"Büyük bir görev var Felix. Bunu ancak tek bir kişi yapabilir. O kişi de sensin. Şanssızlığını bir kenara bırak ve hemen olaya atıl."
Yine bir olay ve yine araştırmaya giden ben. Bıktın mı derseniz evet ama bırakır mısın derseniz sonuna kadar hayır derim. Grubun ajanıydım. Bu yüzden zor görevler hep bana veriliyordu. Daha doğrusu Minho veriyordu. Az önceki konuşması beni ürkütmüştü. Minho'nun emrini alır almaz masaya toplanmıştık. Masada Minho, Beomgyu ve ben vardık. Minho önümüze kağıtlar koyarak açıklama yapıyordu.
"Bu kişi dünyaca ünlü bir bar sahibi. Gittiği bölgelerde çok popüler. Tehlikeli bir kişiliği var. Etrafı kalabalık ve oldukça zeki birisi. Sunoo'nun ölümü için bu adam da şüpheliler arasında. Tek yapman parmak izini almak. Eğer bıçakta ki parmak izleri bu adamla uyuşuyorsa o adamı öldüreceksin."
"Adamın ismini öğrenebilir miyim?"
Sonuçta adamın ismini bilmeden hiçbir şey yapamazdım.
"Bu kişi Hwang Hyunjin."
Hwang Hyunjin mi? Bu isim neden bu kadar tanıdık? Her neyse. Şu an da tek bilmem gereken şey bu şüpheliyi öldürmekti.
"Peki ne yapmam gerekiyor?"
"Onun barında bir çalışan olarak göreve başlayacaksın. İşe girebilmek için Hyunjin'in seni beğenmesi gerek. Kendini Hyunjin'e beğendir."
"Bunu yapamam."
"Yapmak zorundasın! Eğer itirazınız varsa şimdi gidebilirsin. İşlerinize dönün ve görev için hazırlanın."
Minho bana bağırıyordu. Aslında haklıydı. İtirazcı olmamalıydım ama bunu yapabileceğimi de düşünmüyordum. Hemen odama girip hazırlanmaya başlamıştım. Beomgyu'yu merak ediyordum. Onun odasına girdim.
"Beomgyu hazır mısın?"
"Felix."
"Efendim."
"Bu yolda yalnızsın."
"Nasıl yani? Benimle birlikte bara gelmeyecek misiniz?"
"Barın yakınlarında bir cafe var. Biz seni bilgisayardan izleyeceğiz. Gözlerine kameralı lens, yüzüğüne kamera ve ses dinleyici takacağız. Acil bir durumda hemen yanına geliriz. Sen sakın bozuntuya verme. Yüzüğünü kulağına tutarak bizimle iletişime geçebilirsin."
"Ya başaramazsam."
"Başarmak zorundasın."
Beomgyu bana yalnız olduğumu söylemişti ama ben hiç yalnız gibi hissetmiyordum. Belki de yanımda şanssızlığı vardır. Nolursun şanssızlığım bari bu yolda beni bir sal. Üçümüz yola koyulmuştuk. Minho ve Beomgyu cafeye girip bilgisayarı ayarlıyorlardı. Ben ise bara doğru ilerliyordum. Aslında cafe bara çok da yakın değilmiş. Sonunda bara varmıştım.
"Burada çalışmak için gelmiştim. Yardımcı olabilir misiniz?"
"Tabi ki de. Adınız nedir?"
"Felix."
"Bir saniye lütfen patronumuzu aramam gerekiyor."
"Tabi ben beklerim."
Zamanım çok da boldu sanki. Benden biraz uzaklaşarak konuşuyordu.
"Efendim. Birisi burada çalışmak için gelmiş."
'Ben size bir daha çalışmak isteyen olursa direk gönderin demedim mi?! He neyse ismi neymiş?'
"Felix efendim."
"Tamam, işe alın. Ben de birazdan orada olurum. Hemen şimdi çalışmaya başlayın."
Konuştuklarını çok net duyamamıştım.
"Patron hemen şimdi işe başlamanızı ve birazdan geleceğini söyledi."
"Ne gerekiyorsa yaparım."
"Patron ner zaman bu şişeden içer. Bu içeği bardağa koyup patronun masasına götürün. Ayrıca masayı iyice silip güzel bir şekilde hazırlayın."
"Hemen yapıyorum."
İçeceğe baktığımda içeceğin çok ağır olduğunu farkettim. Bu adam sürekli bundan içiyorsa nasıl sarhoş olmuyor?
"Minho beni duyuyor musunuz?"
Onlara seslenmiştim çünkü şuan çok korkuyordum.
"Seni duyuyoruz Felix. Hemen masayı hazırlaman gerek. Sakın korkma seni izliyoruz."
"Tamam."
İçkiyi bardağa koydum. Bardağı masaya götürmüştüm. Hyunjin'in masası diğer masalardan farklıydı. Masaya siliyordum. Belki bu bardaktan parmak izlerini alabilirdim. Masa örtüsünü serdim. Uzun bir mum alıp tam masaya koyacaksın bir el benim elimi tutmuştu.
"Sen ne yapıyorsun? Bu benim görevim."
Sanırım burada bir çalışandı. Saçları mükemmeldi.
"Ben buraa yeni çalışanım. Şimdilik bana bunu yapmam söylendi. Sizin göreviniz olduğu bilmiyordum."
"Eğer Hyunjin Bey'e bir şey yaparsan kendini ölü bil."
'Telaşlanma Felix. O sadece bir çalışan. Sana bir şey yapamaz.'
Minho ne kadar beni sakinleştirmeye çalıştırsada hiçbir yararı olmuyordu. Birisi geldi ve çalışanın omuzlarından tutup hafifçe geri çekmişti.
"Sakin ol Niki. Onu iş ben aldım. Ayrıca bana kimse zarar veremez. Sen şimdilik diğer masalarla ilgilen."
Bu adam neden bu kadar güleryüzdü? Adam katil ve güleryüzlü. Sanırım çalışanın adı da Niki'ydi. Niki uzaklaşmıştı. Sakin ol Felix. Karşı da ki bir katil değil ve sen onu öldürmeyeceksin. Yani en azından kendimi bu şekilde avutabilirdim. Hyunjin masasına oturmuştu.
"Buraya bir sandalye daha çek."
"Tabi efendim."
Hemen bir sandalye daha getirmiştim. Tam karşısına koymuştum.
"Otur."
Hiçbir şey demeden sandalyeye oturmuştum.
"Burada neden çalışmak istedin?"
"Sizin büyük bir hayranınızdım. Yanınızda olmak istediğim için burada çalışmak istedim."
'Harika yalan. Beomgyu sus! Asıl sen sus Minho!'
"İkiniz de susun."
Sessizce susmalarına söylemiştim.
"Eğer yanımda olmak istiyorsan seni bir odaya götüreyim. Sadece ikimizin olduğu bir oda."
'Kabul et.'
Minho kabul etmemi söylüyordu ama ben bunu istemiyordum.
"Kabul ediyorum."
"Süper. O halde beni takip et."
Az önceyi özetleyecek olursam Hyunjin bardağa dokunmuştu ama elinde eldiven vardı. Teklifini işe kabul etmeyecktim ama Minho yüzünden kabul etmek zorunda kalmıştım. Şuan ise onun peşinden gidiyordum. Resmen ölümüm için yürüyordum. Şanssızlığım tavan yaptığı bir andayım. Odanın kapısını açtı ve benim girmemi bekledi. Birlikte içeri girdiğimizde kapıyı kilitlemişti. Bu hızla atan kalbimi daha da hızlandırmıştı. Oda işe tamamen kırmızı ışıklarla donatılmıştı. İki tane cam dışında hiçbir şey yoktu. Beni bir odaya getirdiğinden emin miyiz?
"Yüzüğün çok güzelmiş. Hediye mi?"
"Evet, babam hediye etmişti."
Yüzüğümü alırsa ben biterim. Bir elini belime dolayıp beni kendine çekti. Diğer eliyle ise yanağımı okşuyordu.
"Gözlerin de çok güzelmiş."
İlk bölümden merhaba. 😍
Umarım fici beğenirsiniz.
Kontrol etmeden atıyorum hatam varsa kusura bakmayın.
Çok sık aktif olamayacağım.
Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim.
Hyunlix ile kalmanız dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOOM / hyunlix
Mystery / ThrillerFelix bir ajandır ve araştırması gereken bir şüpheli vardır. Ama unuttuğu bir şey vardı. Yalnız değildi. Yanında şanssızlığı ile çocukken hayatını kurtaran bir şüpheli vardı. Kısacası onu ölümden kurtaran birisini öldürecekti.