Kıvılcım

230 18 4
                                    


Galatasaray'ın 100. yıl forma tanıtımı için Rams Park'ta büyük bir heyecan vardı. İlkin Aydın, yeni formayı giymek için davet edilen oyuncular arasında yerini almıştı. Tanıtım için hazırlıklar yapılıyordu ve herkes bir arada, yoğun bir çalışma içindeydi. İlkin, içeri girdiği anda hemen dikkatleri üzerine çekmişti. Her zamanki gibi kendinden emin adımlarla yürüyordu ama aklında son günlerin sosyal medya gündemi vardı.

Ödül gecesinden sonra Barış'la yan yana durdukları fotoğraflar her yerdeydi. Twitter, TikTok, Instagram... Her platformda ikisinin "ne kadar yakıştıklarına" dair yorumlar dönüyordu. Editler, videolar, montajlar... İlkin, bu kadar basit bir karşılaşmanın nasıl bu kadar büyütüldüğünü anlamakta zorlanıyordu. İnsanlar her küçük detayı didikleyip ikisini yakıştırıyorlardı.

İçeri girer girmez herkese selam verdi. Muslera, Mertens, diğer oyuncular... Herkes formalarıyla gayet şıktı. Ardından Barış'ı gördü. Barış, tanıtım için hazırlanan köşede diğer oyuncularla konuşuyordu. İlkin, içinden derin bir nefes aldı ve yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirerek Barış'a doğru başını eğip selam verdi. Ama içten içe gergindi. O editler yüzünden Barış'ın karşısında doğal olamayacak gibi hissediyordu.

Tam o sırada Mertens yanlarına geldi. Gözlerinde her zamanki şakacı ifade vardı. "Siz ikiniz var ya..." diye başlayınca İlkin'in karnına bir sancı girdi. "Her yerde varsınız, her yerde şip şip! Çok tatlı. Ben and Kat sizi çok yakisitiriyor?"

İlkin'in yüzü kızarmaya başladı, utangaç bir tavırla başını eğdi. Barış ise, Mertens'in bu laflarından fazlasıyla keyif alıyordu. Kahkaha atarak, "abi, yine başladın!" dedi. İlkin, Barış'ın bu rahat ve neşeli tavrı karşısında ona sert bir bakış attı. Bu bakışla Barış'ı biraz susturmayı başarmıştı ama Barış'ın yüzünde hala o muzip gülümseme vardı.

Tam o anda menajerler ve fotoğraf ekibi yanlarına geldi. İlkin'e, "Sıra sende," dediler. "Muslera sana, sen Barış'a, Barış da Mertens'e... Sıra böyle devam edecek. Hazır mısınız?" diye eklediler. İlkin başını sallayarak hazır olduğunu belirtti, ama bu durumun bir an önce bitmesini istiyordu.

Sıra nihayet Barışa gelmişti. Tam giderken, İlkin'e hafifçe eğilerek, "sira bende Kaptan," dedi. İlkin, Barış'tan gelen "kaptan" kelimesiyle istemsizce hafif bir tebessüm etti. Kendi içinde küçücük bir kıpırtı oluştuğunu hissetti ama bunu belli etmemeye çalıştı. O esnada Barış, sıra ona geldiğinde ufak bir hata yaparak akımı bitirdi. Sahne bir an durakladı. Herkes Barış'a bakarken, arka taraftan bir ses geldi:

"Oğlum bu ne heyecan? Niye akımı bitirdin?"

Herkes kahkahalara boğuldu. Barış ise hafifçe utanmış ama yine de gülümseyerek, "Tekrar çekelim mi?" diye sordu. Ama menajerler ve yönetmenler arasında kısa bir fısıldaşma sonrası karar verildi:

"Yok, böyle iyi. Doğal oldu, kalsın."

Mertens ise bu durumu daha da eğlenceli hale getirmek için, "Benim için hiç sorun yok. Bence böyle daha güzel oldu," dedi ve Barış'a şakayla karışık bir bakış attı. Barış da gülerek karşılık verdi.

İlkin olup biteni izlerken Barış'ın ona doğru yaklaştığını fark etti. Üzerinde hâlâ 100. yıl forması vardı ve oldukça rahat görünüyordu. Barış, ona yaklaştığında gözlerini doğrudan İlkin'e dikti ve içten bir sesle, "Forma sana çok yakışmış," dedi.

İlkin, bu iltifat karşısında hafifçe gülümsedi ve başını eğerek, "Teşekkür ederim," dedi. Ancak Barış'ın gözlerinin derinliğinde başka bir anlam arıyordu. O sırada Barış, bir an duraksayıp cesaretini topladı ve konuyu açtı:

"Sen gördün mü o editleri?" dedi Barış hafif bir gülümsemeyle. Gözlerinde yine o sıcak ve meraklı bakış vardı.

İlkin'in içi bir an sıkıştı. Evet, o editleri görmüştü. Twitter, TikTok ve Instagram'da sürekli karşısına çıkıyorlardı. Herkes onları yakıştırıyor, "Yeni çift" diye yazıyordu. Ama ortada hiçbir şey yoktu. Sadece bir ödül gecesi ve yan yana durdukları birkaç fotoğraf. Hepsi bu. İlkin, derin bir nefes aldı ve sakin bir tonda, "Evet, gördüm. Sırf yan yana durduk diye bu kadar edit yapmaları tuhaf," dedi.

Barış'ın gülümsemesi büyüdü. Hafifçe omuz silkti ve, "Yani... Bence onlar sadece aramızdaki elektriği görmüşlerdir," dedi rahatça.

İlkin bir an duraksadı, nefesi hızlandı. Barış'ın bu sözleri onun aklını karıştırmıştı. Elektrik mi? Barış ne demek istemişti?

İlkin, biraz toparlanmaya çalışarak kaşlarını hafifçe kaldırdı, "Elektrik mi?" diye sordu, sesinde belli belirsiz bir şaşkınlıkla.

Barış, gözlerini İlkin'den ayırmadan, hafif bir tebessümle karşılık verdi. "Bence birbirimizi kandırmayalım," dedi yumuşak ama kendinden emin bir sesle.

Bu sözler İlkin'in içine dokundu. Kalbi biraz daha hızlı atmaya başlamıştı. Barış'ın gözlerinde bir şey vardı, çok farklı bir şey. İlkin, bir an ne diyeceğini bilemeden durakladı, ama sonra içinden bir ses ona sadece gülümsemenin yeterli olacağını söyledi. Hafif bir gülümseme ile başını salladı.

Aralarında bir anlık bir sessizlik oldu, ama bu sessizlik rahatsız edici değildi. Aksine, bu, ikisi arasında oluşan yeni bir bağın, yeni bir başlangıcın habercisi gibiydi. İlkin, Barış'ın bu kadar açık ve net olmasına şaşırmıştı ama hoşuna gitmişti. O sırada tanıtım bitmişti ve herkes toparlanmaya başlamıştı. Ama İlkin, Barış'ın söylediklerini kafasında tekrar tekrar düşünmeye devam ediyordu.

Tam ayrılacakları sırada Barış, bir kez daha İlkin'in yanına yaklaşıp hafif bir gülümsemeyle, "Bir ara kahve içelim mi?" diye sordu. Gözlerinde aynı sıcaklık vardı. İlkin tereddüt etti ama kısa bir an için. Gözlerini Barış'a dikti ve gülümseyerek, "Neden olmasın?" dedi.

Barış ise İlkin'den aldığı cevabı duyunca içten bir gülümsemeyle başını salladı.

"Tamam o zaman, en kısa zamanda," dedi ve İlkin'in yüzündeki o tatlı gülümsemeye bir kez daha bakarak ayrıldı.

İlkin, Barış'ın arkasından bakarken kendi kendine gülümsedi. Galatasaray'ın 100. yıl forması üzerindeyken, belki de sadece bir tanıtımdan ibaret olması gereken bu gün, bambaşka bir anlam kazanmıştı. İlkin içinden, "Bakalım kader neler gösterecek..." diye düşündü.

Belki de bu, hayatlarının bir dönüm noktasıydı. Belki de sadece bir kahveyle başlayacak, ardından onları nerelere götüreceği belli olmayan bir yolculuğun ilk adımıydı.

Ve gerçekten de, kaderin onlar için neler hazırladığını sadece zaman gösterecekti.

One -Shot İlkBarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin