tasavvur ettiğin o şehirde bıraktın sanki duygularını. ilk kez gittiğin ama her şeyin orada başladığını bildiğin, rüyalardan bir şehir. ne çok kalabalık ne çok güvenli. orada da yürürken tüm duyuların açık. orada herkesten ve her zamankinden yalnızsın çünkü rüya da olsa farkındasın, senin oraya adımını attığın gün her şeyi arkanda bırakman demek. bu yüzden ne arayacak bir telefonun var ne gidecek bir kapın. sokak kedisi kadar yalnızsın ve ankara soğuğunda seni sadece yaktığın dark black in ve yeşil çakmağın ısıtabilir
bir gazoz alacak bile paran yok cebinde ama sorun etmiyorsun. kendine şaşırıyosun. herkesi ve her şeyi nasıl bırakıp böyle hissedebilirim? Suçlu hissediyorsun çünkü nankörsün. uğura tutulan bekir gibi nankörsün ama kendini de suçlamayı bırakıyorsun. çünkü hak ettin. çünkü lattenin o tadı hala tuzlu geliyor sana. bu yüzden boş veriyorsun aman, aramasınlar bulunmak istemeyen bu kızı. ilk kayboluşun değil
boynunda perili kolyen var. hiç çıkarmamışsın. kimse yok ama o kadar yalnız hissetmiyosun ki kendine evren olmuşsun. mutlusun ve iç çekiyosun. aldığın nefes hiç bu kadar tatlı gelmemişti. metro bekliyosun ama istasyonun o ekşi kokusu rahatsız etmiyor
o sarı tişörtünü ve mavi kotunu giymeyi düşünüyosun yarın için. yanında ne sarı tişörtün var ne de mavi bi kot. o yüzden düşündüğünün gerçek olmadığını biliyorsun ama salaktan da bi inanıyosun