İyi okumalar..
Güney Kore, Jecheon...
Arada bolca talim yaparak ve dinlenerek yürüdükleri on günün sonunda, yeni adresleri olan Jecheon'a varmışlardı. Önceden kaldıkları köyler gibi değildi burası, daha küçük bir yerdi ve evler iç içeydi.
Köye girdiklerinde tarlalarda ekin eken köy halkı ile derin bir nefes aldılar. Yaşı henüz otuzun üzerinde, genç bir adam karşılarına çıkıp kim olduklarını ve burada ne aradıklarını sorduğunda Jisung ciddi surat ifadesiyle yanıtladı.
Köyden sorumlu olduğunu anladıkları Yohan, baba oğula yardım ederek onlara eşlik edip boş evlerden birine yerleşmelerine yardım etti. Sabahın henüz erken saatleri olduğu için ellerindeki küçük torbaları eve bırakıp köy meydanına doğru yürüdü usta Jisung. Jimin ise uzun zamandır kapalı duran evi havalandırıp temizledi.
Bu günü ev temizliği yaparak ve uyuyarak geçirmek isteyen Jimin, işlerini bitirip yemek hazırlamak için küçük mutfağa ilerledi. Evleri tüm köy evleri gibi, küçük bir oda, bir salon ve mutfaktan oluşuyordu.
Evin arka tarafında ise kulübe gibi bir yer vardı, orada tuvalet ve banyo bulunuyordu. Bu zamana kadar kaldıkları evlerden biraz daha büyüktü burası. Ama bu pek önemli değildi, nasıl olsa birkaç ay kalıp başka bir kasabaya doğru yolculuk yapacaklardı.
Mutfakta su olmadığını fark eden Jimin, eline bir leğen alıp kapının önüne çıkarken kendisine doğru gelen adamı gözlerini kısarak izlemeye çalışırken tamamen kapanan gözlerine lanet etti. Yohan denilen adam elleri belinde bağlı bir şekilde, yanında henüz dokuz, on yaşlarında bir çocukla karşısında durdu. Efendi Yohan kaşları ile yanında duran çocuğun elindeki tepsiyi işaret edip gülümsedi samimi bir şekilde.
"Köyümüze hoş geldiniz. Sizin için yemek hazırlattım, yol yorgunusunuzdur şimdi siz. Yorulmayın."
"Sağolun, ne zahmet ettiniz ki."
Mahcup bir şekilde karşılık verdiğinde efendi Yohan başını olumsuz anlamda salladı.
"Ne zahmeti evlat? Bu köyde herkes bir birine yardım eder. Bir ihtiyacınız olursa herhangi bir kapıyı çalmanız yetecektir."
Çocuğun elindeki dolu tepsiyi alıp tekrar teşekkür ettiğinde karşısındaki adam gülümseyip oğluyla beraber gerisin geri yoluna devam etti.
Her ne kadar mahcup olsa da, yemek yapmasına gerek kalmadığı için mutlu olmuştu, Jimin. Yemekleri mutfağa taşırken küçük odaya geçerek sedire uzandı biraz olsun dinlenebilmek için. Daha sonra kalkıp tekrar dövüş talimi yapması gerekiyordu.
•
Kasabaya geleli neredeyse bir hafta olmuştu. Köy halkı birer birer çocuklarını Jisung ustanın yanına getiriyordu dövüş öğrensinler diye. Köy zaten çok kalabalık değildi, toplam on öğrenci vardı ve bu, çok olmasa da iyiydi. Çocuklarını göndermeyen birkaç aile de vardı ve onlarda oğullarını tarlada
çalıştırdıkları için izin vermemişti.Saat sabahın altısına gelirken Jimin uyanıp, elini yüzünü yıkayıp işlerini hallettikten sonra kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçti. Babası Jisung efendi zaten saat beş oldu mu ayaklanırdı, yılların alışkanlığıydı bu.
Avluda sabah egzersizi yapan Jisung, Jimin'in seslenmesiyle terini silip elini yüzünü yıkadıktan sonra içeri girdi. Baba oğul kahvaltı yaptıktan sonra masayı toplayıp dışarı çıktılar. Yarım saat içinde öğrencileri gelirdi.
Jimin'de babasıyla beraber ısınma hareketleri yaparken öğrenciler yavaş yavaş avluya doluşmaya başladılar. Jimin'de henüz öğrenci sayıldığı için en arkada öğrenenlerle birlikte tekrar yapacaktı. Ne kadar çok öğrenirse, o kadar başarılı olurdu.
"Hepiniz buradasınız değil mi, eksik yok
aranızda?"Öğrenciler başını sallarken derin bir nefes aldı. İşe ilk ısınma hareketlerinden başlamaları gerekiyordu.
"Size dur diyene kadar, bu evin etrafında koşacaksınız. Hadi bakalım, başlayın!"
Çocuklar şaşkın bir şekilde efendi Jisung'un yüzüne bakarken, kaşlarını çatarak 'hadi' diye yüksek sesle tekrarladı. Öğrenciler hızla koşmaya başlarken hepsi gözden kaybolana kadar gözleriyle takip etti onları.
Jisung'un bakışları çocukların ardından kahkaha atarak bakan oğlunu bulunca kaşları daha da çatıldı.
"Sen neden koşmuyorsun, Jimin?"
"Hadi ama baba, bir saattir koşuyorum ben."
"Baba değil, efendim diyeceksin. Sende öğrencisin şuan. Ve şimdi, koşmaya başla!"
Jimin, gözlerini devirip babasına bakmaya devam etti. Şaka yaptığını düşünüyordu ama hiç şaka yapıyor gibi bir hali yoktu. Derin bir nefes alıp koşmaya başlarken sinirle söylenmeyi de ihmal etmedi.
"Ben bunun acısını çıkarırım, haberin olsun efendim!"
Jimin koşmaya başlarken diğer çocuklar ikinci tura başlamıştı bile. Jisung söylenerek koşan oğluna bakıp tebessüm ederken, yandaki evin köşesinde, aynı kendisi gibi Jimin'i gülümseyerek izleyen biri daha vardı.
Ve o, çok yakında hayatlarında olacaktı.
••
ALLAH'IM ÇOK SEVİYORUM BUNU YA JUNGKOOK'UM GÖZ BEBEĞİM ÇOK ÜZÜLECEKSİN ÖZÜR DİLERİM 😭😭😭
Jisung 40 yaşında.
Jimin 17 yaşında.
Jungkook 13 yaşında.
Zaman atlamaları olacaktır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRAVELER
FanfictionGezgin olarak köyleri dolaşıp, genç çocuklara dövüş sanatını öğreten Park Jisung, son gittiği köyde köle olarak satılan Jungkook için büyük bir miktar para öder. Ve küçük ailesine dahil ettiği Jeon Jungkook, oğlu Park Jimin'e aşık olur. @Emma356_234...