz gerçekten dünyadan bihabersiniz."

Anlamsız bakışlarla ona bakarken o ise gözlerini yuvarlayıp çocukların olduğu tarafa tekrardan döndü, bi nevi bakmamız için bir işaret yaptı.

"Sağ baştan sırasıyla söylüyorum; Kerem Aktürkoğlu, Halil Dervişoğlu, Barış Alper Yılmaz."

Bunları sayarken kızlarla birlikte tüm şaşkın bakışlarımızı masaya çevirdik. Bir kişiyi eksik saydığını düşünürken derin bir iç çekti.

"Ve İsmail Yüksek."

Futbol ile pek ilgimin olduğu söylenemezdi fakat geçtiğimiz aylarda olan Euro2024 muhabbetlerinden dolayı çoğunluğu adını duyduğum isimlerdi. Kafamı çevirip onlara baktım, bizden bir farkları yoktu aslında aynı bizim gibi oturup blr kafede sohbet ediyorlardı. 

Aradan çok vakit geçmeden grubun ilgi odağından çıktılar, Derin her zaman ki gibi lisedeki o korkunç kavga anılarımızı anlatıyordu. Bu sefer Derin'in sesini bölen mekandan yavaşça yükselen "Paramparça." şarkısı olmuştu.

Tebessümle kızlara döndüm, şarkıda da dediği gibi "Bugün benim doğum günüm." Kızlar şarkının ritmiyle beraber alkış tutarken ben ise çoktan mest olmuştum.

Garson elindeki, üzerinde kocaman kahverengi pasta olan tabakla bize doğru ilerlerken kızlar ise telefonlarını eline almış çoktan video ve fotoğraflar çekmeye başlamışlardı. 

İşler bir şekilde ters gitmeye başlamıştı çünkü beklediğimiz pasta bizim masamıza değil az önce bahsettiğimiz arkadaki çocuklara gitmişti.

Şaşkınlık ve utanç arası bir ifadeyle kafamı eğdim, benim aksine kızlar ise gözlerini dikmiş masaya bakıyorlardı.

"Pardon! Pastayı biz bu masaya söylemiştik ama?"

Ne kadar nazik bir ses tonuylada konuşsa da, Ecrin'in gözlerindeki sinir ne kadar gergin olduğunu ortaya koyuyordu adeta ben burdayım diyordu.

Garson çaresiz bakışlar atarken diğer masadan kafasını kaldıran ilk doğum günü çocuğu olan ama bunun hala farkına varmayan bizlere döndü, ardından yanındaki bütün arkadaşları...

En köşede oturan koyun yelesi saçlı çocuk ise garip bakışlar sunuyordu bizlere.

"Bugün bizimde doğum günümüz. "

Bu sefer meydana Kardelen çıkmıştı. Gözlerini hafifçe kısıp, kaşlarını havalandırdı. Parmakları karşımızdakileri boydan boya gösterdi.

"Hepinizin mi?"

Ortalık neredeyse karışmak üzereyken gözlüklü, kumral saçlı çocuk ayağa kalkıp bana doğru döndü. 

"Belli ki bir yanlışlık olmuş, buyurun gelin hep beraber kutlayalım. "

Gülümsedim ve kızlara döndüm onların da yüz ifadeleri silinmişti, naziklik her zaman önemliydi tabii.

Masadakiler bizim için yer açarken bizlerde toparlanmaya çalışıyorduk. Masaya yerleştiğimizde az önce tanıştığım Kerem ile yan yana pastanın önünde duruyorduk, etrafımızda telefonları ellerinde bizi çeken onun ve benim arkadaşlarımı ise mekanın sahipleri çekiyordu.

"Kaç olacaksın?"

Soruyu yönelten yanımda duran Kerem'in ta kendisiydi, gülümseyerek ona döndüm.

"24, sen?"

Bu sefer gülüş sırası ondaydı.

"26"

Sohbetimizin kısa sürmesinin sebebi, Ecrin ve Barış'ın başlattığı "Üfle!" tezahüratlarıydı.ikimizde aynı anda mumları üfleyip anın etkisine kapılıp birbirimize sarıldık.

Masalara tekrardan yerleştiğimizde sanki yıllardır tanışıyormuşcasına bir ortam oluştu, pastalarımızı yerken ufak sohbetler minimal şakalar yaparken gayet mutluyduk. Sohbet arası başka bir yere gitme fikri öne atıldı.  Ve kısa süre içinde fikir beğenilip, onaylandı.

-  -  -  -

O küçük, sakin ortamdan sonra epeyce bilindik gece klüplerinden birindeydik şimdi de, ne yalan söyleyeyim böyle ortamları severdim. Doyasıya eğlenmek için mükemmel yerlerdi.

Fakat Süperlig'in bilindik oyuncularıyla beraber böyle bir ortamda neler olabileceğini kestiremiyordum.

Bu ortamın beni fazlasıyla gerdiğini fark edince hemen arkamda duran geniş deri koltuğa oturdum. Kafamı çevirdiğimde yanımda oturan Kerem'i süzdüm.  O da uzaktan beni izleyerek gelmemi bekliyormuşcasına bana dönüp gülümsedi.

"Sen neden oturuyorsun doğum günü çocuğu?"

Gülümsedi tekrardan, ardından benimde onun yanında oturmama bakmış olacak ki kaşları havalandı.

"Sen neden burada oturuyorsan bende aynen o yüzden oturuyorum."

"Magazinlere çıkmaktan korkuyorsun yani?"

Şaşkın bir ifadeyle bana bakarken gülümsedim surat ifadesi oldukça komik ve hoş gelmişti.

"Bu tarz ortamları sevmem, sen magazinden mi korkuyorsun?"

Kafamı onaylarcasına salladım, o ise kafasını aşağı eğerek güldü.

"Korkacak bir şey yok,  bak arkadaşlarına ne kadar güzel eğleniyor. Sende git hadi."

Bizim kızlara baktım, gerçekten eğleniyorlardı daha tanışalı 2 saat olmasına rağmen fazlasıyla kaynaşmışlardı.

"Sende benimle gelirsen neden olmasın?"

Çaresizce bana bakıyordu, biraz düşündüm bende kafamı yana eğerek onu izledim. Bana geri döndüğünde yüz ifademe bakıp gülümsemişti. Bana kolay kolay hayır diyebilen olmamıştı.

"Pekala, doğum günün olduğu için bu isteğini kırmayalım."

Gülümseyerek elinden tutup, Barış'ların dans ettiği alana doğru ilerledik, biz gelir gelmez "Ooo!" sesleri yükselmişti.

Barış, Kerem'i ortaya doğru ittirdi ve dans etmesi için ritme uyum sağlayarak alkışlar tutmaya başladı. Kerem ise bana dönüp gülümseyerek elimi tutup kendi tarafına çekti, iki elimden tutarak benimle dans etmeye başladı.

Ortam tamamen neşe ve huzur doluydu, kızlar ellerinde telefonlarla birkaç video çekiyor ardından dans etmeye devam ediyordu. İşin enteresan tarafı ise bütün kızların yanında biri vardı ve birbirleriyle uyum içinde hareket ediyorlardı.

birthday ೀ kerem aktürkoğlu. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin