[0.2]

10 2 22
                                    

Stray Kids - Twilight.

Keyifli Okumalar.

-

"Gitsek iyi olur." Diyerek ayağa kalkmaya çalıştı.

[Jisung's pov.]

Ayağa kalkmaya çalışırken bir anda yeniden yere çakıldım. Ayağa kalkacak gücüm bile yoktu. Nasıl vurduysa artık o piç kurusu. Minho, bu hâlime gülerek bakıyordu. Kaşlarımı çattım ve omzuna bir tekme attım. "Komik mi?" Arsız bir şekilde kafa sallayınca artık sabrımın son sınırındaydım. Bu herif ne bokuma beni kurtarıyordu ki sanki? "Amına koyayım senin ben." Minho'ya öfkeli gözlerle bakarken Minho bir kolumu tutup kendi omzuna attı. "Gel, kalkalım." Hemen kolumu çektim. "Seninle gelmek yerine burada ölmeyi yeğlerim." diyerek kollarımı bağladım.

Minho tek kaşını kaldırarak bana alaycı bir şekilde baktı. "Şu an başka çaren varsa buyur." Israrla kollarımı açmadım ve yerimde oturmaya devam ettim. Minho gözlerini kırpıştırdı ve turuncu saçlarını düzeltti. Sonra da omuz silkerek arkasını döndü. "Peki sen bilirsin." diyerek yürümeye başladığında endişe içinde ona baktım ve elimden geldiğince bağırdım. "Dur! Dur, lanet olsun tamam dur!" Minho bana dönüp gülümseyince gözlerimi devirdim. Bir süredir karnım da olan elimi kaldırıp baktığımda baya kanadığını gördüm. Burnumda da kan vardı. "Lanet olsun." diyerek acıyla inledim. Minho yürüyerek yanıma gelip tek kolumu kendi omzuna koyunca derin bir nefes verdim. Sırf eve gitmek için şu an Minho'dan yardım aldığıma kendim bile inanamıyordum.

Maalesef Minho'ya tutunup ayağa kalktığımda tir tir titredim. Karnımın acısı yüzünden ayakta bile duramıyordu. Minho acıyan gözlerle bana baktı ve bir anda bacaklarımı kaldırıp beni kucağına almaya kalkıştı. Yapmasını engellemek için omzuna bir yumruk attım ama kıpırdamadı bile hayvan. "Bırak! Bırak beni istemiyorum hayır!" dediğimde sanki beni hiç duymuyormuş gibi beni kucağına aldı. Kollarımı boynuna falan saracağımı düşünüyorsa daha çok beklerdi! Eve gidene kadar kollarımı bağlı tutacaktım. "Hep böyle ısrarcı veya inatçı mısın?" Alaycı bir şekilde kafa salladığımda Minho gözlerini devirdi ve yürümeye başladı. "Senin evin uzak, benimki daha yakın, mecburen benim evime gideceğiz." Kaşlarım çatılmıştı. "Sen bunu nereden biliyorsun?"

Minho cafede yaptığı şeyi yaptı. Önce sağ, sonra yukarı, sonra aşağıya baktı ve 'Red Lights' şarkısının melodisini ıslık ile çalmaya başladı. Gözlerimi devirdim. FBI veya CIA mıydı bu amına koyayım? Minho, kendi evine doğru yürürken beni dikkatli bir şekilde tutuyordu. Benim elim acıyan karnımdaydı. Minho, yaralarıma dokunmamaya çalışarak, beni kucağında tutuyordu. Gözlerim, sıfır kol giydiği tişörtten dolayı belli olan kaslarına kaymıştı. Damarlı kolları gözlerim için harika bir görüntü sunarken hafif bir gülme sesi duydum. "Birileri etkilenmiş olabilir mi acaba?" Bu söz ile enseme kadar kızardığımı biliyordum. Bakışlarımı kaçırdım ve sinirli bir sesle konuştum. "Hayır ne alakası var!" dediğimde tek kaşını kaldırdı.

"Peki." diyerek kestirip attı. Hep bu kadar umursamaz mıydı? Ben ise her şeyi kafaya takan, işe yaramaz bir insandım. Hayat benim için onun kadar kolay olsaydı şimdiye kadar uzaya bile çıkmış olurdum. Nihayet evi olduğunu düşündüğüm yere geldiğimizde kapıyı açmak için bir süreliğine beni yere koydu ama eli belimdeydi ve hafifçe okşuyordu. Dokunuşları beni adeta deli ediyordu. Kapıyı anahtar ile açtıktan sonra beni yeniden kucağına aldı ve içeri girdi. Ayağı ile ittirip kapıyı kapattı ve ondan sonra yavaş adımlarla içeri geçtik. Beni koltuğa nazik ve yavaş bir şekilde bıraktı ve eliyle bana 'bekle' der gibi bir işaret yapıp salondan çıktı. Bende beklemeye başladım.

endless, minsung ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin