Şimdi şöyle ki... Benim taslakta o kadar çok Sememin konulu kurgularım var ki.. aklınız şaşırır yani şakasız. Ve hepsinin de konusu çok başka. Sememin yazmak benim için huzur verici daha özel ve güzel. Desteğinizi eksik etmeyin ki hevesle bir kitabı bitirip diğerine geçebileyim. Gerçekten belki siz bilmiyorsunuzdur ama yorumlarınız beni motive ediyor yazmam konusunda.
Arkadaşlar Ltfn Yrm Ypr Msnz😔 🎀
Sabah erkenden uyanmış, ilk iş evin dağınıklığını toparlayıp daha sonra dışarı çıkıp biraz egzersiz yapmıştı, Jimin. Saat sekize gelirken kasabada bulunan pazar giderek biraz erzak almışdı. Eve döndüğünde babasının kahvaltıyı hazırladığını görünce elini yüzünü yıkayıp oturup yemeye başladı hemen. Bugün daha çok çalışması gerekiyordu.
Kahvaltı tepsisini toparlayıp dışarı çıktığında babasının karşısına geçti. Dün çocukları çok yormuştu efendi Jisung. Bugün erken gelebileceklerine ihtimal vermiyordu. Efendi Jisung, eline aldığı tahta kılıcı etrafa savururken karşısında duran oğluna bakıp sırıttı.
"Dayak yemeye hazır mısın evlat?"
"Aman efendim çok şakacısınız. Lakin bugün size beklediğiniz fırsatı vermeyeceğim."
"İddialısın, sevdim."
Sağ ayağını geride tutup karşısında duran oğluna doğru elindeki tahta kılıçla atak yaptığında, geri çekilip göz devirdi, Jimin. Yani babası da hiç bir fırsatı kaçırmıyordu. Karşı ataklarla süren dakikaların sonunda, bacaklarına doğru savrulan kılıcı fark edince geriye kaçıp son anda hamleden kurtuldu.
Geri geri adımladığında üzerine doğru gelen adamla kendi etrafında dönerek hızla yerinde yükselip, sert bir tekmeyi babasının göğsüne geçirdi. Beklemediği atak karşısında sendeleyen adamın üzerine koşup elindeki tahtayı diz arkasına geçirip dirseği ile belini büktü.
Yere düşmemek için elindeki ağaca tutunan adamın gözlerinin içine bakarak tahtaya tekmesini geçirdiğinde, elinde tutunacak başka bir şeyi kalmayan adam dizleri üzerine çöktü. Jimin nefes nefese elindeki tahtayı babasının boğazına dayayıp sırıttığında, Jisung'un göğsü gururla kabardı. Jimin'le her zaman gurur duyuyordu.
"Yaşlandın demiştim baba. Ahh, evladını neden dinlemezsin ki.."
Şımarıkca konuşup geri çekildiğinde, ayağa kalkıp üzerindeki tozu silken Jisung, oğlunun ensesine sert bir tokat geçirip arkasını döndü.
"Bundan daha iyisini yapabileceğini biliyorum velet. Baban olduğum için kendini geri çekiyorsun ama unutma, gün gelecek ben de dahil herkese karşı en acımasız tarafını göstermen gerekecek. Sadece bir amacının, nedeninin olması gerekiyor."
"Yine bilmece gibi konuştun bak. Her neyse, zamanı gelince savaşmam gerekiyorsa savaşırım bende, yapacak bir şey yok."
Jimin, babasının peşinden evin arkasında bulunan su kuyusuna doğru yürürken gururla söylenip duruyordu. Şuan için bir gayesi yoktu, olduğu zaman onu da düşünürdü elbet.
Diğer yandan sabahın erken saatlerinde uyanan bir diğer kişi, Jungkook ise tarlada çalışıp durmuştu. Daha yaşı küçüktü, bünyesi de zayıftı lakin bu kimsenin umrunda değildi. Küçük elleri yara içindeydi. Amcasının söylenmesiyle tarladan çıkıp öğle yemeğini almak için evin yolunu tutmuştu.
Ailesi, bundan birkaç sene evvel evlerinde çıkan yangında can vermişti. Burada evler kerpiç ve kamışlardandı, küçük bir kıvılcım değdi mi yanar kül olurdu. Oldu da.. küçük Jungkook, arkadaşlarının peşinden tarlaya gidip oyun oynarken evleri yanmış, annesi ve babası orada can vermişti. Kimse kurtaramamıştı onları.
Sonuçta kimsesiz, yetim kalmıştı. Amcası ben bakarım diye yanına aldığında kimse ses etmemişti, herkesin gücü kendine yetiyordu neticede. O zamandan beridir de küçük demeden her işi Jungkook'un boynuna yüklemişlerdi. Amcası, kendi oğlunun bir tas su taşımasına izin vermezken sabahtan akşama Jungkook'u tarlada çalıştırırdı.
Şimdi yine oğluna kıyamamış, saatlerdir çalışan Jungkook'u eve göndermişti öğle yemeğini alıp getirsin diye. Jungkook henüz onüç yaşında bir çocuktu. Arkadaşları gibi eğlenmek, oyun oynamak istiyordu.
Anne, babasını da çok özlemişti zaten. Yine ailesini istiyordu, annesinin kara gözlüsü, babasının paşası olmak. Jungkook, çocuk olmak istiyordu.
Yemeği almaya giderken yine o çocuğu babasıyla eğlenirken görünce dayanamayıp uzaktan izledi. Adam oğlunu çok seviyor diye düşündü Jungkook, isminin Jimin olduğunu öğrendiği çocuğun gözlerinin içi gülüyordu.
Yirmi dakikalık yolu iki saatte geri dönmeyen çocuğu merak eden Jung-wo, evin yolunu tutarken köşe başında oturmuş etrafı izleyen Jungkook'u görünce sinirle yanına yürüdü. Kendisini görünce korkuyla ayaklanan çocuğun yanağına elinin tersini indirip sinirle kükredi.
"Seni beklemiyor muyum ben?! Başına bir şey geldi sanıp peşine düşüyoruz beyefendi köşe başında oturmuş güneşleniyor!"
Sinirle ardı ardına küçük çocuğun yüzüne tokatı indirirken endişelendiği hakkında şeyler saçmalıyordu. Oysa ki Jungkook onun umrunda değildi. Başına bir bela gelirse ayak işlerime koşacak kimse olmaz, başıma kalır diye düşünüp durmuştu yol boyu.
Korkudan sessizce ağlayan çocuğa acımadan hakaretler ederken tekrar elini kaldırıp vurmaya çalıştığında, kolu sertçe tutulmuş koca bedeni geriye doğru itilmişti. Jung-wo öfkeyle kendisini engelleyen kişiye bakarken, karşısında yarı boyunda bir genci görünce sinirle gülmeye başladı. Bu ne cesaretti böyle.
"Sen... Uzak dur çocuk, ayağımın altına alırım seni de!"
"Senin gücün bana yeter mi ki? Dene bakalım hele!"
Kaşlarını çatarak Jung-wo'ya yanıt verdiğinde, Jisung köşede durmuş oğlunu izliyordu. Jimin'in tek hareketiyle karşısındaki adamı yere sereceğini biliyordu.
"Seni saygısız velet!"
Jimin'e vurmak için kaldırdığı eli genç çocuğun yüzüne inmeden göğsüne yediği tekme yüzünden kilolu bedeni geriye sendeledi. Jungkook korku içinde onlara bakarken amcasının bir şey yapabileceğinden korkuyordu.
Jung-wo küçücük çocuktan yediği darbeyi hazmedemeyerek üzerine atıldığında Jungkook, ağlayarak Jimin'in önüne geçmişti. Kendisi yüzünden dayak yemesini istemiyordu. Günün açlığı ve yorgunluğu üzerine aldığı darbeleri kaldıramayan küçük bedeni başına yediği son darbeyle arkasındaki bedenin kolları arasına yığıldı.
Jimin, küçük çocuğu yere düşmemesi için kollarıyla sararken Jungkook'un kapanan gözleriyle korku içinde çığlık attı. Seslere gelen köy halkının bakışları bir Jisung'un elleri arasında çırpınan Jung-wo'ya birde yerde baygın yatan Jungkook'un bedeni arasında gidip gelirken sesler bir birine karıştı. Jimin ise, ilk defa biri için haykırarak yardım istedi.
••
NASILDI LA 😀😀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRAVELER
FanfictionGezgin olarak köyleri dolaşıp, genç çocuklara dövüş sanatını öğreten Park Jisung, son gittiği köyde köle olarak satılan Jungkook için büyük bir miktar para öder. Ve küçük ailesine dahil ettiği Jeon Jungkook, oğlu Park Jimin'e aşık olur. @Emma356_234...