0.0

271 36 68
                                    

üc bölümü daha var haberiniz olsun

gecenin bilmem kaçıncı göz göze gelişlerini yaşadığını bilmeyen ikiliden küçük olan yine utançla bakışmalarını kesen taraf olurken, büyük olan herkesin anlayabileceği ve ona göre korkak bir ceylana benzeyen çocuğu karşısında ki taburede otururken gördüğü andan beri durduramadığı bir açlıkla süzdü. etrafını saran kızlar onu tavlamak adına önünden defalarca kez geçmiş, danslara katılmaya zorlanmıştı. ortama uyum sağlamakta zorluk çekiyordu ama, alışık olmadığı belliydi.

yunus'a fikri sorulmamıştı zaten buraya getirilirken, içki bile içmeyen çocuk burada olmaktan da memnun değildi karşısında ki adamın göz hapsinde olmaktan da. içtiği alkolsüz kokteyl onu sarhoş olmuş arkadaşlarından da koparmışken dayanamayarak ayaklandı. yanında ki barış'a lavaboya gittiğine dair bir açıklama yaptı kısaca ama yanında ki kızla ağız ağıza konuşan çocuk ne kadar anladı tartışılırdı.

insanların birbirine sürtünerek dans eden bedenleri arasından en az hasarla geçmeye çalıştı, labirente benzediğini düşündüğü koridorlar arasında lavaboyu bulmak adına dolaşırken en sonunda üzerinde desenler olan kapının kulbuna attı elini.

girdiği odanın lavabo olmadığı ortaya konulmuş kocaman bir yatak ve aynalarla kaplı duvarlar ile kendini yeterince belli ederken girdiği gibi geri çıkmak üzere hareketlenmek istedi. sadece istemekle yetindi çünkü biri tarafından içeriye itildi ve beklemediği anda odanın ortasında buldu kendisini.

korkuyla arkasını döndü, dakikalardır midesine kramplar girmesini sağlayan adam, elinde içki dolu bardağı ile karşısında dikiliyordu. yarım bir gülüşü vardı, daha ayık olduğu bir anda sorsaydınız çocuğa cevabı kesinlikle "yavşak" olurdu ama kelimeleri toparlamaya çalışmadı o an.

"ne yapıyorsun?"

"yabancı gibiydin buralara, yardımcı olmak istedim" derken bir adım attı üstüne, aralarında epeyce mesafe olduğundan rahatsız etmedi ama onu.

"mert, dalga mı geçiyorsun?"

"hayır yavru, onu nereden çıkardın şimdi?"

"yavru?" dedi gözleri büyürken, bu cüretkarlık nereden geliyordu?

"yunus, bebek gibisin ya işte, yavru dememde bir sorun yok bence.."

"yok.." derken ona adımladı yunus, amacı cümlesi biter bitmez yanından geçip gitmekti ama karşısında ki adam buna müsaade etmeyi düşünmüyordu. "sorun genel olarak sensin mert hakan yandaş, etrafımda olman bile sinirlerimi bozuyor"

"minik ağabeyin kerem mi böyle kin dolduruyor seni?"

"mert, çekil hadi çıkacağım.."

"yok yavrum, o akbabaların arasına geri dönmene ne hacet?"

"sanane ulan.." birkaç adım daha yaklaştı mert karşısında ki çocuğa, yanakları neden kırmızıydı, her zaman böyle güzel miydi ki acaba?

dibine giren bedenle geri adımlamak istedi yunus'ta, rahatsız olmamıştı aslında. ortamda ki gergin hava ikisini de içine çekeli zaten saatler olmuştu ancak neredeyse hergün evde bir tur adı geçen ve küfürler edilen bu adamla yakın olmak fikri tersti işte ona. ancak hamlesi engellendi, elinde ki bardağı kafasına dikti mert, boşalan camı gelişigüzel bir yere fırlattı vr ellerini beklemediği anda beline yerleştirdi çocuğun, yanında ki aynalı duvara yasladı sırtını.

tek eliyle sıkı sıkı belinden tuttu çocuğun, diğerini hemen yanından duvara yasladı ve zaten aza indirdiği mesafelerini yok etmek istercesine yüzüne eğildi. elleri itmek için havalandı yunus'un, hedef bölgeye ulaştılar ulaşmasına ama tutunmaktan başka bir şeye yeltenmediler bile.

anlıyorsun değil mi? mhy'yunusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin