Akşam olmuştu ve ben çok zeki biri olduğum için Boran'ın numarasını almayı unutmuştum. Zaten yolu artık bildiği için sorun etmedim. Bir de ona mı kafa yoracağım aq.
Bütün hazırlıklar tamamdı. Odama gidip üzerimi değiştirdim. Aynaya baktım ve "Rabbim ne kadar güzel yaratmışsın beni. Özene bezene. Rabbime hamdü senalar olsun çok güzelim. " diye geçirdim.
İçeri gittiğimde kardeşlerimle karşılaştım. Babam ortalıkta yoktu. Allah'a emanet artık. Muhtemelen yine gizlice işlettiği kumarhanesinde takılıyordur. Bu akşam bir iş olduğunu benim de gelmem gerekebileceğini söylemişti.
Malum adam öldürmek gibi pis işlerini bana yaptırdığı için yavşak. Ner'de bokluk orada bu bitiveriyor adam ya. Neyse Boran'ın gelmesini beklerken odaya son kez göz gezdirdim. Güzel görünüyordu. Benim gibi.
Kapının çalmasıyla kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda elinde kocaman bir buketle Boran beni karşıladı. Müsrif işte yenecek bir şey alsana. N'apayım ben çiçeği? Tövbe tövbe. Çiçekler yine de güzel görünüyordu. Bekletmeden o'nu içeri aldım. Çiçekleri de alıp içeri götürdükten sonra söze girdim.
"Herkes burada olduğuna göre başlayabiliriz. " deyip pastayı almak için mutfağa gittim. Bu sırada telefonum çaldı. Arayan babamdı. Kim bilir ne bok yedi yine. "Efendim?"
"Emily, acil gelmen lazım" gergin bir ses tonu vardı. Sesi götünden çıkıyormuş gibi. Götünden soluyor dedikleri bu mu acaba?"Sebep? Gelemem şu an işim var. Kendim yap n'apıyorsan bana ne"
"Saçmalama, çabuk gel! Hadi uzatma işte gel" içeri dönmem lazımdı. "Ya gelemem sen laftan anlamıyo'n mu? Gitmem lazım,kapat" dedim ve tam telefonu kapatacağım sırada son cümlesini işittim. "Emily, lütfen" ve kapattım. Yalvarır bir ses tonuydu. Yufka yüreğim el vermedi ve gitmeye karar verdim. Ama nasıl?Bir bahane bulup gitmem lazımdı.O sırada aklıma bir fikir geldi. Pastayı alıp içeri gittim. Pastayı bilerek Boran'ın üzerine düşürdüm. "Ya çok pardon. Gerçekten yanlışlıkla oldu(opsiyonel) " "Tamam tamam sorun yok iyiyim. " "Emin misin duşa falan gir istersen( bi de bayıl istiyorsan Feriha) " "Saçmalama o kadarına gerek yok(bence de) " "İçerden tişört falan getireyim mi? " "Gerek yok, araba da yedek tişörtlerim var. Hemen değiştirip gelirim. "
planım onu üstünü değiştirme bahanesiyle odaya sokup oraya kilitemekti. Bu ne aptal bi' plan lan. İyi ki işe yaramadı. Arabaya gitmesi iyi oldu. Bu sayede evden çıkıp gidebilirdim. Abimler bi bahane uydururdu. Arkadaşı hastaneye kaldırılmış acil gitmesi gerek falan. Evet, biliyorum bu da çok mantıksız ama şu an daha mantıklısı gelmiyor. Abimlere açıklama yapmam gerekmezdi. Onlarda babamın işlerinin farkındaydı. Hatta onunla çalışıyorlardı. Bu yüzden onlar açısında sorun yoktu.
Arabası yakınlarda olamazdı. Yakınlarda park edebileceği bir yer yoktu. Öteki mahallede ki otoparka park etmişti muhtemelen. Evden çıktıktan kısa bir süre sonra bende çıktım. Arka taraftan beri kumarhaneye doğru yürüdüm. Fazla uzakta değildi. Fakat fazlasıyla gizliydi. Yerin altında bir yerlerde.
Rastgele seçilmiş gibi dursa da özenle seçilmiş bir binanın bordum katına indim. Gürültülü bir ortamdı. Buradaki herkes beni tanırdı. Bende onları. Babamın ofisinin olduğu yere gittim. Babam konuşmaya başladı.
Bu esnada çok şiddetli bir sarsıntı hissettim. Deprem oluyordu. Çok şiddetli bir deprem. Belki de yerin altında olduğumuz için daha şiddetli hissetmiştim. Ama hayır, gerçekten çok şiddetliydi. Yaklaşık bir dakika sonra sarsıntı kesildi. Babamla kısa bir bakışmanın ardından babam tekrar söze girdi. "Öldürmen gereken biri var. " vay amk. Ben bunu bilmiyordum. Sandım ki çay kahve içmeye çağırdı.Hele hele yarrama bak hele. "Hadi canım, şaka. Bak sen şu işe."
"Dalga geçme. " "Tamam be. Bu sefer kim ve neden? " "Ferdi Beyazgül. Onunla geçmişten kalan bir meselem var. " daşşak mı geçiyo la bu benle. "Ne meselen olacak acaba senin o adamla. Hem o benim patronum (hem de müstakbel kayırpederim)" "Öldür diyorsan öldür. Mesela burada kapansın"
"Bana ne acaba senin meselenden. Çok istiyorsan kendin öldür. " yapamazdı. Birini öldüremezsiniz. Onda o göt yoktu. Beni de bu yüzden yetiştirmiştir. Kendi yapamadığı şeyleri yapayım diye. Oç.
"Emily uzatma. Yarın bitir bu işi" "iyi peki, bakarız" "Bakarız deme yap" "Neyse ben gidiyorum" "Git"
Hızlıca eve doğru yürümeye başladım. Bu sırada bazı evlerin hasarlı olduğunu gördüm. Yıkılanlarda vardı. Umarım bizim eve bir şey olmamıştır. Eve vardım. Varmaz olaydım. "Hassiktir" bizim ev de yıkılmıştı. Enkazın önünde bir adam gördüm. Boran.
İnstagram:kurtkiziemilywattpad.
Sonraki bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kürt Kızı Emily
Teen FictionBu hikaye tamamen ironi maksatlı yazılmıştır. Sınıfta 5-6 kişi bir araya gelip bu hikayeyi yazdık. Başrolde esinlendiğimiz Emily bir arkadaşımızın teknoloji tasarım projesidir. Dalga geçerek okuyabilirsiniz.