6

326 56 19
                                    

"gerizekalı herif!"

sarışının bağırmasıyla büyük olan gözlerini devirdi. kenan bir tarafta fırsattan istifade arda'yı yarım türkçesiyle tavlamaya çalışırken bertuğ kendi kendine yere bakıp konuşuyordu. ahmetcan da abdülkerimle sahayı gösterip bir şeyler işaret ediyordu.

"ne bağırıyorsun amına koyayım? o nasıl bi' ses desibeliyse kulağım sikildi."

söylene söylene yanına adımlayan adama baktı. maçı kaybetmişlerdi ve semih alakasız bir şekilde barış'la aynı takıma düşmüştü. şimdi ise barış'a kaçırdığı penaltı yüzünden kızıyordu.

"öküz gibi vurmasaydın topa kaybetmeyecektik çünkü. şu lanet kütüphanede zaten yeterince yorulmuştum burada da boku bokuna yoruldum."

barış bir süre yüzüne sinirli bir ifadeyle bakan sarışına baktı. ardından ds gülmeye başladı. sorgular bir ifadyle yüzüne bakan sarışının saçlarını dağıttı.

"ulan ne nazlı yârsın he. sakin ol kaptan."

gülen barış'la gözlerini devirip elindeki sudan bir yudum aldı semih.

"sen sakinsin ne de olsa kaybettiğin ilk maç değil, değil mi kaptan?"

yüzünde zafer gülümsemesi vardı şimdi sarışının. az önceki sinirini unutmuş fırsattan istifade hukuk öğrencisine sallamayı bir kenara bırakmamıştı. kıvırcığın yüzündeki gülümseme silinirken omzunu patpatladı ve arkadaşlarına seslenerek sahaya ait olan küçük soyunma odasına yöneldi.

peşinden giden bedense zaman kaybetmedi. elleri giydiği şortun cebinde, ıslık çalıyordu.

"götle don gibi olduk yemin ediyorum. ne geliyorsun peşimden?"

mavilerini devirerek arkasına bakmadan yürümeye ettiği sırada konuştu semih. barış sesini alıngan bir tonda tutmaya çalışarak "lan ben de üstünü değiştiremez miyim? aşk olsun."

konuştukları sırada soyunma odasına çoktan girmişlerdi. semih çantasına uzandı ve duş için gerekli olan malzemeleri çıkarttı, barış ise onu izliyordu. bir yandan da atışmaya devam ediyorlardı.

"beklesen ölmezsin."

"ben dedeyim unuttun mu? işlerimi hızlı halledemem."

yüzüne üzgün bir ifade yerleştiren barış'a değdirdi sonunda mavilerini. göz devirmeyi sevmezdi de son zamanlarda bol bol etrafında olan hukukçu çocuk onu fena zorluyordu.

"ne bok yiyorsan ye gerçekten."

arkasını dönüp duşlara ilerledi ve hızlıca hazırlandı semih. çıktığında barış yerine bir kalabalığı görmeyi bekliyordu ama muhtemelen arkadaşları sahada hâlâ at koşturuyordu. barış da ıslak saçlarıyla telefondan bir şeyler izliyordu.

çantasından çıkarttığı temiz havluyu tabiri caizse yüzüne fırlattı kıvırcığın. neye uğradığını şaşıran kıvırcık adam ona böm böm bakıyordu.

"ne bakıyorsun dayı mal gibi? saçlarını kurulasana."

sarışının konuşmasıyla bir elindeki havluya bir de sarışına bakarak muzipçe gülümsedi barış.

"bi' an havlu gelince heyecan yaptım kusura bakma."

göz kırparken semih'ten gelen öğürme sesleriyle minik bir kahkaha attı. havluyla saçlarını kuruladıktan sonra öncekinden daha az nemli olan saçlarından memnun olarak havluyu omuzlarına attı. kendi saçlarını ıslak bırakarak telefonunda bir şeye kilitlenmiş sarının yanına ilerledi ve onun omzunda duran havluyu çekti bir anda.

"usta ne yapıyorsun?"

soruyu soran çocuğu umursamadan elindeki telefonu alıp açık olan dolabın içine koydu. aldığı havluyla sarı saçları kurutmaya başlayınca ne yaptığını kendisi de sorguluyordu, onun için eğlenceli yanı buydu. bir anda kalabalığın içeri doluşmasıyla havluyu semih'e tekrar pasladı ve kendi saçlarına döndü.

"ne oluyor amına koyayım?" diye sorgulayan semih, sorgulamazsa daha iyi olurmuş gibi hissetti. yorgunduve irdelemeyecekti. o günlük semih'ten bu kadardı yani.

---------
slm kizlarrr

duzyazu rica eden cici arkadasim icin denedik🙆🏻‍♀️

textinge donucem yeniden🤞

OPTUM GOZLERUNIZDENNN🤍🤍

ateşle barutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin