Tanrının her zaman bir planı vardı. Uyum ve denge içerisinde yaratmış olduğu evrende ilk olarak yaşanabilir bir alan kurmuş, sonrasında hikayesi için yaşam sürecek ve devamlılığı sağlamakta hükümlü olacak elçilerinini görevlendirmişti. Bu elçilerin birliği bir bütünü oluşturuyor, adeta birbirini dönmeye iten çarkları anımsatıyordu.
Öyle ki tanrının bu oyunda yaratmış olduğu bir de anahtar vardı. Anahtarın birleşimi tüm gücü simgelerken her bir parçası ise bir elçiyi temsil ediyor, onların himayesi altında korunuyordu.
4 büyük elçinin emanetiydi.
Doğanın kalbi, tüm afetleri ve canlıların yaşam kaynağının sahipi Veridia.
Yaşamdan sonraki tüm canlıların ruhlarını hisseden ve onları yöneten bir güç, Sorveth.
Düşünebilen ve iradesi olan tüm varlıkları yöneten, onların etkisi altına alabilen bir güç, Somnior.
Zamanı yöneten, geçmiş, şimdi ve geleceğin sahibi Larin
Tanrı memnundu. Aynı şekilde yarattığı dünyada yaşam süren fanilerde. Fakat ilerleyen zamanda bir ihanetin olacağını ve sonucunda tüm düzenin bozulacağını kim bilebilirdi ki?
Öyle ki bu sorun ortadan kaldırılmalıydı. Her şey böyle başladı. Artık faniler dışında ayrı bir evren vardı. Elçilerden ceza alıp sonsuz karanlığa sürgün edilmiş olanlar vardı. Düzenin bozulmaması için ne yapılabilirdi ki?
✨
1.Bölüm
"Kuyu"İnsanlar yaşamları boyunca bir yere ait hissetmek, bir şeyde başarılı olmak için yaşarlar. Çünkü dile getirilmesede herkes bilir ki bir yere ait olmadığın sürece insanların gözünde çöp kadar bile değerin olmaz.
En kötüsü ise yok sayılmaktır. Bir insanı en çok yaralayacak duygu nefret, pişmanlık, ihanet veya değersizlik değil, hiçliktir.
Çünkü kendini hiçbir yere sığdıramayan ve başkaları tarafından da yok sayılan kişiler kendi gerçekliklerini bile sorgulamaya başlarlar.
Şimdi karanlık sokakta yürüyor, belki tekrar ve tekrar hiç sayılacağım yere doğru sakin adımlarla ilerliyordum. Aile içindeki ilişkilerim öyle bir hal almıştı ki zamanında nefret ettikleri için üzülen ben, şimdi ise keşke sadece nefret etselerdi diyecek bir duruma sürüklenmiştim.