"Duman-Ah"
-----Sınıfın havası, Zümre Hoca’nın her cümlesiyle daha da yoğunlaşıyordu. Melisa, dersten bir süre sonra, etrafındaki öğrencilerin ne kadar tedirgin olduğunu fark etti. Herkes sessizdi, kimse konuşmuyor, hatta derse odaklanmaya çalışıyorlardı. Zümre Hoca’nın varlığı, tıpkı bir gölge gibi, sınıfın üstünde asılı kalıyordu. Melisa, başını eğerek, not almak için kalemini kağıda sürttü, ama aslında hiçbir şey yazmadı. Zihni, yine evdeki o karanlık sabahın içinde kaybolmuştu.
Zümre Hoca, tahtada bir konu başlığı yazarken, “Edebiyat sadece metinleri analiz etmekten ibaret değildir,” dedi, “Edebiyat, insanın kendini bulma yolculuğudur. Eğer bu dersin derinliklerine inmek istiyorsanız, önce kendinizi anlamalısınız. Bu, her birinizin vereceği bir savaştır.”
Melisa, bir an Zümre Hoca’nın söylediklerine takıldı. “Kendini bulmak?” diye mırıldandı kendi kendine. Ne demekti bu? Kendini bulmak… İçinde bir boşluk vardı ama o boşluk, Zümre Hoca’nın kelimeleriyle doldurulamazdı. O kadar kaybolmuştu ki, içinde kendisini bulmak, sadece bir hayaldi.
Esra, Melisa’nın yanına hafifçe yaklaştı. “Bence bu kadın deli demedi deme." diye fısıldadı. Ama Melisa, Esra’nın sözlerini duymazdan gelerek, kafasını hafifçe salladı.
Zümre Hoca, öğrencilerinin gözlerinin içine bakarak, yavaşça dersin temposunu yükseltmeye başladı. Herkes susmuş, sadece Zümre Hoca’nın sesini duyabiliyordu. "Herkes kitaplarını açsın, düzeyinizi ölçeceğim. Ona göre dikkatli olun." Dedi sert ve dominant sesiyle.Melisa, bir an için ne yapacağını bilemedi. Ne hissetmesi gerekiyordu ki? Her şeyin hep aynı olduğuna inanmaya başlamıştı. Her şey monoton, her şey sıradan. Oysa Zümre Hoca’nın sözüne göre, edebiyat derinlikti, içsel bir yolculuktu. Ama Melisa, yıllardır yürüdüğü bu yolu bir türlü bulamıyordu.
Zümre Hoca bir an sınıfı izledi. “Herkes önünüzdeki kitaptan metni okuduktan sonra, ne hissettiğini yazacak. Hedefimiz anlamak, hissetmek değil, anlamı yaratmak. Her birinizin edebiyatla olan ilişkiniz, birer çarpan gibi. O yüzden yazarken, ne kadar cesur olursanız o kadar derine inebilirsiniz.”Melisa, kağıdını açtı. Hissetmediği bir şeyi nasıl yazacaktı? O kadar boştu ki, hiçbir kelime, hiçbir düşünce ona ait değildi. İçinde bir şeylerin kırıldığını, parçalandığını hissediyordu, ama o kırıklık ve parçalanmışlık, kağıda nasıl yansırdı?
Yavaşça kalemini kağıda koydu ve birkaç kelime yazmaya başladı:
“Bazen içimde bir şeyler yok gibi hissediyorum. Bir yerlerde kaybolmuş bir şey var ama onu bulamıyorum. Her gün bir adım daha kayboluyorum.”
Kalemi bıraktı, yazdığına bir an bakıp derin bir nefes aldı. Bu, doğruydu. Ama ya Zümre Hoca okursa? Ne düşünürdü? Herkesin yazdığı metinler derindi, akıllıca, anlamlıydı… Ama Melisa’nın yazdıkları sadece boşluk ve karanlıktı. Bunu nasıl açıklayabilirdi?
Zümre Hoca, yazıları toplarken gözlerini sınıfta gezdirdi. Sınıfın gerilimli havası, bir şeylerin değişeceğini fısıldıyordu.
Sıra Melisa’ya geldiğinde, Melisa kalemi elinde tutarak bir an tereddüt etti. Zümre Hoca’yla göz göze geldiğinde, öğretmenin bakışları çok keskin ve anlamlıydı. Bir anlık affalladı zümre o bakışlar altında.
“Yazını paylaşmak ister misin, Melisa?” dedi Zümre Hoca, hafifçe bir gülümseme ile. Ama bu gülümseme, öğretmenin sert tavrını yumuşatmıyordu.
Melisa, derin bir nefes aldı ve yazısını Zümre Hoca'ya doğru uzattı. Bir şeyler söylediği her an, içindeki korku büyüyordu. O kadar zor geliyordu ki, hissettiklerini birilerine anlatmak. Ama belki de bu, Zümre Hoca’nın sınavıydı; onun karanlıkta kaybolmuş ruhunu, zorla bulmaya çalışacağı bir sınav.
Zümre Hoca, kağıdını aldı ve okumaya başladı. Sınıfın geri kalanı sessizce bekliyordu. Melisa, gözlerini kaçırarak masasına döndü.
Sadece içinden, bir şeyler değişsin diye dua ediyordu.
---
Sınıf ders boyunca, herkesin odak noktası Zümre Hoca’nın okuduğu metinlerdi. Ancak Melisa, dersin ilerleyen saatlerinde, sadece Zümre Hoca’nın ne düşündüğünü merak ediyordu. Sahi niye merak ediyordu bu kadar bu kadını onu anlamış değildi,Yazdığı metin kalbinin derinliklerinden, karanlık duygularından bir parçaydı. Ama öğretmeni bu yazıyı okuyup okumaması onu neden bu kadar heyecanlandırıp korkutuyordu ki?
Ders bittiğinde, Zümre Hoca'nın gözleri hala Melisa'nın üzerine yoğunlaşıyordu. “Sınıfı terk edebilirsiniz,” dedi ama gözlerinde bir dikkat vardı. “Melisa, sen biraz kalabilir misin?”
Melisa, korkuyla yutkundu. Ne olmuştu acaba...
----
Hellü bu haftanın son bölümü oylamalar geliyor ama yorum yok, yorum olmazsa yapamam nasıl yazdığımı bilemem, lütfen daha anlayışlı olalım çok düzenlemeden attım. şimdiden keyifli okumalar haftaya görüşmek dileğiyle 💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ ANLA(GXG)
ActionBir iz, bir dokunuş, bir bakış; her biri, geçmişin kırık parçalarını yeniden birleştirmeye çalışırken, zamanın katı duvarlarına çarpıyordu..