14.10.2024 | 17.51
Gözlerim kapalıydı, bunun bilincindeydim. Fakat kapalı gözlerime rağmen etrafım ateşlerle çevrili, beni yakmaya hazırlanıyordu. Kaçmaya çalıştım fakat kıstırılmış haldeydim. Dört bir yanım sıkı sıkı sarılmış, hareketsiz kalmamı sağlamıştı. İşte o an dişlerimi sıkıp panikle çırpınmaya başladım. Hareketlerimin şiddetini arttırmaya çalışsam da tek görebildiğim yanan bir evin için de camı sivri tırnaklarıyla çizen iblislerdi. Yatağımda ki yorgan o kadar ağırdı ki itip kendimi kurtaramıyordum. Nefesim kesilmeye başladığında gözlerimden yaşlar akmıştı. Sadece kurtulmak istiyordum. Buradan kurtulmak istiyorum!
Göz kapaklarımı yavaşça araladığımda görüntüm bulanıktı. Etrafımı göremiyordum. Bu yüzden gözlerimi kapatıp geri açtım. Hareket etmeyi çok istedim fakat üzerimde bir ağırlık, bedenimde bir acı vardı sanki. Kolumu kaldırıp gözlerimi ovuşturdum. Artık görüntüm daha netti. Bunu fırsat bilerek kollarımla destek alıp sırtımı yatak başlığına yaslamıştım. Yatak başlığı demişken. Burası yabancısı olduğum bir mekandı. Meraklı gözlerle odayı inceleyip kaşlarımı çattım. Bana ne olmuştu böyle?
Üzerimde ki yorganı kaldırıp yataktan kalktığımda bedenime bir ağrı saplanmıştı. Elim, refleksle belimi tuttuğunda başımı çevirip bedenime baktım. Üstüm çıplaktı ve altımda ise kısacık bir şort vardı.. bedenim de ise sargılar. Biraz sorgulayınca zar zor da olsa hatırlamıştım. Tabii yaa.. iblislerden kaçmaya çalışırken yakalanıp, bedenimi yakmışlardı. Tam da hatıralarımda yanan kısımlar sargılıydı. Kocaman bir boy aynası gördüğümde aynanın önüne geçip kendime baktım. Dizim de ve elmacık kemiğimde temizlenip bakımı yapılmış yaralar vardı. Sol uyluğum, belimin inceliği ve kolumda ise hafif kanlı sargılar vardı. Kapının açılma sesini duyduğumda panikle arkamı dönüp sağlam olan kolumla göğsümü kapattım.
"Amanın, uyanmışsın! Ama bu şekilde yataktan çıkmamalısın, henüz iyileşmedin." İlgili bir ses tonuyla konuşan erkek güzeli bir oğlan elinde su dolu küçük bir leğen ve omzuna astığı mavi bir bezle içeri girmişti. Leğeni uyandığım yatağın yanında bulunan komodinin üzerine bırakmış, bana doğru fıstık yeşili cübbesiyle yaklaşıp sargılarıma bakmıştı.
"Sargılarının değiştirilme zamanı gelmiş. Kendini çok yorma ve uzan çabuk." Ses tonu oldukça naif ve de kibardı. Onun bu kırılganlığına karşı ezilip büzülmüştüm. "Ah, ben..." dedim ve başımı eğdim. Aklımda bir ton soru vardı. Genç çocuğun iki eliyle, sağlam olan elimi tutmasıyla gözlerimi iriltip merakla ona baktım. "Konuşacak bir sürü konumuz var, Jungkook... mesela adını nereden bildiğim gibi. Fakat şimdi uzanmalısın, tamam mı?"
Başımı olumlu olarak sallayıp kolumun altına giren çocukla yavaş yavaş yatağa ilerlemiştim. Ondan destek alarak yürümek daha rahat ve acısız hareket etmemi sağlamıştı. Yatağa oturduğumda bir anne şefkatiyle üzerimi örttü ve omzunda ki mavi bezi alıp, leğende ıslatıp sıktı. Elini alnıma koyduğunda muhtemelen ateşimi ölçmüştü.
"Ateşin düşmüş, bu harika! Kral seni ilk buraya getirdiğinde yanıyordun!" Dediğinde kurduğu cümleyle gözlerimi kırpıştırdım. "Ne? Kral mı?" Başını sallayıp ellerini yanaklarına koydu. "Ah, evet kral! Saygıdeğer kralımın oldukça nazik birisi olduğunu biliyordum fakat zor durumda kalan vatandaşı için o iblislerin hepsiyle savaşacak kadar cesaretli olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi! O kesinlikle... Kesinlikle harika biri!" Hayran hayran konuşup ısınan yanaklarıyla başını iki yana salladı kıkırtılarla. Ben ise aralık dudaklarımla olayı anlamaya çalışıyordum.
"Kral Kim Taehyung mu?" Diye sordum emin olmak ister gibi. Beni babamın yanında aşağılayan kral mı beni kurtarmıştı? Genç çocuk başını sallayıp hevesle konuştu. "Kral Kim Taehyung tabii ki de! Başka kralı yok bu krallığın."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baphomet | Tk.
Fiksi Penggemarİblislerin kuşattığı kasaba da hayatta kalmaya çalışan Jungkookun son hatırası, boynuzlu bir adamın kendisini kurtarmaya gelişiydi.