Hava boğucuydu. Sıcaktan bunalmıştım, ama uzun kollu gömleğimi giymek zorundaydım. Kollarımdaki morlukları kimse görmemeliydi. Hasan her zamanki gibi yanımda, sessiz ama hissettirdiği o ağır baskıyla oturuyordu. Dışarıdan sakin görünüyordu, kimse onun içimde yarattığı korkuyu bilemezdi. Bu masada her şey normal gibi görünüyordu ama ben nefes almaktan bile çekiniyordum.Yemeğime odaklanmaya çalıştım ama elimdeki çatal birden kaydı, yere düştü. İçimde ani bir korku yayıldı. Bir hata yapmıştım. Her zaman olduğu gibi.. Hasan masanın altından dizime dokundu. Çok sert değildi, ama anlamını biliyordum. Eve döndüğümüzde bu küçük hata bile bir bedel ödeyeceğim anlamına geliyordu. Sakin olmaya çalıştım, etrafıma bakmamaya, dikkat çekmemeye çalışarak.
Tam çatalı almak için eğilecekken, bir çift uzun bacak önümde belirdi. Bir alfaydı, feromonu sertti çünkü. Çatalımı yerden aldı ve bana uzattı.
"Buyur." dedi.
Kısa süre için ona baktım. Uzun boylu ve yapılıydı. Saçları kıvırcıktı ve siyahtı. Derin bir nefes alıp bakışlarımı hızla yere indirdim. Adını bilmiyordum, sadece birkaç kez uzaktan görmüştüm. Okula gidiyor olmalıydı, gençti baya, muhtemelen benden iki-üç yaş büyüktü veya fazlası. Ona teşekkür edemedim, çünkü Hasan yanımdaydı. Konuşmak istemiyordum. Bir hata daha yapmamalıydım. Hasan, kimseyle gereksiz yere konuşmamdan hoşlanmazdı. Gömleğimin kollarını hafifçe çektim.
Alfa bir şey demeden geri döndü. Gözlerimi tekrar yere diktim, ellerim kucağımda birbirine kenetlenmişti. Titrememek için kendimi zorluyordum. Hasan'ın ne kadar sinirlendiğini biliyordum. O hep böyleydi. Sessiz ama cezalandırıcı. Eve döndüğümüzde her şey daha kötü olacaktı, bunu hissediyordum.
Sıcakta boğulacak gibi hissediyordum ama bu masada, bu hayatta böyle hissetmekten başka çarem yoktu. Yemeğimi bitirmeye çalıştım. Bir an önce bu masadan kalkıp gözlerden uzaklaşmak istiyordum.
&&&
Yemekten sonra hava daha da ağırlaşmıştı. Restoranın dışına çıktım, Hasan bir iş görüşmesi için arkadaşıyla başka bir yere geçmişlerdi. Ben de bu kısa anı dışarıda bekleyerek geçirmek istedim, nefes almak için biraz temiz hava gerekliydi sonuçta. Kendimi rahatlatmaya çalışıyordum ama kafamın içindeki düşünceler bir an bile dinmiyordu. Hata yapmıştım. Çatalı düşürmüştüm, Hasan buna sessiz kalmayacaktı. Eve döndüğümüzde ne olacağını biliyordum. Onu nasıl sakinleştirebileceğimi düşünüyordum, ama bir çözüm bulamıyordum.
Yalnız başıma beklerken aniden bir gölge önümde belirdi. Başımı kaldırmaya cesaret edemedim ama o an bir ses duydum.
"Merhaba, sen... çatalını düşüren çocuksun, değil mi?"
O sesi tanıyordum, az önce çatalımı yerden alıp bana veren alfa. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Ona bakmadım, gözlerim yere sabitlendi. Hasan'ın etrafta olmadığını biliyordum ama yine de o an birinin beni izliyor olduğunu hissettim. Sanki her hareketim, her nefesim bile bir yanlış olabilirdi.
"Şey, evet..." dedim, titrek çıkan bir fısıltıyla. Alfanın henüz adını bile bilmiyordum.
Alfa bir adım yaklaştı. "Tanışmak istemiştim, Altay ben, belki aynı okulda okuyoruzdur."
Boğazım kurumuştu, ne diyeceğimi bilmiyordum. Bakışlarımı kaçırarak konuşmaya çalıştım, "Kerem bende. Evet evet, belki.." Sesim zayıf ve boğuk çıkıyordu. Ona bakmıyordum, gözlerim hep yerdeydi. Kalbim göğsümde çarpıyordu, çünkü bu konuşmanın bedeli ağır olabilirdi. Hasan beni buradan böyle bir alfa ile konuşurken görürse evde neler olacağını biliyordum.
Altay, benim rahatsız olduğumu fark etmiş gibi geri çekildi. "Tamam, pardon. Rahatsız etmek istemem. Sadece seni tanımak istedim." Sesi daha yumuşaktı. "İstersen numaranı verebilirsin. Böyle denk geldik ya, belki bir gün konuşuruz."
Gözlerim hala yerdeydi, ona bakamıyordum. Ama bir şeylerin yanlış gitmemesi için istemediğim için yavaşça başımı salladım. "Tamam," dedim, ama sesim titriyordu. Ona numaramı vermem gerektiğini biliyordum, yoksa şüphelenirdi. Belki de Hasan'la olan bir şeyler anlaşılmasın diye dikkatli davranmalıydım.
Numaramı verdim, Altay telefonu cebine koyarken gözlerinde bir sorgulayıcılık hissettim. O an her şey daha da karmaşıklaşmıştı. Altay beni bir sorun olduğunu hissetmiş gibi izliyordu, ama bir şey sormadı. Rahatsız etmek istemediği belliydi. Hızla vedalaştık, sonra o uzaklaştı. Ben ise olduğum yerde taş kesilmiş gibi kalmıştım. Hasan'ın her an çıkıp geleceği düşüncesiyle olduğum yerden kımıldayamıyordum.
&&&
Eve döndüğümüzde, Hasan bir süre hiçbir şey söylemedi. Sessizdi, tıpkı her zaman olduğu gibi. Ama o sessizlik, fırtına öncesi bir huzur gibiydi. Evde biriken o gerilim, yavaş yavaş ciğerlerime doluyordu. Çatalı düşürdüğüm anı unutmadığını biliyordum. Ne zaman patlayacağını kestiremiyordum, sadece bekliyordum.
Oturma odasında oturduk. Sessizlik iyice uzadı. Kalbim çarpıyordu, ellerim titriyordu ama dışarıdan belli etmemeye çalışıyordum. O sırada Hasan, ansızın televizyonu kapattı ve bana döndü. Gözlerinde bir sertlik vardı, sesi buz gibi soğuktu.
"Çatalı neden düşürdün!"
Beklediğim soruydu. Ama cevap vermek daha da zordu. Ne kadar dikkatli olsam da, Hasan'ı sakinleştirmek zordu. Sesi her an yükselmeye hazırdı.
"Şey özür dilerim. Sadece.. bir hata oldu," dedim kısık sesle, gözlerimi yere dikmiştim. Kendimi daha küçük hissettim. Kollarımı kavuşturup vücudumu korumaya çalışıyordum, ama bunun bir faydası yoktu.
Hasan bir süre sustu, sonra ayağa kalktı. Bana yaklaştı, gözlerinde buz gibi bir öfke vardı. "Sadece bir çatal, bunu bile düzgün tutamıyor musun?" Sesi yükselmeye başlamıştı.
Kendimi savunacak bir şey bulmaya çalıştım. Kalbim hızla çarpıyordu. "Bir çatal, sadece bir çataldı.." dedim neredeyse fısıldayarak. Daha fazlasını söylemeye cesaretim yoktu. Ama bu sözlerim, Hasan'ı daha da sinirlendirdi.
"Bir çatal mı? O alfa sana yaklaştı bu yüzden!" Sesi keskinleşti ve elini kaldırdı. Tokat, yüzüme sertçe indi. Ani bir acı, yüzümde yankılandı. Gözlerim dolmuştu ama ağlamamaya çalışıyordum. Tekrar vurmaması için susup kaldım, hareket etmedim. Acıya boyun eğmeyi öğrenmiştim. Sadece sessiz kaldım.
Hasan, beni bir süre daha öfkeli gözlerle süzdü. Tekrar vuracak gibi baktı ama yapmadı. "Bir daha böyle bir şey yaparsan olacaklardan ben sorumlu değilim!" dedi. Ardından arkasını dönüp uzaklaştı, beni odada tek başıma bırakarak. Kalbim hala hızla atıyordu, yüzümdeki acı yanmaya devam ediyordu.
Bu, benim için normaldi artık. Hata yapmamak için daha çok dikkat edecektim. Çatalı düşürmemem gerekiyordu. Altay'la konuşmamam gerekiyordu. Hasan'ın gözünden kaçmamam gerekiyordu.
Ama o gece, uzun süre uyuyamadım. Aklımda sadece Altay'ın bana uzattığı o çatal, bir de Hasan'ın gözlerindeki öfke vardı.
NASIL OLDU LA İLK DEFA YAZDIM