Part 1

1.5K 94 163
                                    

*ben size yine bir şarkıyla geldim. Bu seferkinin de sözlerinin hikayeyle bağdaştığını düşünüyorum. Büyük ihtimalle hepinizin bildiğini bir şarkının mükemmel bir cover'ı umarım ficle bağlantısını kurabilirsiniz.*

"Ciddi misin?" Diye sordu emin olmak için son bir kez.

"Evet çok ciddiyim. O yeni çocuk Sehun bizim sınıftaydı."

Jongin başını sıkılmışçasına iki yanına salladı ve karşısındaki arkadaşına baktı artık inanması gerektiğini düşünerek. Dakikalardır burada Chanyeol'a sarışının kendiyle aynı yaşta olduğunu anlatmaya çalışıyordu ancak diğeri ısrarla bunu inkar ediyordu.

"O çocuk birinci sınıfta olmak için büyük gözükmüyor mu? Acaba sınıfta mı kaldı?"

En yakın arkadaşının ortaya attığı teoriyle gözlerini devirdi esmer çocuk. Bazen uzunun böylesine saf olabilme yeteneğine hayran kalıyordu.

"Saçmalama Yeol. Büyük gözükse ne fark eder. Bende Min Seok hyungdan büyük gözüküyorum. Ama o okulun en büyük öğrencisi bense birinci sınıfım."

"Haklısın. Bu arada söylemeyi unuttum. Şu Kyungsoo mudur nedir onla Yi Tae bizim sınıftalarmış." Diyerek alay edercesine bir tonda konuştu.

"Zi Tao olmasın o."

Ancak Jongin onun basit bir ismi bile aklında tutamamasına gülerek arkadaşını daha da kötü bir hale düşürmüştü. Kaşlarını çatıp dudağını da büzerek ona doğru bakan uzuna dil çıkardı istemsizce.

"Aman her neyse işte. Yalnız şu Kyungsoo -belli etmese bile- çok zeki bir çocuk. Derste en zor soruları rahatlıkla bildi, ayrıca Bayan Choi'den aferin lafını duyduk. İlk defa. Onun sayesinde."

Yeol'ün en başlarda abarttığını düşünen esmer, yalnızca yarım dönemdir dersine girdiği fakat on yıllar geçmiş gibi gelen hocanın adını duyduğunda gözlerini kocaman açarak diğerine baktı. Eğer Bayan Choi'nin takdirini kazanmışsanız geri kalan seneleri okumanıza gerek yoktu, direk mezun olup okulu zirvede bırakabilirdiniz.

"Zaten burslu değil myidi o?"cevap verdi zorlukla konuşarak. Hala üzerindeki şaşkınlığı atmaya çalışıyordu acemice.

"Evet ya! Cidden öyleydi."

Duyduğu şeyle hafif bir aydınlanma yaşayan küçük, kolundaki saate bakarak yaptığı planların ne kadar çok sekteye uğradığını fark etmişti. Telaşla bacağını yere vurarak bir ritim tutturdu ve hemen tüyebilmek için kafasında bahaneler üretmeye başladı.

"Tamam Yeol. Benim şimdi gitmem lazım."

"Nereye?" diye hayal kırıklığıyla sordu biricik arkadaşı. Onun bu ani çıkışı kendinden sıkıldığını düşünmesine neden olmuştu.

"Sevgilimi görmeye." Diyerek hareketlendi Jongin. Bir an önce gitmesi lazımdı yoksa büyük azar işitecekti kendisinden.

"Seni çapkın! Fakat dikkat et oranı buranı ellemesinler."

Koşarak uzaklaştıktan sonra Chanyeol'dan duyduğu son sözler buydu diğerinin. Ancak kulağına ulaşan sözcükleri kavramasıyla hareketleri yavaşlamıştı.

Ne demek istemişti şimdi ona?

Jongin'in buluştuğu kişiyi ya da daha kötüsü esmeri ne sanıyordu ki?

Uzunun kafasında bir problem olduğuna kanaat getirdikten sonra hiç durmadan, aynı hızla devam etmişti küçük. Bu üniversitenin genişliğini hep takdir etmişti ama -belki de geç kaldığından- lanetler okuyordu şu an bütün koridorlara, ona çarpan öğrencilere ve daha nicelerine. Sonunda büyük kapının önüne geldiğinde durabildi amacına ulaşmanın verdiği keyifle. Nefesini düzene sokmaya çalışırken aynı zamanda azar işitmemek adına dua ediyordum. Kendini toparlayıp eski havalı haline döndüğünde kapının kulpunu aşağı indirdi ve içeri girdi.

Give Me Permission // KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin