Bugün okulda her şey her zamanki gibi sıradan başlamıştı. Koridorda ilerlerken, kafamda bin bir düşünceyle dolanıyordum. Derslerden çok, başka bir şey vardı aklımda. Ya da daha doğrusu, başka biri.
Kıvanç.
Onu gördüğüm her an, kalbim daha hızlı atıyor, içimde bir yerlerde tarifi zor bir şeyler kıpırdanıyordu. Bu hislerimle başa çıkmak gerçekten zordu, ama bunu kimseye anlatamam.Benim için sıradan bir gün değildi bu. Yine onunla aynı okulda,aynı koridorlarda olmak bile içimde farklı hisler uyandırıyordu.
Koridorun sonunda Kıvanç'ı gördüğüm an, içimdeki tanıdık heyecan yükseldi.O ve Selinay, okulun en gözde çiftiydi. Selinay, uzun sarı saçları ve yeşil gözleriyle herkesin dikkatini çeken biriydi.Kıvanç ise uzun boylu, atletik yapılı ve her zaman güler yüzlüydü. Onları bir arada görmek her seferinde canımı acıtıyor, ama yine de gözlerimi onlardan alamıyordum. Kıvanç'ın yanında olmak bile bana yetiyordu, ama bu yetinme hissi, içimdeki boşluğu doldurmaya yetmiyordu.
Kıvanç ve Selinay kantine doğru ilerlerken,istemsizce adımlarım da onları takip etti. İçimde bir yerlerde, onlara daha yakın olma isteğini bastıramıyordum. Bir köşeye geçip onları uzaktan izledim. Kıvanç'ın Selinay'a nasıl nazikçe baktığını, elini tuttuğunu gördüm. Bu görüntü kalbimi sıkıştırıyordu.Onlar mutlu, evet, ama bu mutluluğun benimle bir ilgisi yoktu. Ve bu gerçek, her seferinde daha da ağır bir şekilde içime oturuyordu.
'Neden böyle hissediyorum?' diye kendi kendime soruyordum. Kıvanç'ın mutlu olması yetmeli, değil mi? Ama gerçek şu ki, bu durum beni sadece daha fazla acıtıyordu. Çünkü onun mutluluğunun parçası olamamak, beni içten içe kemiriyordu.
Selinay'ın o mükemmel gülüşüne bakarken, içimde bir yerlerde kıskançlık ve hayranlık arasında gidip gelen bir duygu hissediyordum. O kadar mükemmel ki... Onunla benim gibi biri nasıl kıyaslanabilir? Kıvanç, onun yanında öylesine doğal ve uyumlu görünüyordu ki... Belki de bu, benim asla kabul edemeyeceğim bir gerçekti.
O sırada, Kıvanç'ın bakışları benim olduğum köşeye kaydı. Kalbim bir an için duracak gibi oldu. Bana kısacık bir selam verdi. O kadar basit, o kadar sıradan bir şey... Ama bu kısacık an benim için dünyanın en önemli şeyiymiş gibi geldi. Zoraki bir gülümseme yerleştirdim yüzüme, ama Kıvanç çoktan dönüp Selinay'la konuşmaya devam etmişti bile. O kısa bakış, onun için hiçbir şey ifade etmiyor olabilir, ama ben o anı zihnime kazıdım bile.
Gözlerim dolmaya başladı.Kendime kızarak, derin bir nefes aldım. "Bu saçmalığı artık bitirmen lazım," diye fısıldadım. Ama içten içe, bu hislerin kolay kolay geçmeyeceğini biliyorumdum. Kalbimde bir yerlerde, Kıvanç'a duyduğum bu derin, platonik aşk, geçmek bilmeyen bir yara gibi duruyordu.
Bir süre daha kantinde oturup onları izledim.
O sırada omzuma hafif bir dokunuş hissettim. Başımı kaldırdığımda, en yakın arkadaşım Emir'in bana gülümseyerek baktığını gördüm. "Ne yapıyorsun burada tek başına, Mavi? Gel, Selinay ve Kıvanç'ın yanına gidelim." dedi neşeyle. İçimden geçen düşünceleri bilse, bu kadar ısrarcı olur muydu acaba?
Gözlerim istemsizce Kıvanç'a kaydı, sonra Emir'e baktım. "Yok, ben iyiyim burada," dedim düşük bir sesle. Ancak Emir inatçıydı. Koluma hafifçe vurup, "Hadi ama! Birlikte takılırız." diyerek beni ayağa kaldırdı. İçimdeki huzursuzluk artıyordu, ama Emir'e hayır demek zor geliyordu.
Adımlarımı isteksizce Selinay ve Kıvanç'ın olduğu masaya doğru yönlendirdim. Onlara yaklaştıkça, kalbim daha hızlı atmaya başladı. Kıvanç, beni fark ettiğinde yüzünde her zamanki samimi gülümseme belirdi. "Mavi, hoş geldin." dedi neşeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnkisâr | bxb
Teen FictionMavi, Kıvanç'a olan platonik aşkıyla başa çıkmaya çalışırken, bir gün her şey altüst olur.