13.10.2024 | 15.39
Karanlık gece bütün kasaba da hüküm sürerken çakan şimşeklerle Kral homurdandı. Öfkesi buna değildi tabii. İstediği bir şeyin olmaması onu her daim öfkelendirirdi. "Demek donanmalarım bir işe yaramadı.." dedi sakallarını okşarken. Ülke sınırlarına diktiği muhafızlar iblislerin saldırısına uğramıştı. Nihayetinde 7 muhafız şehit edilmişti. Onların onurunu zirve de tutmak için cesaretlerine yakışır bir cenaze töreni organize etmişti kral. Şehitlerine oldukça önem verirdi.
Kral sinirlenmişti. Kafası karışıktı. Çünkü düşünmesi gereken o kadar çok şey vardı ki, ilk nereden başlayacağını dahi bilmiyordu. Bu onda saçlarını yolma, tacını taht odasının ortasına fırlatıp "istifa ediyorum!" Diyerek bağırma isteği uyandırıyordu. Fakat elden bir şey gelmezdi. Çocukluğundan beridir bu krallık için dersler aldı, babasının yerine geçmek için hırslandı.
"Hoseok Hyung." Diye seslendi Kral. İnsan içinde hizmetkârına adıyla seslense de yalnız olduklarında saygısında kusur etmezdi. Ölü babasının kemiklerinin sızladığına emindi. Nihayetinde babası kibarlık nedir bilmez, kraliyet ailesini hep zirve de görürdü. Taehyung ise küçüklüğünden beri herkese elma alarak statüsünü belirtmek yerine kendi elmasını paylaşırdı.
Taht odasının sonunda gizli bir alan vardı. Oradan bordo cübbeli, yüzünde maske olan silueti gördüğünde tebessüm etmişti. Ona yaklaşan beden huzurunu tazelemişti. Artık saçlarını yolup, tacını yerlere fırlatmak istemiyordu. Nihayetinde emektar öğretmeni gelmişti. Aralarında 5 yaş olmasına rağmen Hoseok kendisini Taehyunga adamıştı. Taehyung ise Hoseok'un çizdiği yolu takip etmekten oldukça memnundu. Çünkü kalbinin atışlarından, Taehyungun izlemek istediği yolu tahmin edebiliyor, onun yüreğine dokunuyordu.
"Sanıyorum ki, düşünceleriniz bir halat misali boynunuzu sarmış, sizi yıldızları görmeye davet ediyor Kralım." Demişti hemen hemen kralla aynı boylar da olan adam. Taehyung sıkıntılı bir nefes verip başını eğdi. Onu huzursuz eden bir his içini dürtükleyip duruyordu.
"O kadının çocuğunu gördünüz..." demişti kendinden emin bir sesle. Taehyungun hareleri irileşti ve hızla Hoseok'a döndü. "Onu tanıdığımı-..." dediği an lafını böldü. "Ah, yapmayın lütfen Kral'ım. Teni, gözleri, dudakları ve bakışları o kadının bire bir aynısı. Tanımamış olmanıza imkan yok."
Hoseok doğru söylüyordu. 11 sene önce vefat eden kadının oğluydu günler önce karşısında duran çocuk. "Hoseok Hyung, ben..." der demez başını salladı hizmetkârı. "Vicdan azabı çekiyorsunuz?" Başını salladı. "O çocuğu bu şekilde görmeyi beklemiyordum." "Peki ona neden sert davrandınız?" Diye sordu elini çenesine götürüp düşünerek. Bunun cevabını bir süredir arayarak bulmaya çalışıyordu hizmetkâr. "Çünkü anlık bir gafletle beni hatırlamasını istedim."
Konu kapansın istiyordu. Bu yüzden hışımla ayağa kalktı. "Askerleri hazırlayın. Sınıra gidiyoruz!"
•••
Ağzımı esnemek için gere gere açmış, çenemin kütlemesi ile panik olup bütün esneme hevesim kaçmıştı. Kütleyen çenemi sıvazlayıp iç çektim. Babam bir süredir çarşıdaydı. Yatak nevresimlerimiz eskidiği için yeni takımlar almaya gitmişti. Fakat o olaydan sonra babamı tek göndermeye korkar olmuştum. Peşinden gitmek istesemde babam popoma vurmuş, "benim gibi çetin ceviz bir adamın naif oğlu olarak mı anılacaksın?!" Demişti. Kısacası benden biraz sertlik bekliyordu ama benim en sert tarafım muhtemelen kemiklerimdi.
Evin için de çıtırtı duysam ödlek gibi sıçrayıp kendimi oradan oraya atıyordum. Hava yavaştan karardığıdan babam için endişelenmeye başlamıştım. Fakat gittiği yer kalabalık, insanların çok olduğu çarşıydı, değil mi? Hiç bir şey de olmazdı. Pencereden dışarı baktığımda tam gözlerimi etrafta gezdirirken aklıma o gece gelmişti... tüylerim diken diken olmuştu. O canavarı tam burada, karşımda gördüğüm an tüylerim diken diken olmuştu. Başımı iki yana sallayıp perdeyi çektim. Babamı çok merak etmiştim. Bu yüzden daha fazla bu şekilde duramazdım. Babamın silahını sırtıma alıp ayakkabılarımı giydim. Üzerime uzun lacivert cübbemi giyip şapkasını başıma geçirdim. Kendimden emin adımlarla çarşıya doğru ilerledim. Tanıdık bir kaç tüccarın ve tezgahtarın yanlarına gittim. Babam her çarşıya geldiğinde burada ki arkadaşları ile iki çift laf etmeden gitmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baphomet | Tk.
Fanfictionİblislerin kuşattığı kasaba da hayatta kalmaya çalışan Jungkookun son hatırası, boynuzlu bir adamın kendisini kurtarmaya gelişiydi.