Watanabe Haruto ile onun evinde geçen birkaç gün aslında Yoshinori'nin sandığı kadar kötü, şüphe çekici değildi. Her şey anormal derecede normaldi. Kaçakçılıkla ilgilenen, cinayet işleyen bir adam için hiç böyle bir hayat düşünmemişti.
Haruto sabah yedide uyanıyor, kahvaltısını edip sekizde evden çıkıyordu. Akşama kadar da gelmiyordu. Bahçenin önünde ve evin kapısında dağ gibi dikilen korumalar yer alıyordu. Evin içinde de hizmetçiler oradan oraya koşturup işlerini yapıyorlardı. Çoğu görevli, Yoshinori'nin etrafında pervane oluyordu. Onun her işiyle ilgileniyor, yorulmasını engelleyecek her şeyi yapıyorlardı. Hayatı boyunca böyle bir muamele görmemiş olan Yoshinori, başlarda afallasa da sonradan alışmıştı bunlara. Evde prens gibi muamele görüyordu ve şikayetçi değildi.
Ev sahibi akşam eve geldiğinde ilk işi, misafirini kontrol etmek oluyordu. Onun iyi olduğundan emin olduktan sonra ev halkı sofraya geçiyordu. Yani sadece Haruto, kız kardeşi Airi ve Park Jeongwoo (Haruto'nun sağ kolu). Yemekten sonrs herkes kendi işlerine dönüyordu.
Yoshinori ev halkını gözlemlediği bu süre boyunca şunu söyleyebilirdi: Hepsinin kendince alanları vardı. Bir araya geldiklerinde de birbirlerine karşı saygılı davranıyor, sonra yine başbaşa kaldıklarında kendi özel alanlarına çekiliyorlardı. Örneğin, evdeki tek kız Airi, bu evin neşe kaynağı denebilirdi. Herkesi güldürüyor, çalışanlarla iyi geçiniyor, ufak şakalarla abisinin sabrını zorluyordu. Bazen Jeongwoo'yu kendi gizli işlerine alet etmeye çalışıyordu. Gece abisinden habersiz dışarıda arkadaşlarıyla veys sevgilisiyle buluşmak gibi işler. Jeongwoo ise sadakatinden ödün vermiyor, Airi'yi başından savıyordu.
Elbette, Airi Yoshinori ile de bir ilişki kurmuştu. Evde bulunduğu sürece genç kız, çocuğun polis olduğundan habersiz okulda yediği tüm haltları, abisiyle ne tür aktivitelerde bulunduğunu (ufak tefek soygunlar), sevgilisiyle neler yaptığını anlatıyordu. Canı sıkıldıkça çocuğun saçlarını şekilden şekle sokuyor, farklı modeller deniyordu. Yoshinori ise bu durumdan şikayetçi değildi, aksine eğleniyordu. Görevini yaparken ona neşe veren birileriyle dostluk kurmak onu mutlu ediyordu.
Yine bir akşam dördü de yemek sofrasındayken, ortam sessizken ve herkes kendi tabağındakilerle meşgulken Airi birden oturduğu sandalyeden kalkmıştı. Boğazını temizleyerek dikkatleri üstüne çekmişti. Haruto başını kaldırıp ona ters bir bakış attı.
Airi'nin öz güveni yerindeydi. Belli ki yine abisinin sinirlerini bozacak bir şey yapacaktı. "Sayın ev halkı-"
"Küçük hanım, lütfen oturun ve tabağınızdakileri bitirin." diye uyardı onu Jeongwoo. Airi ona dilini çıkardı.
"Sen abim ortalıkta yokken tavlamaya çalıştığın kızların peşini bırak önce (Haruto, Jeongwoo'ya bir bakış attı, Jeongwoo irkildi ve masum davranmaya çalıştı). Her neyse..." Genç kız saçlarını savurdu, yüzünde büyük bir gülümseme vardı.
"Sizi yarın erkek arkadaşım Narawoo ile tanıştırmak istiyorum."
Haruto'nun içtiği su boğazında kaldı ve öksürük krizine girdi. Jeongwoo hemen sırtını pat patlayarak müdahalede bulundu.
Yoshinori keyif alarak izliyordu bu sahneleri. Böyle belalı bir abiye karşı dik kafalı davranan kız kardeşin cesareti onu her seferinde etkiliyordu.
Haruto kendine geldiğinde Airi'ye kaşlarını çatarak baktı. "Ne demek erkek arkadaşını bizimle tanıştırmak istiyorsun?! Erkek arkadaşın mı vardı senin?!"
"Evet, var. Evlenmeyi düşünüyoruz, nerede yaşayacağımıza, evimize neler alacağımıza hatta kaç tane çocuk yapacağımıza bile karar verdik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Saati | Hayoshi | TREASURE
Fanfiction❝Kaçacak yer yok, hadi bir mucize başlatalım. Bir dilek tut ve elinle bozuk para çevir. Ellerinizle bir bozuk para çevirin ve kendinize çekin.❞