Giriş

16 2 28
                                    

*Bu kitapta geçen Yunanca cümleler, okuyucularımızın anlaması için Türkçe yazılmıştır. Üstelik okuyacağınız tüm kurum ve şahıslar tamamen kurgudan ibarettir. *

1919, İzmir

"Yetimlerin ailesi vatandır," demişti annem. Ben yetim miydim bilmezdim ama vatan benim de ailemdi, buna emindim.

İnsan bir şeylere inanıp ayakta kalmak isterdi, ben de vatanıma inanmıştım.

Üzerimdeki beyaz elbise içimi karartsa da güçlü olmak zorundaydım. Babamın çıkarları için tanımadığım bir adamla evlenmeye mecbur bırakılmıştım.

Odamın kapısı tıklanınca derin bir nefes alıp verdim. "Gir." dedim güçlükle.

Hizmetçi odanın kapısını açar açmaz, "Sizi bekliyorlar, madam Maria."

Tek kelime etmeden başımı salladım. Yürümeye başladım ve kapığın eşiğini geçtiğimde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum.

"Güçlü ol," dedim kendime. "Sen Türk askerisin, korkma."

Merdivenleri usulca indim. Tüm bakışların benim üstümde olduğunu biliyordum. Bu beni germişti.

"İşte biricik kızım Maria." Babamın sesini duyunca gözlerimi ona diktim ve yanına yöneldim. Yanındaki adama beni tanıtıyordu.

Adam elini uzatarak parmaklarımı avcunun içine aldı ve nazikçe öptü. "Ben de Kaan Gökalp, memnun oldum, madam."

"O şeref bana ait, efendim." Üzerindeki asker üniforması ona hayran olmama neden olmuştu. Türk'tü, Türk askeriydi. Zaten babamın bu izdivacı gerçekleştirmesinin nedeni Türk ve Yunan'ın kardeş olduğunu halka göstermekti.

Yönümü babama çevirdim. "Umarım bir imam getirtmişsinizdir, komutan Panagiotis. İmam nikahının kıyılmasını istediğimi size arz etmiştim."

"Elbette, sevgili Maria." Eliyle masanın önünde bekleyen imamı gösterdi.

"Peki, damat bey nerededirler?" Etraftaki adamlara göz gezdirdim. "Henüz gelmediler mi?"

"Damadınız benim, madam Maria."

Önümde duran askerin kurduğu cümle beni sersemletmişti. Nedendir bilmezdim ama babamın onu seçeceğine hiç ihtimal vermemiştim.

"O vakit masaya buyurun, bay Kaan." Onu beklemeden masaya, imamın karşısına geçtim. Kısa bir süre sonra o da yanımda yerini almıştı.

Yüzüne bakmadan, "Müslüman mısınız?" diye sordum.

Başını salladığını az da olsa görebilmiştim. "Elhamdülillah, Müslümanım."

İmama döndüm ve nikahımızı kıymasını beklemeye başladım.

"Sen Panagiotis kızı Maria-"

"Asuman." diye düzelttim. "Adım Asuman."

Yalan söylemiyorum. Annemin bana verdiği isim buydu.

"Pekâlâ, sen Panagiotis kızı Asuman," Yanımda oturan askeri işaret etti. "Mustafa oğlu Kaan'ı eşliğe kabul ettin mi?"

Hiç düşünmeden cevap verdim. "Ettim."

"Ettin mi?"

"Ettim." Son bir kere daha soracaktı ve cevabım hayatımdaki bir çol şeyi değiştirecekti.

Vatani Görev| İtikat SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin