⁹u were someone i shouldn't have trusted, but i was wrong and trusted u

605 86 34
                                    

〣cigarettes after sex ― don't let me go

Sahiden iyi bir kameraman mıydın Jeongguk?

En başta bunu demiş ve ilk seferimizden sonra dahi gittiği yere kadar burada olacağını söylemişken seni artık kameranın arkasına bile koyamıyorum.

Bir yerde haklıydın ama beni görmüyordun. Benim sinirimin kendime oluşunu fark etmiyor ve üzerine o kadar alınıyordun ki açıkladığımda dahi kafanda bir şeylerin değişeceğini sanmıyordum.

Sorun etmedim. Ertesi gün bana kapını kapatırken bir daha konuşmayacağımızı ve her şeyin tam da burada bittiğini düşündüm.

Hiçbir şey hissetmedim. Hiçbir şeyi duyumsamadım. Sus çizgime yalnızca badem ve anason kokusu hakimdi. Fakültede sürekli aldığım, beni rahatlattığını düşündüğüm ve bu sebeple Wooyoung'ın etrafında deli gibi dolaşmak istediğim o koku ciğerlerimi kuşatıp durdu. Ona yazmak ve sen sahiden de mimoza ve karamel mi kokuyorsun Woo diye sormak ne kadar içimden gelse de yapmadım. Jeon'un yalan söylemeyeceğini içten içe biliyordum. Beni incitmeye çalışırdı ama yalan söylemezdi. Bana yalan söyleyerek çelme takmazdı. Dürüstlüğü, saydamlığı netti. Ve sırf bu nedenle o akşam onun opaktan bir küre olmasını diledim.

Ve o sivri köşeleri olmadan derimin altına sızım sızım işleyecek kadar içi dolu bir berk küre haline geldi.

Her şeyin başında ona bunu demiştim. Tanrın iyi bir kimyager, benzen halkalarından bu kürelere evireceğim seni. Oldu da işte, sadece bu kadar erken olmasını beklemiyordum, benim hangi geometrik cisim olduğum muammayken seni bu denli kırınım dolu bir küre yapacağım aklımın ucundan geçmemişti Jeongguk.

Fevri davranışların, anlık parlamaların. Sen busun. Sen sahiden yapacağını düşündüğüm şeyleri yapmak dışında başka bir halt yemeyensin. Bir kere bile şaşırmıyorum, evimde ayakkabılarının fermuarları veyahut iplikleriyle oynadığında dahi o Jeongguk'tur yapar diyorum. Belki de isminin arkasına sığınışların çok, bana da böyle kabul ettirdin. Sen hiç benim için o Taehyung'tur yapar dedin mi?

Başkası olsaydı böyle mi olurdu?

Kafamdan silinmeyen sualin. Doğruluyorum, başkası olsaydı böyle olmazdı. O kişinin adını söyleyip o o'dur demezdim, o yapar demezdim, içten içe sindiremezdim. Seni de sindiriyor muyum ki? Karnıma dolduğun an hariç seni sindiremedim. Sen sindirilmesi güç bir adamsın oğlum.

Alfalığını bile görmüyorum artık, o kadar uzak ki. Ne feromonların, ne irislerin, ne içindeki bir diğer sen hiçbiri yok. O gün gördüğüm tek şey benimkini andıran parlak gözlerindi, ondan bile alfa oluşunu anlayamazdım ne olduğunu bilmeseydim. Kendini tutmana -ki bunu inkar ediyorsun, bilmiyorum- kızıyorum. O yüzden mi kimliğim bulanık hâlâ diye sorguluyorum. Sana dediğim gibi bir şeyleri verirken diğerlerinden kısıyorsun, tam senlik bir şey bu.

Sana inanmak istesem de bir diğer hareketinle o inanışı baltalıyorsun. Bıraktım artık gerçi, nerede dibe batıyorsan bat. Batabiliyorsan eğer, vurabiliyorsan çekirdeğe eğer. Ama öyle geliyor ki sanki dünyada bir tek ben bu kadar silikleşiyorum. Günden güne tek bir ilerleme kaydedemeden yaşıyorum. Sandığın kadar değil, doğru; sandığından daha fazla takıyorum bunu.

İnsan kendini bilmek istiyor çünkü. Belirsizliğe gelemiyoruz ikimiz de, empati empati diyorsun ama benim yerime kendini koyabilmiş olsaydın şimdi seninle yüksekliği paylaşıyor olurdum. Seninle yıldırımlar ardında titrerdim. Omzuma alırdım, kollarımda tutardım ve dahası. Düşününce yapmak istediğim ve beni heyecanlandıran temaslar işte.

solar yutesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin