0.3

4 0 0
                                    

Bu bölümde zaman atlaması yaptım, direkt kına gecesi-düğün şeylerin geçiyorum. Çünkü aralara ne yazıcam bulamadım:'

Keyifli okumalar<3


İnsan bedenen kendini iyileştirse bile ruhunu iyileştiremez. Acısını dışa vurmayız biz insanlar. Ama içten içe yavaş yavaş ölürüz ve kimse farketmez. İçimiz kan ağlar, dıştan güleriz. Acımızı unutmak ister gibi güleriz.

Kimsenin görmesini istemeyiz. Ama eninde sonunda yenik düşeriz o acıya, dayanamayız. Dışa vurmaya başlarız. Sonra biri gelir, ruhunuzu iyileştirir. Ona teslim oluruz. Ama bir yandanda kendimize kötülük yapmış oluruz. Çünkü bir süre sonra teslim olduğumuz ateş bizi yakar. Bir daha saklayamayız o acıyı. Herkes sorar, iyi misin? Diye. İyiyim, deriz. Ama asla iyi değilizdir. Kimse anlamaz, en güvendiklerimiz bile.

Kimse o 'İyiyim.' kelimesinin altındaki acıyı görmez, anlamaz. Yanmaya devam ederiz. Sonra bir anda herşeyi dışa vururuz. O zaman suçlu biz oluruz. Gene kimse duygularımızı umursamaz. İnsan hep aynıdır. Acımasız

//2 hafta sonra//

Mışıl mışıl Elçin ile birlikte uyuyordum. Ama annem gelip ikimizide uyandırdı...

Gece Elçin kabus görerek yanıma gelmişti. Bugün cumartesi olduğu için okulu yoktu.

Bugün benim kabusumun başladığı gün...

Kına gecesi, imam nikahı ve nikah bugün. Yarın düğün var. Benim ellerim artık kelepçeli olacaktı. Ama kendim için değil Elçin için korkuyorum. Onun yanında olamayacağım. Ama ablama güveniyorum.

Aynadan kendime bakıyordum. 3 haftada nolmuştu bana böyle? Kendimi koruyabileceğimi biliyorum. İç çekip elimi yüzümü yıkadım. Lavabodan çıktım. Dolaptan koyu gri kumaş pantolon ve kolsuz, siyah, dar tişört çıkartıp yatağın üstüne koydum. Sabah Elçin ile kahvaltıya uyanamamıştık.

Elçin aşağı gittiğinde bir şeyler yemiştir büyük ihtimal.

Kulağımı artık yara yapmaya başlayan küçük yıldızlı küpeleri çıkarttım. Kulaklarıma krem sürdüm. Pijamalarımı çıkartıp yatağın üstüne koyduğum kıyafetleri giydim. Saçımı açık bıraktım.

Kıvırcık saça çok model yapılmıyor zaten...

Odadan çıkıp aşağı indim. Elçin'in isteği üzerine göle gidecektik. Salona girdiğimde babaannem ve annem kahve içiyorlardı. İkiside bana baktı, kaşlarını çattılar. "Hayırdır, Asmin? Nereye?"

Gene sorun çıkaracaklar. "Elçin biraz dışarı çıkmak istedi." Dedim. Bıktım artık bu sorulardan. "Hiçbir yere gitmiyorsun. 4 saat sonra nikah sonra direkt imam nikahı olacak." Annemin sözlerine gözlerimi devirdim.

Elçin'i bulmak için salondan çıktım. Elçin'in sesi bahçeden gelince bahçeye çıktım. Ama gördüğüm görüntü ile durdum. Sipan abim Elçine sarılmış saçlarını okuyordu. Buçukta gülümsedim. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Annemin babası yani dedem ölmeden önce anlatmıştı. Sipan abim benim doğacağını öğrenince mutlu olmuş. Ablamda da mutlu olmuş.

Size anlatmadım ama ablamın bir ikizi var, Yasemin. Tabi o burada değil. Bende tanıyamadım kendisini. Sadece şuan Mardinde değil İzmirde olduğunu biliyorum. Onu hiç görmedim, gördüysem de hatırlamıyorum.

Ben doğduktan sonra birşeyler olmuş ama bilmiyorum. Dedem bana bunları anlatırken hastanedeydik.  Sonra bir anda nefes alamamaya başlamıştı. 8 yaşındayken benim dedem gözlerimin önünde son nefesini verdi...

Düşüncelerim ile iç çektim. Sipan abimin bakışları bana döndüğünde bir süre ona baktıktan sonra içeri girdim. Neyse en azından Elçin mutlu.

//4 saat sonra//

Hazırlanmam gerekiyor. Kendi ölümüme hazırlanmam gerekiyor.

Odama çıktım. Sade, düz, uzun, kalın askılı ve kare yaka bir elbise giydim. Saçımı dağınık topuz yaptım. Beyaz sandaletlerimi giydim. Makyaj masama oturdum. Bu olaylardan sonra dedemin mezarına gitmem gerekiyor. Özledim...

Mezarına en son 9 ay önce gitmiştim. Bir türlü gidecek vakit bulamadım desem yalan olur. Evden çıkmama izin vermediler.

Kapım çaldığında içeri girmesi için komut verdim. Ben dudak kalemimi sürerken içeriye Elçin girdi. Bana bakınca gülümsemesi soldu. "Gitmiyor muyuz...?" Diye mırıldandı. "Özür dilerim ablacım." Dudak kalemimi sürmeyi bırakıp ona baktım. "Özür dilerim."

Kafasını iki yana salladı. "Özür dileme ablam. Senin suçun değil. Zaten yapmam gereken ödevlerim var, onları yaparım bende." O odadan çıkarken gülümsedim. Tekrar aynaya döndüm. İç çektim.

Kırmızı tint'imi hafifçe dudağıma değdirip dağıttım. Eh, ölüme tint sürmeden gidilir mi?

Manyak, biz evleniyoruz ve bu hala güzelliğini düşünüyor.

Sus, konuşma. Mantıken konuşmuyorsun zaten. Maskara sürüp ve eyeliner çektim. Allık sürerek makyajımı bitirdim. Makyaj yapmayı, bakım yapmayı falan severim. Kendimi seviyorum desem daha doğru olur.

Makyaj masamdan kalktığım sırada odaya annem ve teyzem girdi.

Teyzem Zübeyde, 40 yaşında. Kumral saçlı, kahverengi gözlü. Benden herkes gibi nefret eder.

"O makyaj ne kız öyle? Badana mı yaptın yüzüne?" Gözlerimi devirdim. "Hadi, nikah var." Dediğinde ölüm vaktimin geldiğini anladım.

Ölüm saati 14.00

//Nikah ve İmam nikahından sonraya zaman atlaması. Saat 19.00 kına gecesinde.//

İşte o kırmızı, beyazlı bindallım ve kafamdaki kırmızı örtü ile sandalyede oturuyordum. Hiç tanımadığım sadece adının Mahmut olduğunu bildiğim adam yanımda, omuzlarından yeşil örtü ile oturuyor.

Ellerinde mum, kına tepsisi olan kadınlar etrafımızda dönüyordu. Yüzüm duygusuzdu. Tek bir gözyaşı bile yok. Bir kadın gelip örtüyü kaldırdı ve ağlayıp ağlamadığıma baktı. Ona boş boş bakınca kaşlarını çattı. "Gelin ağlamıyor." Deyip örtüyü bıraktı ve tekrar yüzüme düşmesine izin verdi.

Yarın kelepçeleneceğim gün var. Özgürlüğüm elimden alınacak. Bugün öldüm. Yarın ölü bedenime, ölü ruhuma kelepçe takacaklar.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

♡YARALI YÜREK♡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin