{2}

2 1 0
                                    

Gözlerim güzelmiş. Kesin anladı. Ama yine de belli etmemem lazımdı. Hyunjin'in telefonu çalmasıyla beni kendinden ayırmıştı.

"Onun hakkında bir şey mi buldunuz?"

"Tamam, birazdan orada olurum."

Kimin hakkında? Aklımda binbir türlü soru vardı. Çözmesi ise imkansızdı. Yanıma yaklaştı. Yani dibime girdi.

"Üzgünüm, seninle çok bir şey yapamadık. Şimdi benim gitmem lazım. Sen çalışmaya devam et ben bir ara gelirim."

"Tamam efendim. Siz nasıl isterseniz."

Bunu dediğime gerçekten inanamıyorum. Her neyse bugünü anlattığına şükredeyim. Hemen içeri girdim ve işlerime devam ettim. Hyunjin eldiven kullandığı için onun parmak izini almak gerçekten çok zor olacaktı. Hyunjin'in masasını silmiştim. Silerken masanın üzerinde bir yüzük olduğunu farkettim. Bu benimkinin farklı bir rengiydi. Benimki mavi bu ise mordu. Bu yine ne işler çeviriyor. Ya anladıysa? Ya benim ajan olduğumu öğrendiyse? Yüzüğü kimse görmeden cebime attım. Saat 20.00 olmuştu. Acaba ne zaman buradan gidecektim? Niki'ye seslendim.

"Bakar mısınız?"

"Ne var?"

Ne kadar da kaba birisi. Benden nefret ettiği kesin.

"Benim çıkışım ne zaman?"

"Bekle Hyunjin Bey'e sormam gerekiyor."

Bunun neresini soracaksın? Saatim geldi çıkayım işte.

"Tabi ben beklerim."

İç sesim ile dış sesim hiç uyuşmuyor.

"Efendim, Felix ne zaman çıkacağım diye soruyor."

"Birazdan orada olurum. Ben gelene kadar bir yere ayrılmasın."

Seslerini çok net bir şekilde duyabiliyordum.

"Biraz bekle. Hyunjin Bey geliyor."

"Tamam."

Minho ve Beomgyu ne yaptı acaba? Bayadır seslenmiyorlar.

"Minho. Orada mısınız?"

'Buradayız. Sana bir şey yapmadı değil mi?'

"Ben iyiyim ama bir sorun var gibi duruyor. Benim yüzüğüm farklı rengi Hyunjin'de var. Ayrıca çıkmak için onun gelmesini bekliyorum. Yüksek ihtimalle benim ajan olduğumu anladı."

'Bu imkansız. Senin ajan olduğunu anlayamaz. Hiçbir şeyi bozuntuya verme.'

"Susun Hyunjin geldi."

Sandalyede otururken arkamdan birisi sarılmıştı. Bu eller çok tanıdık ve sıcaktı.

"Nasılsın Felix?"

Bu Hyunjin'di. Yine her zaman ki gibi ellerinde eldiven vardı. Ama bu his neden bana sıcak ve tanıdık gelmişti?

"İ-iyi-yim efendim."

Sarılmayı bırakıp elimi tuttu ve beni odaya sürüklüyordu.

"Hadi odamıza geçelim."

"Ben ne zaman çıkacağım?"

"Çıkacağını kim söyledi?"

"Nasıl yani? Çıkmayacak mıyım?"

"Hayranım değil miydin? Yanımda olman senin için heyecan verici olmaz mı?"

"O-olur ama b-benim bundan h-haberim y-yoktu."

"Artık var. Hadi gidelim."

"A-ama hazırlıksızım."

Önümde hafif eğilerek boyunu benimle boyuma eşitledi.

"Bak ufaklık. Normalde kimseye böyle bir şey için gitmesine izin vermem. Ama sen kimse değilsin. Sana diğerlerine davrandığım gibi davranmayacağım. Bu ilk ve son olsun. Şimdilik gidebilirsin. Yarın tam saatinde burada ol."

"T-tamam efendim. Kendinize iyi bakın."

"Sen de Felix'ciğim."

Koşarak cafeye gittim.

"Felix'ciğim."

Beomgyu benimle dalga geçiyordu.

"Ahhh, bu adamdan nefret ettim. Az kalsın beni göndermeyecekti."

"Çünkü sen onun için değerlisin. Hahahah."

"Beomgyuuu!"

"Kavga edeceğinize düştüğüm duruma odaklanalım."

Minho bizi susturmuştu. Susmamız için bir bağırışı yeterdi.

"Bulduğum yüzük bu. Bunun hakkında ne düşünüyorsun Minho?"

"Büyük ihtimalle sana hediye olarak verecekti."

"Kabul etmek istemiyorum."

"Her şey isteklerimize bağlı olsaydı emin ol ben de burada olmazdım."

"Ama ajan olduğumu anlarsa beni öldürür."

"Sen ölürsen biz de onu öldürürüz. Sunoo için bunu yapmak zorundasın."

"Tamam. Devam edelim."

Sabah olmuştu. Hemen bara gitmiştim. Minho ve Beomgyu ise cafeye girmişlerdi. İlk adımımı attığım an beni Hyunjin karşılamıştı.

"Hoşgeldin."

"H-hoşbulduk efendim. Kusura bakmayın masanızı hazırlayamadım."

"Boşver masayı. Hadi odamıza geçelim."

Bu odada ne var ki? Sürekli ısrar ediyor. Onun peşinden yürüyordum. Odaya gelmiştik. Yine her yer kırmızıydı. Burada bir yatak vardı. İlk gelmemde burada hiçbir şey yoktu. Beni duvarla kendisi arasına aldı. Gözleri cebime gitmişti. Olamaz. Yüzük görünüyordu.

"Sana verecektim ama sen çoktan bulmuşsun."

Benim yüzüğümü yere fırlatıp kırdı ve kendisininkini taktı. Eyvah! Minho ve Beomgyu artık bizi duyamayacaklar. Tek çarem gözlerimde ki lensti. Tabi gözlerimi kapatmadığım sürece işe yapıyorlardı.

"Boşver o yüzüğü. Sana daha iyisini aldım."

Yüzümde şaşkın bir ifade vardı. O ise alaycı bir şekilde gülüyordu. Oda çok sıcaklarda başlamıştı. Ve ben sıcağa dayanıklı değildim. Yavaş yavaş mayışıyordum. Ve sanırım kendimi daha fazla tutamayıp Hyunjin'nin kucağına düşmüştüm. Kafamı bir el okşuyordu. Gözlerim ise kapanmıştı.

"Burası çok sıcak. Sıcağa dayanıklı değilim."

"Biliyorum."

Bölüm nasıl olmuş?

Aslında bu bölümü şimdi atmayacaktım ama atasım geldi.

Kontrol etmeden atıyorum hatam varsa kusura bakmayın.

Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim.

Hyunlix ile kalın hoşçakalın...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BOOM / hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin