İyi akşamlar-Günaydın... nasılsınız.
Umarım iyisinizdir. İlk defa one-shot yazıyorum.
İlk defa ilk-el yazıyorum. Yanlışım varsa affedin.
Keyifli okumalar.
---
Her şeyin başına gidelim, o geceye; yıldızların bile olmadığı o geceye. Masaya artık kaçıncı rakının geldiğini bilmeden deviriyordum. Ne için toplanmıştık, onu bile unutmuştum... Şimdi aklıma geldi, Hande, yani ablam, yeni sözleşmesini kutluyorduk. Yıllardır aynı kulüpte oynuyordu. Her iki senede bir, "Artık bu kulüpten ayrılma vakti geldi," deyip kapıdan çıkıyordu. Sonra eve geri geldiğinde, bir iki yıl daha imzalayarak geri dönüyordu. Biz de her iki yılda bir bunu, bazı takım arkadaşlarıyla ve birkaç dostuyla kutluyorduk.
Ablam büyük büyük konuşup, "Bu sene bu sene," dediğine göre sezonun ilk umut tanesini de masaya bırakmıştı. Masadakiler buna katılırken ben pis pis sırıtarak izliyordum. İçtiğim kadehler yavaş yavaş beni sahile vuran dalgalar gibi sallıyordu. Biraz hava almak için dışarı çıkmaya karar verdim. Dışarı çıktığımda gece bulutsuz ve yıldızsızdı, sadece dolunay vardı. Her yer onunla aydınlanıyor gibiydi, İstanbul bile ondan rol çalamıyordu.
Biraz dışarıda hava aldıktan sonra geri döndüm. Masaya yeni bir yüz eklenmişti. Onu biraz süzdükten sonra, arkasından da olsa tanımıştım. Bu Elif'ti, Saliha'nın meşhur Ankara'daki kardeşi. Fotoğrafına bir kere denk gelmiştim, ama hiç tanışma fırsatımız olmamıştı. Ablam her defasında onun adı geçtiğinde, "Elif'le tanışsanız çok kafa kız, kesin anlaşırsınız," diyordu.
Masaya ağır adımlarla yürüdüm. Eski yerimi Ece çoktan doldurmuş, Yaren'le Hande'nin her dediğiyle kafa buluyorlardı. Saliha ise üçünün içinden Hande'ye diktiği gözleriyle onu yiyip bitiriyordu. Salak ablam, bunun farkında bile değildi. Hâlâ Zehra'dan olacak bir şey sanıp, o toksik ilişkisini devam ettirmeye çalışıyordu. Bu gece bile gelmemişti ama yine yarın kahraman Zehra olurdu.
Masada tek boş yer Elif'in yanıydı. Yanına usulca oturdum. Temiz bir bardak alıp Elif'in önündeki rakı şişesinden kendime doldurdum. Elif de sanki ondan rica etmişim gibi suyumu eklemişti.
"Teşekkür ederim."
"Ne demek?"
"Ben Elif bu arada."
"Biliyorum, meşhur Ankara'daki Elif."
"Ben de İl-"
"Sen de İlkin... Meşhur avukat olan."
"Evet," dedi İlkin gülerek.
"Tanıştığımıza memnun oldum o zaman, Elif Hanım."
"Ben de İlkin Hanım."İlkin kadehini Elif'e doğru uzattı, ikisi de kadehlerini birleştirdiler. Her şeyden habersiz.
"Sizi buraya, bu masaya hangi rüzgar attı?"
"İstanbul'a gelmemin vakti gelmişti... Biraz ani oldu ama yapacak bir şey yok."
"Bunun altında bir hikaye var gibi."
"Hikaye yok... Bir salak beni hak etmedi, ayrıldık. Artık orada yapamayacağımdan İstanbul'a geldim."
"Anladım... O kaybetmiş."
"Diyorsun."
"Diyorum."
"Nereden biliyorsun, belki ben aldattım..."
"Ben avukatım, biliyorsun değil mi? Kim aldatmış, kim aldatılmış bu gözlerden görebiliyorum," dedi İlkin, Elif'in gözlerini işaret ederek.İkisi de bu söylediklerinden sonra sessiz kaldı. Masa curcuna içindeydi. Bir tarafta Tica "Ben bu sene gideceğim" diyordu, onu Simge abla ikna etmeye çalışıyordu. Diğer tarafta Yaren eline rakı şişesini almış, meyhanede çalan şarkıya eşlik ediyordu. Saliha ise artık ablama bakmayı kesmişti. Kaçıncı rakıyı içtiğini bilmiyordum ama kafası iyice gitmiş, dertlenmeye başlamıştı. Ablam, içkiyi fazla kaçırdığından Ece ile beraber Ece'nin eski sevgilisini aramakla tehdit edip gülüyordu. Deli bu ya, tam deli.
YOU ARE READING
Yıldızların Bile Olmadığı O Gece II İlk-el II oneshot
Fanfiction"Bıktım senin bu umursamaz tavrından," diyordu Elif, ilkinin yüzüne. "Yemin ederim böyle olsun istemedim. O kadın benim için hiçbir şey ifade etmiyor," diyordum ben. "Elif bir de ifade etsin, bir de ifade etsin... Sen bana sabır ver Allah'ım," dedi...