aşk yüzlü.

3 0 0
                                    

ben hwang hyunjin, bu hafta tam altmış yedi yaşıma bastım. okulu hiç sevmeyen, emekli olmasına rağmen göreve devam eden bir öğretmenim. açıkcası hayattaki birçok hevesimi çok uzun zaman önce boş vermiş sadece duygularım ile seçmiştim bu mesleği. tüm hayatımı bu mesleğe ve öğrencilerime bağlamıştım.

çünkü ben baktığım her lise öğrencisinin yüzünde aşık olduğum o ışıl ışıl yüzlü çocuğu, jeongin'i görmeden yaşamaya bir gün bile dayanabileceğimi sanmıyordum. gördüğüm her jeongin ile ben de bir zamanlar onunla birlikte oturduğum günlere dönüyordum.

belki de ben de hâlâ on yediydim, ben de hâlâ jeongin'e aşık bir liseliydim.

on sekizi, yirmi sekizi, otuz sekizi, kırk sekizi, elli sekizi devirmiş olabilirdim. yaşamım bir ırmak gibi akıp gitmiş, dönüp dolaşmış, hatalar yapmış, hatalarımdan ders çıkarmış olabilirdim ama içten içe ben de hâlâ on yedimde, o körpe okul sıralarında jeongin ile kalmıştım.

bedenim dallanmış budaklanmış, bir çınar misali serpilmiştim bu dünyada, bir ağaç gibi yaş almış ama içimdeki çocuğa büyümeyi, jeongin'e büyümeyi hiç öğretememiştim. ben ömrüm boyunca hiç tam olmamış, hep eksik kalmıştım. ruhum ve kalbim bu uzun yaşam yolculuğunda bana katılmamış, jeongin'de kalmıştı.

jeongin'in kavurucu yaz güneşi gibi gülümsemesinde kalbimi, jeongin'in mezarında ise ruhumu ona bırakmış, onu hiç yalnız bırakmamıştım.

çünkü jeongin benim ruh eşim, kalp gözümün gördüğü tek kişiydi.

tavırları yalnız benim değil, herkesin gönlünü çeler; tatlı sözleri, o kalbimi çalan gülümsemesi ile herkesi kendine hayran bırakırdı.

jeongin benim şuurumda hep on yedi, hep o mutlu çocuk olarak kalmıştı. şuurumda her sabah lanetlerle gittiğim o okulda kaçış noktam, sıra arkadaşım, temiz duygularımın sahibi olarak kalmıştı.

''jeongin uyuyorum, bırak beni gelmeyeceğim.'' zihnimde beliren anılar gözlerimi doldururken o günü daha net hatırladım. jeongin karşı bloğa diğer arkadaşlarımızın yanına gitmek istiyordu fakat tüm gece uyumamış olan ben, sıradaki o uykumdan bir türlü ayrılamıyordum.

''hyunjin, lütfen ya. tek gitmek istemiyorum.'' jeongin'in mızmızlanan sesi kulaklarımı doldurup beni uykumdan sıyırmaya çalışırken bir de kolumdan tutmuş çekiştirmeye çalışıyordu ama kısa bir süre sonra pes edip trip atan bir sesiyle bir şeyler mırıldanarak gidiyordu. teneffüs bitip geri döndüğünde ise uykumdan sıyrılmış bu sefer ben onunla konuşmaya çalışıyordum.

''jeongin, jeongin, ya jeongin. neden konuşmuyorsun benimle?'' ona soran gözlerle bakarken kollarını göğüsünde birleştirmiş başka tarafa dönerken ''küstüm sana.'' diyordu.

''özür dilerim affet beni. bir dahaki sefere söz veriyorum geleceğim.'' dediklerime hemen kanıyor ama hâlâ ufaktan trip atarken yanağını uzatıyordu. dudaklarımı hemen onun çilleri yüzünden pürüzlü olan yanağına bastırıyordum.

insanlarla teması sevmiyordum, jeongin ile tanışana kadar da pek iyi olduğum bir konu değildi ama o kendini öptürmeyi, sarılmayı o kadar seviyordu ki ben de sevmeye başlamıştım ve o zamanlar neredeyse her günümü ona sarılmadan, o dudaklarımda karıncalanma yaratan yanaklarını öpmeden geçiremiyordum.

anılardan sıyrılırken kaburgalarımın arasında bir sızı beni şiddetle sarstı, dizlerimin üstüne yere çökerken elimdeki çerçeveyi göğüsüme bastırdım, dudaklarımın arasından iç çekişlerle karışık hıçkırıklar çıktı, gözyaşlarım artık kırışmış yüzümden kavislene kavislene aktı. ''jeongin, jeongin ben seni çok özledim.''

ama jeongin hep on yedi, hyunin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin