Dört Yılda Yapılan Yolu Bir Günde Aşmak

7 1 0
                                    

Mafyayı terk edişinin dördüncü yılı adına en pahalı şarabımı açtım. Bu sene patronun yanında değildim, evimde tek başıma şarabımı bardağa koyma zahmetine bile girmeden şişeyi dikliyordum. Gerçi şarap şişesini aniden yere fırlatıp kırmak beklediğim bir şey değildi. Artık şarabım kırık parçaların arasından sızıyordu.

"Lanet olsun sana uskumru!"

Mafyayı terk etmen umrumda bile değildi, aramızda geçen onca şeyden sonra beni siktir edip gitmen canımı yakıyordu. Bunu kendime hiç söylememiştim ama seni deli gibi özlüyordum.

Cama sert bir yumruk attım, cam parçalarında kendi yorgun yansımamı gördüğümde gözlerimi sıkıca kapatmaktan kendimi alamadım.

"Beni ne hale getirdiğine bir bak uskumru." Gözlerimi açıp parçalanmış cama yaklaşırken derin bir nefes aldım, bağırarak içimi döktüm. "O aptal kişiliğini özlediğimi kendime asla itiraf edemedim! Benimle uğraşmanı özlediğimi düşünmekten nefret ediyorum! Ama ne var biliyor musun?! Seni deli gibi özlüyorum aptal uskumru!"

O güne kadar bilemezdim ki apartmanın aşağısında olup bunları duyduğunu.

‧ : ❉ : ‧

Ertesi gün karşımda dikilip düşman organizasyona katıldığını söylemen, içimde bir şeylerin parçalanmasına sebep oldu. Bu kadar mıydı? İkimizin ortaklığı... bu kadar mıydı?

"Artık düşman olduğumuza göre seni istediğim gibi öldürebilirim." Hissettiklerim düşüncelerimle çelişiyordu. Hiçbir şey anlamaman için bunu söylediğimi bildiğini biliyordum. Bir kez daha beni gömmeni bekledim, benimle dalga geçmeni, beni sinirlendirmeni istedim. Belki o zaman bu özlemimi yok edebilirdim.

"Evet. Artık beni özgürce öldürebilirsin, mafya tarafından öldürülmekten endişe etmeden."

Bağırmak istedim, suratını yumruklayıp kendimi senin gözünde küçük düşürmek istedim. Kalbime aykırı davranıyor olduğun için seni bayıltana dek pataklamak istedim.

"Neden?!" diye bağırmak istedim. "Neden anlamıyorsun?! Bana acı çektirmek mi istiyorsun?!" Hiçbiri dudaklarımdan dökülmedi, içimde bir burukluk olarak kalakaldı.

Başka bir şey söylemeden sessizce gidişini öylece izledim. Ne sana doğru adım attım ne de sana bağırıp azarladım. Gözle göremeyeceğim kadar uzaklaştığında dizlerimin üstüne çöküp hıçkırarak ağladım.

‧ : ❉ : ‧

"O gece sen bağırırken oradaydım. Beni özlediğini haykırırken." Sarhoştum. Ne dediğini düzgün anlamayı bırakın konuşmakta bile zorluk çekiyordum. Sadece dudak hareketlerini izliyordum.

"Gerçek şu ki Chuuya. Bende seni özledim. Tahmin edemeyeceğin kadar çok." Samimi miydi? Kim bilir, belki de yine yalan söylüyordu. Ama sarhoş kafamla ona inanmıştım.

Masada kollarımın üstüne başımı koyup iç çekerken gözlerimi kapattım. Yüzüm ona dönüktü.

"Sarhoşken seninle konuşmak daha kolay. Çünkü bana bağırıp reddedercesine kızamayacak kadar yorgun oluyorsun." Soğuk parmak uçlarını yüzüme değdirirken gözlerim aniden açıldı. Yanağımın üstüne düşen saç tutamını nazikçe ittiriyordu. O kadar sarhoştum ki rüya gördüğümü sanıyordum. İster istemez dokunuşuna doğru hafifçe hareket ederken tekrar gözlerimi kapattım.

Üzgünüm Dazai, böyle bir rüya gördüğüm için.

‧ : ❉ : ‧

O gecenin videosunu telefonumda bulana dek Dazai'nin benden hala nefret ettiğini düşünüyordum. Belli ki telefonumu alıp video kaydetmişti. Bunu göreceğimi bile bile böyle bir şey yapması... işaret gibiydi. Bir zamanlar gizlice buluşup iş konuştuğumuz o yere gitmemek için zor duruyordum. Ama bu sefer beynim kalbime yenilmişti.

‧ : ❉ : ‧

"Tetiği çekecek misin?" Yine o aptal sırıtışı vardı yüzünde. Benimle dalga geçiyor olmalıydı. Gerçekten de buradaydı, tam karşımda. Ona silah tutuyor olmama şaşırmamış gibi yüzünde bir sırıtışla gözlerimin içine bakıyordu. Asla gözlerime bakmayan bu adam şimdi neden böyle yapıyordu?

"O videoyu bulacağımı biliyordun değil mi?"

Sorduğum soruyu umursamadı, aynı şekilde gülümsemeye devam ederken silahı yavaşça tutup göğsüne doğru bastırdı. "Eğer beni vuracaksan, kalbime nişan al. Beni tekrar kalbimden vurmanı tercih ederim."

Gözlerim gerginlikle titriyordu. Ne demekti bu? Ona ilk kez silah doğrultuyordum, ne demek istiyordu?

Ellerim hafifçe titremeye başlarken gözlerine baktım. Samimiyet. Gözlerinin derinliklerinde bile sadece bu duygu vardı.

Silahı oynatmama izin vermiyordu, hala göğüs hizasında sabit tutarak bekliyordu. "Ölsem bile sana olan aşkım asla ölmeyecek. Bunu daha erken söyleyemediğim için üzgünüm, Chuuya. Sana olan aşkımı daha erken itiraf edemediğim için üzgünüm."

Yalan değildi, bunu biliyordu. Benim ona olan duygularımın farkındaydı, bu yüzden itiraf ediyordu. Yutkunmak zordu, beynimle kalbim kavga ediyorlardı. Gözlerimi sıkıca kapatıp baiımı öne eğerken derin nefesler alıyordum.

"Seni vuramayacağımı biliyorsun çünkü duygularımın farkındasın. O halde neden? Neden itiraf etmek için şimdiyi bekledin?!" Silahı elinden kurtarıp yere fırlatırken gözlerim daha fazla dayanamıyordu. Sesim titrerken göğsüne iki elimle yumruk atıp alnımı yasladım.

"Beni dört sene sensiz bıraktıktan sonra neden bunu söylüyorsun?! Beni tekrar kendine bağlayıp siktir olup gitmek için mi?! Nede-" Başımı kaldırdığım gibi beni öpmesini elbette beklemiyordum. Elleri saçlarımın arasında, dudakları benimkine baskı yaparken sadece şaşkınlık hissediyordum. Kollarım iki yana düşerken karşılık verdim.

Dudaklarımızı ayırdığında beni kendine inandıracak tek bir şey söylemişti. "Asla. Seni bir daha asla bırakıp gitmem. Ne sana ne de kendime bir daha acı çektiremem."

Bekleyiş || skkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin