"sezen Aksu - Küçüğüm"
---
Gergin Başlangıç ve Umursamaz Aile
Melisa, sabah uyanır uyanmaz içindeki sıkıntıyı hissetti. Uyandıktan birkaç saniye sonra, gözlerini tavana çevirdi ve aynı ruh haline geri döndü: Her şey karanlık, her şey belirsizdi.
Kalkmak zorundaydı, ama bir türlü yataktan çıkamıyordu. Odayı sessizce terk ettiğinde, evin soğuk havası onu daha da bunaltıyordu. Evin her yeri gibi, mutfak da kirliydi. Annesi, akşamdan kalma olduğu belli bir şekilde, mutfakta başını öne eğmiş, boş bir şişe ile geçmişe dalmış gibiydi. Melisa ne zaman mutfağa girse, annesinin o sarhoş halini görmek, içini daha da karartıyordu.
"Anne," dedi, sesindeki çaresizlik barizdi. "Kahvaltıyı yapmadın mı?"
Annesi, gözlerini açarak mırıldandı, ama sesi boğuk, neredeyse anlaşılmazdı. “Hı… hı? Ne? Kahvaltı mı?” Sonra bir an durakladı ve gözleri duvara kaydı. Melisa, annesinin gözlerindeki donuk ifadeyi görünce derin bir iç çekti. Gerçekten, annesi hiç ilgilenmiyordu. Yine geceyi içkiyle geçirmişti ve şimdi bir sabah daha ona aynı ilgisizliği gösteriyordu.
"Her şey yolunda mı?" diye sordu Melisa, ama cevabını zaten biliyordu. Annesiyle konuşmak, onunla duygusal bir bağ kurmak çoktan imkansız olmuştu.
Annesi başını sallayarak, kollarını sarmaladı. “Biliyorsun, işler zor… Kahvaltını yap, git okula. Ben… ben sonra konuşurum.”
Melisa’nın içinde sıkışan o his, her zamanki gibi yerleşti. İçindeki öfke, çaresizlik ve yalnızlık, sabah güne başlamadan önce onu sardı. Annesi bir köşede, babası ise başka bir odada mışıl mışıl uyuyordu. Babası, her sabah olduğu gibi vurdumduymaz bir şekilde Melisa’yı umursamadan sabahı geçirecek, yine dünyadan habersiz bir şekilde uyuyacaktı.
Melisa, derin bir nefes alarak odasından çıktı. Babası, yatakta sırt üstü uzanmış, eski bir kaset çalarından gelen müziği dinleyerek uyuyordu. Hâlâ sarhoş olmasa da, o kadar ilgisizdi ki, sanki evin içinde hiç kimse yokmuş gibi davranıyordu.
“Yine uyanmazsın tabii,” diye mırıldandı Melisa, sessizce evden çıktı. Dışarıda soğuk bir rüzgar vardı, ama içindeki soğukluk ondan çok daha fazlaydı. Adımlarını hızlandırarak okulun yolunu tuttu. Sabahın ilk ışıkları, kendini iyice hissettiriyordu.
Okula gitmek, belki biraz olsun dikkatini dağıtabilirdi. Belki sınıfta daha fazla kaybolur, yakın arkadaşı Esra ile vakit geçirerek kafasını dağıtabilirdi. Ne de olsa, annesi ve babasıyla geçirdiği her dakika, içindeki boşluğu daha da büyütüyordu.
---
Okul bahçesine girdiğinde, kalabalık içinde yalnızlık hissi bir an daha arttı. Bahçede birkaç öğrenci grup grup toplanmıştı, ama Melisa hiçbiriyle göz göze gelmek istemedi. Zaten kimseyle konuşacak hali yoktu. Ne Esra, ne de diğer arkadaşları, onun dünyasındaki bu karanlık boşluğu gerçekten anlayabiliyordu. Melisa, her zaman dışarıdan normal görünse de içinde kocaman bir boşluk vardı.
Sonunda, Esra’yı buldu. Esra, okula gelirken her zaman gülümsese de, bugün o da biraz farklı görünüyordu. Melisa ona yaklaşırken, Esra kafasını kaldırıp gözlerinde endişe olduğunu hemen fark etti.
“Melisa! Kızım sabahtandır seni çağırıyorum ne bu hâl?"
Melisa bir süre cevap vermedi. Annesiyle sabahki tartışması aklında dönüp duruyordu. “Sabah… sabah yine annemle tartıştık,” dedi Melisa, sonunda başını sallayarak. "Bana hep aynı şeyleri söylüyor: 'Daha çok çalış, daha çok çaba göster.' Ama bilmiyor ki, ben nasıl hissediyorum…"
Esra, bir an sustu. Sonra, hafifçe başını sallayarak, “Anlıyorum, ama belki bugün okulda biraz kafanı dağıtırsın. Yeni hoca geliyor, biliyor musun?”
Melisa, "hayır, bilmiyorum hangi derse girecek peki? Katı sert olmasa..."
Esra biraz da olsa rahatlamak için Melisa’nın omzuna dokundu. “Bence biraz kafanı dağıtmalısın. Belki öğretmen katıdır, ama ne olursa olsun dersler geçecek. Biraz da eğlenebiliriz, değil mi?”
Melisa, Esra’nın gülümsemesine karşılık vermek istedi, ama ne kadar uğraşsa da içindeki boşluk bir türlü kaybolmuyordu. “Bakalım,” dedi sadece. “Belki biraz da senin gibi düşünüp, zorlamamalıyım.”
---
Zümre Hoca, sınıfa girdiğinde, Melisa bir kez daha tedirgin oldu. O kadar sessizdi ki, sanki Zümre’nin gelişiyle sınıfın havası tamamen değişmişti. Öğrencilerin bakışları, onun etrafında dönüyordu. Melisa, kalbi hızlıca çarpmaya başladı. O kadar ciddiydi ki, sadece bakışları bile ondan çekinmesine neden oluyordu.
"Merhaba arkadaşlar, benim ismim Zümre," dedi Zümre Hoca, soğuk bir şekilde tahtaya doğru ilerlerken. "Bugünden itibaren edebiyat derslerinize ben gireceğim bu derste, ciddi olmanız gerek. Kimse burada boşuna vakit geçirmeyecek. Edebiyat, sadece bir ders değil, düşünmeyi öğrenmektir. İlkokul çocukları gibi tanışma fâslı yapmayacağım, kitaplarını çıkarın derse başlıyacağım."
Melisa, Zümre Hoca'nın bakışları arasında, içindeki karamsar düşüncelerin biraz olsun dağılacağını düşündü. Ama aynı zamanda, Zümre'nin soğuk tavrı onu tekrar endişelendirdi. Zümre Hoca... Yeni öğretmen. Yine bir şeylerin değişeceği, yeni bir başlangıç…
--
Eveeeeet, yeni bölüm de geldiiii🎉 haftada bir veya 2 bölüm atabilirim, ben yks öğrenciyim pek vaktim yok bu da taslak olduğu için biraz erken geldi düzenleyip attım, elimden geldiğince noktalamaya dikkat etmeye çalışıyorum bu kadarını denemede yapmıyorum değerimi bilinnn aaaa Djjdjdjdjdjd neyse keyifli okumalar, mutlu günler canlarım❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ ANLA(GXG)
ActionBir iz, bir dokunuş, bir bakış; her biri, geçmişin kırık parçalarını yeniden birleştirmeye çalışırken, zamanın katı duvarlarına çarpıyordu..