Ben geldimmmmm
İsmail'den
Barış, temas bağımlısı.
Yan yana otururken ya da konuşurken bazen ellerini dizlerimde bulundurur bazen de omuzuma başını koyup bir şeyler anlatır. Rastgele yolda yürürüz ve koluma girer, kulağımın arkasındaki saçla oynar ya da kolunu omzuma atar.
Bu temaslar muhtemelen onun için hiçbir anlam ifade etmiyor. Ama bana ill ehliyetini alfığında büyük bir hevesle ne yapacağını anlatırken, üstelik parmaklarını parmaklarımın arasına geçirmişken ellerinden başka bir şey düşünemiyorum.
Onunla yaptığım en küçük temas bile öldürücü.
Yanaklarımın kızardığını hissediyorum. Bunu velli etmemek için kafamı eğip yüzümü saklıyorum ve bana havanın rüzgarlı bile olmadığını söyleyip neden kendimi sakındığımı soruyor. Soğuk diyip geçiştiriyorum.
Dün bizim evde kaldıkları için bu sabah beraber okula gidiyoruz. Ferdi biraz daha ilerimizde. Birileriyle konuşuyor. Okula gelmesinin her zaman yanlış bir seçim olduğunu söylüyorum ona. Çünkü o, gerçekten oarayı nasıl kullanacağını bilir. İnternet üzerinden genellikle araba alım satımı yapar ve hayatım boyunca bir arada göremeyeceğim yüklü miktardaki parayı rahatlıkla kullanıp bunu ticarete dökebilir.
19 yaşı için fazla müşteriye sahip. Kendi galerisini açması konusunda sıklıkla tavsiyede bulunuyorum. Bu işten ciddi kar elde ediyor. Yine de galeri işini umursamayıp bu parayı bizimle yemeyi tercih ettiğini söylüyor.
Okul kapısından içeri giriyoruz. Ferdi telefonunu kapatıp sigarasını yere atıyor ve Barış artık elimi tutmuyor. Bunu sürekli yapar, birleşik olan ellerimizi kalabalık bir ortama girince nedensizce ayırır.
Sınıfımızdayız. Yanıma oturmak için geliyor. Boş olup olmadığını sormuyor bile. Umursamıyor, çünkü onun olduğu ortamda bir başkasını tercih etmeyeceğimi bilir.
Derse başlamadan önce izin almadan çantamdan matematik kitabımı çıkarıyor ve aldığım notları anlamasa bile defterine geçiriyor. Bense sadece onu izliyorum.
Onu düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Başımı çeviriyorum ve camdan dışarıyı izliyorum dikkatim dağılsın diye. Fayda yok, ezberimde yüzü. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım var. Sohbet açmaya çalışıyorum.
"Edebiyattan proje almak istiyorum. Defalarca kez söyledim. Kadın ders dışında yüzüme bakmıyor. "
"Yoğundur belki. "
"Yoğun... Biliyorum ama zaman da geçiyor. Notum zaten düşük, sorumluluk sınavına girmek istemiyorum. " pencerenin çerçevesini izleyen gözlerim onu buluyor. Tepkisini merak ediyorum.
"Endişelenme derste konuyu bir şekilde sana getiririm ben."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyorum. Bunu fark ediyor ve kaşlarını merakla kaldırıyor.
Bazen hiçmişim gibi davranıyor ve bazen de umursadığını hissettiriyor. Ağzından çıkan iki kelime tüm gün boyunca düşünüp de mutlu olacağım belki de saatlerce ağlayabileceğim türden. Ama bunu bilmiyor. Bu yüzden bazen düşünmeden konuşuyor ve kalbimi kırıyor.
Kafamı sıranın üzerine koyuyorum ve uyumaya çalışıyorum. Dün fazlaca gürültülü geçtiği için uykumu alamadım. Gözlerim hâlâ şiş. Bunu telafi etmeye çalışıyorum. Biraz da yakalanmanın verdiği suçluluk var üzerimde.
Ama barış ondan kaçtığımı anlıyor. Kafasını aynı şekilde sıranın üzerine koyuyor ve gözlerimin içine bakmaya devam ediyor.
"Seni dinliyorum. "
Utana sıkıla konuşuyorum.
"Önemli bir şey yok. "
"Durduk yere gülüyorsun. Bu yüzden mi? "
Durduk yere? Bundan bahsediyorum. Üzerimde ne denli etkisi var gerçekten bilmiyor.
Beni baştan yaratıyor ve en güzel duygularımı katlediyor.
Cevap vermek yerine omuz silkiyorum.
Sırıtarak kafasını masadan kaldırıyor ve sabah özenle taradığım saçlarımı karıştırıyor. Elektiriklendiği ve bu yüzden kaşlarımı çattığım için kirpiye benzediğimi söyleyip kahkaha atıyor.
Güzel, çok güzel hissettiriyor.