Değildir.İlk defa ellerimin içi stres ve korkudan kaşınıyor,terliyordu.
"Bu sefer sıçtın Sima, bu sefer sıçtın."üzerinde olduğum motorum istop ederek tamamen durdu.
Elimde tuttuğum telefonumun ekranında yazan koca koca yazılara yarım saaten fazladır bakıp tekrar,tekrar okuyordum.
"Nasıl bulabilir?"nefes nefese kalmış bedenim soğuk havanın keskinliğini içine çekiyor acıyla vücudum kasılıyordu. Gözlerimi yavaşça yumarak, sıkıca sıktım.
"Bu kadarına bulaşmayacaktım."
Her şey bir avuç para içindi oysa. Para elimdeydi ama şu an yaşayacağım bile şüpheydi. Belki de ahmaklığın bedeli buydu,ölümdü.
"ALLAH KAHRETSİN!"gözümü açtığım gibi bağırdım. Zaten etraf sessiz ve ıssızdı. Kaskımı sinirle çıkararak motordan indim.
"KAHRETSİN! KAHRETSİN!"telefonumun açık ekranına yeni bildirim düştüğü an ileri adım atan bedenin tamamen buz kesti.
Kaskı tutan elimin titremesi durdu, hatta nefesimi tutmuş sadece önümde uzunca ilerleyen boş yola bakıyordum.
Yavaşça gözlerimi sol elime indirerek telefonu görüş alanıma kaldırdım.
Bilinmeyen numaradan gelen yeni iki mesaj.
"Hassiktir."mırıldanışım kısık, ıslık kadar tizdi. Parmağımı yavaş ve usulca mesajın üzerine götürerek tuşladım.
İliklerine kadar korktuğunu hissedebiliyorum ufaklık. Sakın çareni başka insanlarda arama yanıma gel ve bedelini öde.
Gözlerim yazının her bir boşluğunda daha da irileşirken anında telefonumu şokun etkisiyle tamamen kapattım.
Kaskımı geri kafama takarak motora bindim ve motoru çalıştırarak yoluma devam ettim.
Etrafta boş boş turlarken eve dahi gidemiyordum, kafamın içinde dönen tonca senaryo varken eve nasıl dönebilirdim ki.
Bu iş buraya nasıl gelebilmişti onu bile düşünüyordum. Midem bulandı ve sahilin kenarına geldiğimi kafamı çevirdiğimde anladım.
Motoru tekrar durdurarak anahtarını almadan kendimi sahile attım. Kafamdaki kaskı yanından geçtiğim banka koyarak kayalıklara doğru yürüdüm.
Kayalıklara diz üstü çökerek önümde karanlığa boğulmuş denizin dalgalarına baktım.
"Naptım?"
Ne mi yaptım? Ben işsizin teki olarak çoğu kez olduğu gibi yine başımı derde soktum.
Ben yirmi yaşındaydım. Birinci sınıf yazılım öğrencisiydim. İki yıldır dandik bir kafede çalışıyordum, babamın asıllı borçlarını ödemek için.
Ve altı yıldan fazladır hackerlik yapıyordum. Altı yıldır insanların ulaşamadığı hesapları çalıyor onlara para karşılığında teslim ediyordum. Masum olduğunu düşündüğüm bu paranın bu lanet bataklıkla bağlantılı olduğunu bilmeyerek altı yıl bunu yapttım.
Ta ki iki yıl öncesine kadar.
İki yıl önce girdiğim bir sitede anlamadığım bir haldeyken birden bire kırmızı alarmla aranan suçluların isteklerini yerine getirmeye başladım.
Ve bu acayip manyak para getirtiyordu.
Bu işe girdiğim gün bütün mafya camiasını ve ülkedeki dönen gizli derin devleti araştırarak çoğu şeyi istemeyerek de olsa öğrenmiş bulmuştum.
YOU ARE READING
Son Çağrı
Teen FictionŞeytana soru sormadım o önüme boş bir kağıt uzattı. Kalemi verirken eli titredi, yazdım günahları ancak göremedim yazdıklarımı. O yüzden kalemimi baştan kırdım,görmediğim bir yazıyı nasıl okutabilirdim ki elime yazmayan kalemi vermeyecekti. "Ben iyi...