İlk gül

171 30 164
                                    

'ki sen benim ilk aldığım güldün...'

O önemsemediği canı pahasına koşarken, enine dar olan sokak her adımında daha da uzuyordu sanki. Kuytu köşe sokak bakımından zengin olan İtalya, 5. defa başka bir ara mahalleye sapmasına izin veriyordu esmer olanın. Hem koşuyor hem de bir şehre minnettar olmanın verdiği garip hissi yaşıyordu. Varillerin içine yakılmış ateşler, ateşlerin başında hırkalarının kapşonunu kafalarına geçirmiş olan gençler, karşılıklı iki evin pencereden pencereye gerilmiş ipe asılmış çamaşırlar...

Estetik kaygıyı bir kenara bırakalım, bir hırsızın kendini saklaması için oldukça elverişli bir ortamdı. Tarih kokan şehrin arka yüzü, makyajından daha işe yarıyordu. En azından Rafa için.

Koşarken adeta dünyadan soyutlanıyordu. Kaçtığı değil, zihnini işgal eden düşüncelerdi sadece kafasındaki. Mesela şuan yanından geçtiği insanlar onun koşmasını ve arkasında, onu takip eden dalyan gibi herifleri sorgulamıyordu hiç kimse. Çok rastlanabilir bir manzaraydı onlar için ama şehirdekiler için durum kesinlikle tam tersi olurdu.

Aceba Svennson ne yapacaktı akşam yemeğine?

Bu şekildeydi kafasındakiler. Yakalanmasına ihtimal dahi vermiyordu. Hoş. Arkasındakilerin neden onu yakalamak istediklerini, hangi suçunun mağduru olduklarını da bilmiyordu. İllaki birisinden birisidir diye düşündü Rafa.

Yine de kafasından canını yaktıklarını listeledi.

Geçen gün motorsikletini kaçırdığı adam mıydı? Arkasına dönüp baktı. Kesinlikle değildi.

Peki ya kasasını patlattığı kuyumcu?
Onun da böyle adamları yoktu.

Kimdi ki o zaman? Bu hafta yeterince uslu durmuş, iki kez dükkan soymuş, bir kez kapkaç yapmış, bir kez de motorsiklet kaçırmıştı...
Anlamıyordu, ne yapmıştıkine. Abartıyorlardı.

Kendisi bu düşüncelerle boğuşurken arkasındaki adamlar iyice yaklaşmışlardı. Biraz daha bacaklarına kuvvet verdi. Her ne kadar hızlı koşsa da -ki en iyi yaptığı konuydu- neredeyse 1 saattir kaçıyordu. Haliyle yorulmuştu.

Düşüncelerine dalmışken geldiği yeri farketmemişti. Etraftaki dükkanlara baktı. Birkaç terzi, kasap ve bir şarap imalathanesi... kaçacak bir yeri kalmamıştı.

"Hasiktir!" Dalgınlığının onu sürüklediği yol pahalıya patlayacaktı. Aceleyle etrafa göz gezdirdikten sonra karanlık, dar bir sokak gördü. Her ne kadar sonunun nereye varacağını bilmese de girmek zorundaydı. Alel acele kendini nem kokan, güvenli olup olmadığı şaibeli iki bina arasındaki sokağa attı.

Biraz ilerleyince boğazına çöken kokuyla öksürmeye başladı. Kazağının koluyla hemen ağzını ve burnunu kapattı. Gözlerini yaşartacak cinsten bir kokuydu.bu ona zaman kaybettirse de aynılarını arkasındakiler de yaşıyordu şuan.

Can havliyle çöp konteynerinin üzerine çıkıp hemen başının üzerine denk gelen yangın merdivenini zıplayıp tuttuğu gibi indirdi. Hayır. Rafa kısa değil, merdiven çok yukardaydı.

Demirden yapılma merdiven olabileceğinin en sesli şeklinde aşağı kayınca hiç beklemeden basamaklardan tutunarak kendisini yukarı çekti. Anın adrenaliyle nasıl çıktığını, ne kadar sürede çıktığını anlayamamıştı bile.

Tekrardan binanın teras duvarından destek alıp kendisini içeri doğru atınca beklemediği yükseklikle beraber dengesini kaybedip yeri boyladı. Yerle buluştuğu gibi koluna inanılmaz bir sızı girmişti. Harika! En iyi ihtimalle ezmişti kolunu ama kendisini giderek daha fazla belli eden ağrı basit bir ezik olmadığını gösteriyordu. Biraz daha dayanması gerektiğini biliyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kap-kaç | RafaximmobileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin