Bir rüya gördüm. Başta kabus sandım bunu. Daha önce hiç deneyimlemediğim hisler vücudumu yavaşça sararken kendimi tanımakta zorlandım. Başlarda birden kalbim duracak gibi oluyordu. Birden atışı kesiliyor ve bütün vücuduma bir ısı dalgası yayılıyordu. Kalıyordum olduğum yerde, odaklanmış bir şekilde. Sonra, kendime geldiğimde gözlerim doluyordu. Odama çıkıp sorguluyordum bazen saatlerce bende bu etkileri yapan asıl nedenin ne olduğunu. Çünkü ben alışkın değildim ki hissetmeye. Uzun süredir bütün vücudu felçli bir adamın iyileştiğinde ilk hissedeceği şey acı veren bir karıncalanma değil midir? İlk zamanlarda yaşadıklarım buna oldukça benzerdi.
Zaman ilerledikçe bu sorgulamalarıma gözyaşları katıldı. Ardından beni yerle bir eden yorgunluk hissi baş gösterdi vücudumda. Fakat zamanla bir şey daha değişti bu durumda. Mutlu olmaya başladım. Uzun zamandır tek bir sevgi damlası hissedemeyen benim gibi bir insana ilaç gibi geldi. Artık hayatta ilgimi çeken tek bir şey vardı. Beni hayata bağlayan, yaşamak için yeterli görebileceğim bir sebep...
Bunun güzel bir şey olduğunu sandım. Beni mutlu ettiği için bu hislerden korkmaktan vazgeçtim. Sonuçta kime ne zararı vardı ki? Hissettiğim tek şey saf sevgiydi. Hiçbir suç içermiyordu düşündüklerim, kimsenin zarar görmesine sebep olmazdı. Sadece içimde, gizli bir yerlerde ufacık bir sevgi kırıntısını büyütüyordum. Bilemedim dünyanın sevgiden ne denli fazla korktuğunu. Buna alışık olmayan ne kadar fazla insan olduğunu. Hislerime alıştıkça bunların normal olduğuna bir o kadar fazla inanmaya başladım. Bunlara bir o kadar fazla yakınlaştım. Nihayetinde bir sene önce kendisinden nefret eden ben kendimi önce anladım sonra sevdim. Onu severken aslında ben kendime merhamet gösterdim, şevkat gösterdim. Kendimi sevdikçe yaşamayı sevdim. Onda tanrının yansımasını görüp tanrıyı sevdim. Ona tatlı yapmak için yemek yapmayı sevdim. O seviyor diye arkadaşlarını sevdim, Türkçe rap dinledim onun yüzünden ben. Buna aşk denir mi, yemin ederim ki bilmiyorum. Ama ben onu cidden çok sevdim...
Sevgim dışıma taştı, gittim, bunu ona söyledim. Kızmadı, bağırmadı diye sevindim. Kendimi onun varlığı altında nasıl ezdiysem, nasıl onu severken kendimi kaybettiysem ben bana kızmaya hakkı olduğunu bile düşündüm. İstediğini söylesin, peşinden ayrılamayacak bir köpek gibi sevdim. Taş bile atsa bacaklarım kırılana kadar peşinde giderdim. Ama o benim kalbimi öyle bir kırdı ki artık onu düşündüğümde kendimden iğreniyorum. Bırakın onu sevmeyi, aklıma getirmeyi bile istemiyorum. Onun gibi bir insandan hoşlandığım için kendimi ezik hissediyorum. Biraz olsun aklım yerinde olmasaydı bu gece hayatıma son verirdim. Fakat artık hislerim beni o kadar terk etti ki aklımdan başka tutunacak dalım kalmadı.
Açık konuşmak gerekirse böyle olacağını en başında ona söylerken biliyordum. İçimde bir his onun için hiçbir zaman bir zerre bile ifade etmeyeceğimi, aklında bir an bile küçük de olsa bir yer kaplamayacağımı söylüyordu. Hep romantikliğimden oldu bunların hepsi. Başka bir evrende, diye düşünmekten oldu. Çoktan bırakmalıydım kafada kurmayı. Onunla bir gelecek olmayacağı belliyken beni ona bu kadar bağlayan belki de buydu. Belki de olmayacak hikayeyi bilerek sevdim. Belki de ben büyüdüğüm evde bunu gördüğümden oldu bunların hepsi. Suçu kadere atmak istemem ama bu kadar tutarsız düşünmemin sebebi belki de buydu.
Her neyse, artık en gizli sırrımı en bilmesini istemediğim insanlar biliyor. Üstelik bunların hepsi onun ve arkadaşlarının suçu. İki sene boyunca ona ağlayarak, ona olan sevgime acıyarak geçirdiğim zamanları kaybettiğim yetmiyormuş gibi artık sadece kendime acıyorum. Gecenin kör vaktinde oturmuş kimseye anlatamayacağım hislerimi bir bilgisayara döküyorum. Umarım kaderin işleyişinin bir hikmeti vardır, karma gerçektir ve bu acılarım boşuna değildir. Bu gözyaşlarımın akıp yolunu bulacağı bir nehir vardır. Eğer yoksa işte o zaman hayat yaşamaya değmeyecek, boş beleş deneyimlerden oluşan bir illüzyon çukuru olur.
Her şeye rağmen günün birinde verdiğim sevgiye değecek, şu an dünyanın bir yerinde birlikte yaşayacağımız güzel anları bekleyen biri olduğuna inanıyorum. Benim sonsuza kadar yanında kalmak isteyeceğim ve beni bu denli hayal kırıklığına uğratmayacak biri vardır elbet. Fakat bu kişiyi doğru zamanda bulmak için bir an önce iyileşip asıl benliğime dönmeliyim.
Canımı ne kadar yaksa da ona giden vaktimin boşlukta kaybolduğunu kabullenip yoluma devam etmeliyim. Çünkü her şeye rağmen bu zahmetli ve acımasız yolun sonunda bir ışık olduğuna inanıyorum, her şeye inat...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deliden zırvalar
Non-FictionEğer basitçe boş boş konuşursanız boş yapmış olursunuz. Fakat süslü kelimelerle boş boş konuşursanız felsefe yapmış olursunuz. Ben boş boş konuşacağım, buna kim ne derse desin.