Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp aynadaki yansımamda bakışlarımı tekrarlı olarak gezdirdim. Gerginlikle belli belirsiz çattığım kaşlarımla tekrar düşündüm,
Louis'nin beni beğenmesi önemli miydi?
Gerçi anlaşmamıza göre, eğer beni çekici bulmasaydı bunu kabul etmezdi. Sağ elimin parmak uçlarını, omzuma ilişen buklelerime götürdüm. Birkaç hafif buklemi kavrayıp omzum arkasına attırdığımda, kulağıma kapı zilinin sesi dolmuştu.
Oh, o gelmiş olmalıydı.
Louis ilk ders için evimi uygun görmüştü. Kulağı her ne kadar berbat gelse de evet, "ilk ders."
Louis Tomlinson. Başka bir deyişle, çapkın. Benim diyişimle, okulun bir numaralı piçi. Eğer hafif çıkmış sakalları yok olursa, ayrıca sahip olduğu hafif kol kaslarını atarsak pek ilgi çekici olduğu söylenemezdi. Hafif tizlikteki sesini de elersek..şarkı söylediğinde ince, soluk pembe dudaklarının hareketi..
Tanrı aşkına, kapı arkasında bir Tanrı vardı.
Odamdan çıktığımda büyük adımlarımı kapıya doğru yönlendirdim, sık tuttuğum adımlarımı kapı önünde duraksatınca kısa bir süre içinde kapı önündeydim. Tereddütlüce elimi kapı kulpu etrafına sardım, gözlerimi kapatıp içime derin bir nefes çektikten sonra direkt olarak kapıyı açıp yarılattığım gözlerim arasından bakışlarımı onun yüzüyle buluşturdum. Bakışlarım onun üzerinde gezinirken dudağımın sağ kenarını hoşnut bir şekilde yukarıya kıvrılttım, kolsuz siyah bir tişört ile nadiren giymeyi tercih ettiği siyah dar pantolonunu giymişti. Iç çekerek mırıldandım, "içeri gel." Araladığım kapı aralığından sıyrılıp içeriye doğru adımlamaya başladığında, kapıyı kapattım. Bir süre kapı kulpunu bırakmadan birkaç derin nefesi içime çektim, daha fazla kendimi germemeliydim.
Zayn Malik ile iyi bir iş çıkartman için onun en yakın arkadaşından "nasıl becerilir?" dersleri alıyordum ve bu beni sadece aşık yapardı.
Yani, sanırım.
Kapıyı kapatıp topuklarım üstünden arkamı döndüğümde bakışlarımız buluştu, "bunun sesi beni rahatsız ediyor," dedi, ağzımda gerginlikle çiğnediğim sakızı ima ettiği kesindi. Gözlerimi devirip ona doğru ilerlerken sakızımdan sesli bir yutkunmayla kurtulduğumdan emin oldum.
Birkaç adımla vücudum onun hizasındaydı ve bakışlarına karşın derin bir nefes alarak konuştum, "hadi başlayalım." Kendisi muzip bir ifadeyle sırıtmaya başlarken önüne gelen saç tutamını arkaya doğru ittirdi, "seni fazla hevesli gördüm." Gözlerim irileşmişti.
"Hayır ben-"
"Bak sana ne diyeceğim," derin bir nefesi dışa verdi, "böyle olmaya kalkışma. İstekli ama zor olmalısın, başta bu gelir." Dediklerinin ardından kaşlarımı çattım, bu onun tekrardan göz devirmesine neden oldu.
"Pekala, artık başlayalım. Öncelikle, üstündeki tişörtü bir daha görecek olursam kendimi becermek zorunda kalacağım." onun gözleri tişörtümde dolanırken alt dudağımı dişlerim arasında sıkıştırdım. Çatmış olduğum kaşlarımı gevşetirken bir iki adımla bana doğru yaklaşıp, sol eliyle elimi kavradı. Pek beklemeden merdivenlere doğru yönelirken arkasından elini sıkıca kavramış bir şekilde ilerledim.
Bir süre içinde Louis, kapı üzerinde asılı "girmeyin" yazısına aldırmadan odama girmişti. Sırtımı dolabımın yanındaki duvara yaslatmışken kollarımı göğüsüm hizasında birleştirip, başımı arkaya doğru yatırdım.
"Bu işi yapacaksak düzgün yapmalıyız." Dedi. Dolabımı araladığında kaşlarını çatmıştı, "dar pantolonların dışında.." devamında gevelediği şeylere kulak asmadan mırıldandım, "Tişörtlerime laf edemezsin, bol tişörtleri seviyorum." Derin bir nefes alıp dolabımı kapattı ve bakışlarımı yüzüne odaklattı, "Çok konuşuyorsun, bu Zayn'in sinirini bozardı." kaşlarını kaldırdı, "aslında bana kalırsa sen bitkilerin bile sinirini bozabilecek kapasitesin." Tek kaşımı kaldırıp gözlerimi kısarak ona bakmaya devam ettiğimde omuzlarını indirdi. Beni her hareketi ve sözüyle sinir ediyordu. Gerçi kendisi en yakın arkadaşımın sevgilisi oluyordu.
