Ara sokaklara girip izimi kaybettirmeye çalışırken tek bir şey düşünüyordum. Ölmekten korkmuyordum, kaçmama sebep olan şey ölüm korkusu değildi. Yalnızca canımın acıması korkutuyordu beni. Öleceğimi bilsem kaçmazdım ama canımın acıyacağını bildiğim için kaçıyordum. Herhalde bu herifler beni alıp pamuklara sarmak için kovalamıyordu, ağzımı yüzümü dağıtıp beni ölmekten beter ederek göz dağı vermek için peşimdelerdi. Koşarken ufaktan muzip bir tebessüm yerleşmişti dudaklarıma.
Gördüğüm boş, terkedilmişliği her halinden belli ve eski püskü bir mekanın kırılmış penceresinden içeri atlayıp yere yuvarlanmıştım. Tozlu yer umurum dışıydı. Yerde yuvarlanarak atladığım pencerenin altına, duvarın dibine pusmuştum. Arkadan gelen koşma sesleri bir an duraksamış afallayan adım seslerine dönmüştü. Etraflarına bakındıklarına adım kadar emindim. Adamlardan biri altındaki duvara pustuğum pencereden içeri bakacak kadar zekiydi ancak bir kez daha şansım dört ayağının üzerine düşen bir kediymişcesine yaver giderek başını milim farkla aşağı eğip beni görecek kadar zeki olmamasını sağlamıştı. Kendimi duvara mümkünmüşçesine yapıştırırken istemsiz nefesimi tutuyordum.
"Burada değil." Dediğinde geri çekilmiş tuttuğum nefesi vermeme sebep olmuştu. "Nereye gitti o zaman bu it?" Pencereden son kez bakıp "Şansı her seferinde biraz daha şaşırtıyor beni." Dediğinde uzaklaşan adım sesleri kalp atışlarımın yavaşça düzene binmesini sebep olmuştu. Hadi ya, tüh! Şanslı olduğumu düşünen tek ben değilmişim.
Önce yavaşça kafamı kaldırıp dışarıyı kolaçan ettiğimde kimseyi görmeyince ayağa kalkıp üzerimdeki toz lekelerini silkeledim. Pencereden atlayıp sendelediğimde hiç bozuntuya vermeyerek yoluma devam ettim silkelenmeye devam ederek. İçimde bir gülme isteği vardı. Erkekliğin %50'si kaçmaktı ancak benim tüm hayatım kaçmaktan ibaretti. Aniden hissettiğim hareketlilik kalp atışlarımın tekrar ağzıma taşınmasına neden olmuşken reflekslerimi dibine kadar kullanarak tekrar koşmaya başlamıştım. Ketenpereye gelmiş olmanın verdiği enayilik hissi ağır gelirmiş gerçekten insana.
Koşarken arkama göz attığımda arayı yeteri kadar açtığımı fark etmiştim. Biraz yavaşlayıp sacdan yapılmış sürgülü devasa kapıya yaklaşmış açmayı denemiştim açık olmasına ihtimal vermiyorken. Şansım gerçekten beni de şaşırtıyordu. Kapı yavaşça açıldığında içeri girebileceğim kadar küçük alana sahip olduktan sonra içeri girip kapıyı örterek küçük kilit deliğinden dışarıyı izlemeye başlamıştım. Adamların gerçek şaşkınlığına tanıklık ettikten sonra sırıtarak küçük kıkırtılar eşliğinde arkamı döndüm ki... Keşke dönmeseydim. Boş ve büyük mekanda yankı eden eş zamanlı tetik sesiyle birlikte birkaç namluyla göz göze gelmem bir olmuştu. Ellerimi havaya kaldırıp yerimde sallanmaya başlamıştım. Sırıtmaya devam ediyordum. Büyük bir masada oturan birkaç adamın ve kadının görüş açıma girmesi zaman almıştı. Masadaki tek kadın elinde tüttürdüğü sigarasını masadaki küllüğe basarken beni süzüyordu. Onunla göz göze gelince gülümsememi genişlettim. Kadından alaycı ufak bir baş selamı almıştım.
Gergince etrafa göz atmaya başladım çünkü biliyorsunuz ki şansım beni bir şekilde bu tür durumların içinden çekip alır. Büyük kasaların olduğu sigara ve puro dumanından puslu gözüken bir ortam. İç açıcı değil. Kaçacak bir delik yoktu, şansım bu kez beni yarı yolda bırakmıştı. Dokuz canımın dokuzuncusunu az önceki heriflerden kaçarken kullanmıştım sanırım. "Kimsin lan sen?" Masada ayağa kalkmış olan tek kişi odağım kesilmişti. Belli ki bu mekan da o herifindi. "Kovaladıkça kaçan bir lağım faresi." Gevşek bir şekilde yaylandım yerimde havadaki elimin biriyle dışarıyı işaret ederken. Adamın kafasıyla işaret etmesinin ardından silah tutan heriflerden biri az önce benim baktığım delikten dışarıya bakmıştı. "Yeşil'in adamları." Yanımda konuşan şu esmerin elinde silah olmasa o gözlüğünü net bir yerlerine sabitlemiştim. Yeşil'in adamları kadar taş düşsün kafana. Bu kez sırıtan oydu. İri yapılı vücudu sabit kalmaya devam ediyordu. "Seni kadim dostum Yeşil'e teslim mi etmeliyim?" Bir elin cebine sokmuş diğerini ceketinden içeri sokup göğsüne koymuştu. "Tüh! Beni şu garip baron toplantınızı yarıda kestiğim için öldürmek varken mi yani?" Cümlemi tamamladığımda ifadesini bozmadan dudaklarını ıslattı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Papazı / bxbxb / ✓
ActionLağım fareleri de güzel kokan çiçeklere aşık olabilir...